17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 İNSANLAR 4NÎSAN2004/SAYI941 Serap Aksoy'un popüler yayına itirazı yok, ama... SERAP AKSOY Artık ALKIŞLAR da yok Miyase İlknur T elevizyon kanallarında ne zaman yönetim değişikliği gerçekleşse, yeni yayın politikası adı altında ilk kurban edilen nedense nitelikli kültürsanat programları olur. TRT'deki yönetim değişikliği Zafer Gündoğdu'nun yıllardır başarıyla yönettiği Türk Halk Müziği konser programlannın kaldınlmasma yol açarken, TV8'deki yönetim değişikliği de Serap Aksoy Gürkan'ın hazırladığı ve sunduğu bol ödüllü "Alkışlar"ıvurdu.Program,sessizsedasız ekranlara veda etti. Alkışlar, özel kanallarda kendine yer edinebilmiş, en uzun soluklu ve klasikleşmiş kültürsanat programıydı. Dokuz yıldır ekranlan dolaşan bu bol ödüllü program, kalıcı ve nitelikli ürünler için uğraş veren kültürsanat insanlarının bir tür sesi ve görüntüsüydü. Serap Aksoy Gürkan'la Alkışlar ve popüler kültür üzerine konuştuk. Sizce "Alkışlar"ın kaldırılması popüler kültürün, klasik kültür karşısında kazandığı yeni bir zafer olarak görülebilir mi ? Hayır, sanmıyorum. Bir kere ben programda nitelikli popüler kültür lesanata da yer veriyordum. Popüler kültürsanatla, kalıcı kültürsanat birbiriyle yarışan şeyler değildir. Her ikisi de olacaktır. Yayıncılık açısından bunların her ikisinde de topluma dengeli bir biçimde ulaştırılması önemlidir. Bizde ne yazık ki bu denge yok. Neredeyse her şey en niteliksiz ve bayağılaştırılmış biçimiyle topluma sunuluyor. Popüler televizyon programcılığında sözünü ettiğiniz bayağılaşmayı neye bağhyorsunuz? Bu bilinçli bir medya politikası mı, yani toplum bilinçli olarak aptallaştırılıyormu? Tam olarak bunu söyleyemem. Toplumumuzda yoksulluk, eğitimsizlik, aşırı dengesizlik sürdükçe toplum parçalanacak. Bir avuç insan batının ortalama standartlarının çok üstünde bir yaşam sürüyor. Buna karşılıkgiderekbüyüyen birçoğurlluk da yaşama ucundan, kenarından tutunabilme savaşı veriyor. Amaç, reyting olunca yayıncılık da o büyük çoğunluğun standartlarına uyduruluyor. Tabii buna bir de tuzu kuru olanların geniş halk kitlelerini oyalama ve uyuşturma taktikleri ekleniyor. Böylece geniş kitleler sanata, kültüre, yaratıcılığa ve estetiğe daha da uzaklaştınlmışoluyor. Alkışlar son dört yıldır, TV 8'de yayınlanıyordu. Kanal programınızı aniden kaldırınca size hangi gerekçeleri söyledi, siz bunlara katılı vor musunuz ? Bana bir gerekçe söylenmedi. Üstelik üst yönetim program kaldırılıncaya kadar beni de programı da hep övdü ve destek verdi. Sanıyorum sorun, Alkışlar ve benimle ilgili değil. Yeni yayın döneminin başından beri pek çok nitelikli program da yayından kaldmldı. Hepsikendi alanında iddialı, nitelikli pek çok programın kaldırılmış olması "Alkışlar" gibisayısı çokaz olan bir kültürsanat programına da kıyılmış olması bana gelecek için hiç umut vermiyor. Yeni yönetimin nasıl bir yayıncılık anlayışı getireceğini ben de merak ediyorum. Yaşayıp göreceğız. Alkışların kaldmldığını duyduğunuzda ilk tepkiniz, ilk algılamanız ne oldu? Doğrusu derin bir öfke duydum. Bu öfke programın kaldırılmasıyla ilgili bir öfke değildi, çünkü bu dokuz yıllık yolculukta Serap Aksoy'un hazırlayıp sunduğu "Alkışlar" 9. yılında yayından kaldırıldı. Aksoy, bu karardan üzgün, "Yaratıcılığı, estetik duyarlılığı gelişmemiş bir toplumsal yaşam insana ne kadar mutluluk verebilir ki" diye soruyor. üç ayrı kanal değiştirildi. Bu ülkede binlerce kültürsanat adamı var. Yazıyorlar, oynuyorlar, çiziyorlar, dans ediyorlar, yontuyorlar, yaratıyorlar... Bunların bir bölümü de uluslararası üne sahip. Ben de bir sanat çıyım. Programın kaldırılmasıyla sankı bütün bu insanların suratına hoyratça bir kapı kapanmış gibi geliyor. Kültür sanat programları yeteri kadar sponsor bulabiliyor mu? Belki de daha cömert desteklerle bu programlar özel kanallarda yaygınlaştırılabilir. Siz ne düşünüyorsunuz? Alkışlar her zaman sponsor da reklam dabulabiliyordu. Son dönemlerdekültürsanata destek veren kuruluşların sayısı da arttı. Ama bence iki büyük noksanlık var. Birincisi sponsorluk daha çok tüketime dönük olarak yapılıyor, yani dünyanın en ünlüsanatçılarıülkemizegetiriliyorvebir avuç insanın tüketimine sunuluyor. îkincisi ise desteklenen kültürsanat olaylarının televizyon eliyle daha geniş kitlelere ulaşması için yeterli duyarlüık gösterilmiyor. Bence reklam verenler ve sponsorlar televizyonlardaki sanat programlarının ölümunü onleyebilırler. Bu dünya, bu iilke, buhayat hepimizin. Hayatıanlamlandırmak hepimizin görevi. Yaratıcılığı, estetik duyarlılığı gelişmemiş bir toplumsal yaşam insana ne kadar mutluluk verebilir kiP Alkışlar kendi çapında bu değerleri ayakta tutabilme savaşı veriyordu.# Haz iyi bir şeydir... Mastürbasyon bir tabu ve sır. Tabunun koruyucusu ise erkekler; çünkü bir kadının mastürbasyon yapmasını onaylamak, onun dürtülerini karşılamak zorunluluğunu doğuruyor. Oysa... adınların çoğu "Buna ihtiyacım yok, evde eşim var!" ya da " Kendi mi okşamamdan değil ama nasıl seviştiğimden söz etmek daha kolay benim için "diyerek mastürbasyon hakkında konuşmayı reddediyor... " Bu ret ya da çekingenlik, bir tabunun sürüp gittiğinin belirtisi" diyor psikanalist SergeTisseron "Yirmiyüzyıllık YahudiHıristiyan kültürüne aykındeğilbu davranış." 2000 yılı baharında Vatikan, kutsal metinlerde mastürbasyonun ahlak dışıolduğunadairbirhüküm olmadığına ama mastürbasyonun "zararh" o1duğuna kanaat getirdi ve Katoliklerden artık K basyon yapmamalarınıistedi.Erkeklerdedeğerli spermlerin savurganca harcanmasma yol açıyordu, kadınlarda ise tatminsizliğin giderilmesi doğru değildi. " tyice incelendiğinde, erkek mastürbasyonu acil durumda, karşı konulamaz dürtüleri gidermek bağlamında kabuledilebiliyor" diyorSergeTisseron "Bunu kadınlar için de onaylamak, kadınların da karşı konulamaz cinsel dürtüleri olduğunu varsaymak anlamına geliyor. Onu da erkekler reddediyorlar; çünkü bu dürtüleri karşılamak, doyurmak zorunluluğu doğuruyor bu. Arzulu bir kadınla karşı karşıya kalındığında onu 'tatmin' edememek korkusu, tüm cinsel ahlakın erkekler tarafından dikte edilmesinin altında yatan neden. Kadınların arzularını, kendileri olmaksızın doyuma ulaştırabileceklerini kabullenmek, erkekler için acı verici. Kadın mastürbasyonuna konan tabu buradan kaynaklanıyor..." Bazı animist kültler etkisindeki Afrika toplumlarında klitoris sünneti, klitoral zevke engel koymak anlamını içeriyor. Batı'dadal9.yüzyılda ve 20. yüzyıl başında tıp kurumu mastür basyona karşı ayağa kalkmıştı, onlara göre erkeklerde sağırlığa, baş dönmesine, zihinsel geriliğe, kadınlarda ise histeriye yol açıyordu. 1886'daTıp Akademisi,klitorisincerrahigirişimlerle kesilerek çıkarılması ya da gümüş nitrat ile dağlanması gibi yöntemler benimsemişti. Günümüzde söylem biraz daha yumuşatılmış olmasına karşın mastürbasyon " duygusal bir yoksunluk ya da en azından, daha normal cinsel doyum yollarından yoksunluk" işareti olarak görülmeye devam ediliyor. îki kişilik mutluluğun dışında, yalnızlara ve dullara özgü bir alt cinsellik konumunda. Okşama, utanç verici değildir Tüm çocuklar 56 yaşlarına değin be denlerini tepeden tırnağa keşfederler, bu arada cinsel organlarından da geçerler ve her türden duyuyu denemenin hazzını yaşarlar. Bu çağ, yaşamları boyunca onlara eşlik edecek ipuçlarını vermenin zamanıdır: Haz iyi bir şeydir ve bedenleri kendilerine aittir. Çocuğun kendine dokunmasını görmezden gelmek ya da onu bunun için paylamak boşunadır ve hepsinden önemlisi, ona hiç kimsenin, ne bir büyüğün ne de bir arkadaşın, rızası dışında bedenine dokunmak hakkına sahip olmadığınıaçıklamakgerekir. "Yetişkinlerçocuğun mahremiyetine gereken saygıyı göstermiyorlar" diyor cinsel psikolog Frederique Gruyer:" Banyoya kapıyı çalmadan dalıyorlar ya da küçük kızlarının belirmeye başlayan göğüsleri hakkında kaba şakalar yapıyorlar... Elbet bunlar yumuşak tacizler ama hepsi de cinselliğin'utanılacak'birşeyolduğudüşüncesini pekişciriyor." Kendi kendiyle randevu Kısacası, okşayarak bedenini keşfetmek tath bir sır ve bu hiç kimseyle paylaşılamaz. Kadınlar partnerlerinin önünde mastürbasyon yapmaktan hep kaçınırlar. Porno fîlmlerin birçoğunun taşkınca kadın mastürbasyonu gösteren sahnelerle açılması, bunun erkek fantezisinde güçlü bir yer tutt uğunun kanıtıdır. Gerçek yaşamda ilişkinin başlatıcısı olmak isteyen erkekler, kadınların ancak cin çarpmışçasına kendilerini okşayabileceklerini imgelerler. Sevebilmek için, kendi kendini sevmek gerekir. Kadınların kendi bedenlerini tanımamalarıyla, haz alma yetersizlikleri arasında kesin bir ilinti var. Yalnız başına kendini okşamak, kendi kendini sakince keşfetmek ve partnerine hoşlandığı şeyleri söyleyerek ona rehberlik etmek, zevke giden yolda atılacak gereklıbiradım... Françoise, 43 yaşında, mastürbasyonun "Canlı, çabuk, kesin sonuçlu bir haz verdiğini"söylüyor. "Bu bir partnerleaşktan çok daha bafica. Ne daha güçlü, ne âuha azgüçlu, ne daha iyi ne de kötü. O farklı bir şey ve tümüyle ferahlamış hissedebilmek için, ikisi de yaşamımda bir arada olmalı. " • Psychologies'den çeviren: EMREÇAĞATAY mastür Mastürbasyon kadına hazzı öğretiyor... (Fotoğraftaki oyuncu Uma Thurman)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle