02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 KASIM 2004 / SAYI 973 11 Deseıt: HAKAN ÇEÜK . •< > ı r Sırlar kimi.n işine yarıyor? Özgür Erbaş T elevizyon obezitesine uğradık. Hızla tüketmeyebaşladığımız son lokmamız, "sırlı diziler". Her kanalın bir sırlı dizisi var. îyi insanların başına gelen felaketler, aşk hikâyeleri, doğa üstü güçler, altıncı hisle çözülen işler, "dini bütün" insanların çektiği eziyetler ve daha nice hikâye, televizyon başında bekleyen insanlara sunuldu. Reytingler de gösteriyor ki bu furya da şimdilik tuttu. Darısı bir sonrakinin başına... Medyayla ilgili eleştiriler havada uçuşurken televizyon evimizin içinde sözü en çok dinlenen "birey" olmanın ötesine geçti. Uzmanlar günde 4 saatin üzerinde televizyon izleyenlerin "gerçeklik" duygusunun çarpılmaya başladığını, 7 saatin üzerinde ise kalıcı hasarlar meydana geleceğini söylüyor. Kişi, televizyon gerçekliğinde yaşamaya başlıyor. Bunun sonucunda da özdeşleşilen karakter öldüğünde helva kavruluyor ya da dizide oynadığı karakterle "gerçek hayatta" yaptıklan uymayan oyuncular dizilerden atılıyor. Bu durumun, insanlar arasında yaratılan en büyük ortaklık hissi olan "hiper gerçeklikle" anlatılmasına karşın, bu da sorunu açıklığa kavuşturmaya yetmiyor. Türkiye'de bugün yasama, yürütme, yargı ve dizi güçleri etki alanları açısından karşılaştırılabilir duruma geldi... Bilgi Üniversitesi lletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve gazeteci Prof. Dr. Haluk Şahin, 21. yüzyılın endüstri sonrası toplumlarında, çaresizliklerinin öfkeye dönüşmesinin önüne geçmek için insanların, en buyuk talebinin "avutulmak" olduğunu ve bunun için "beşikten mezara, çılgınca eğlenmek" istediklerini söylüyor ve eküyor: " Bu kadar çok eğlenme talebı olan bir topluluğa dikkatli bakmak gerekir." Medya üzerine yapılan eleştirilerde ortaya çıkan bir diğer tablo ise gerçek iletişimsizliğin, iletişım akademisyenleri ile pratikçileri arasında yaşandığı gerçeği. Çok kanallı hayatımızın ilk günlerindeki pembe diziler, bilgi yanşmalan, sitcomlar derken Biri Bizi Gözetliyor, popstar ve şimdi de "sırlı diziler" moda. Metin Üstündağ'ın dediği gibi "çekip kumandayı televizyonu vurma şansımız" olmadığına göre, ne olduğunu anlamaya çalışmaktan başka çaremiz kalmıyor. Sırlı dizilerin sırrını Galatasaray Üniversitesi lletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Hülya Uğur'la konuştuk: Televizyon izleyicisi, yerli diziler de kendini bulamayınca "ruhani" dizilere yöneldi. Bu diziler hem orta direğe güzelleme yaparak reyting alıyor hem de ucuza mal edildiği için medya endüstrisinin işini kolaylaştırıyor. İNSANLARIN HAKKINIYEME... Türkiye'de televizyon furyalar üzerinden yürüyor. "Sırlı dizi" furyası nereden çıktı? Genel, değişen, akşam televizyon programları bunlar. Çok da şaşıracak bir şey yok bunda. Biri tutunca diğerleri de aynı şeyi yapıyor, yani "klonlama yöntemiyle" üretiliyorlar. lyi insanların yaşantılarını anlatan programlar eskiden yerli dizilerdi. Perihan Abla ya da diğerlerinde de mahalle dayanışması, iyilik, dürüstlük işleniyordu. insanların hakkını yeme, sana da bir iyilik gelir gibi... Medya endüstrisi açısından oldukça pahalıya mal olmaya başladı bunlar. Şimdi diziler müyarlarca lira harcamak yerine daha ucuza mal ediliyor. Oyunculara, senaristlere milyarlarca lira vermek yerine mahalleden teyzeler ya da casting ajanslarından oyuncu isteniyor. Aslında buna bile gerek yok. Bizim insanımız orada 5 dakika görünmek için elinden geleni yapar zaten. Hatırlarsanız insanlar, deprem yıkıntılannı arkasına alıp ekrana el sallıyorlardı.. kullanılır, o semtlerde çekim yapılırdı. Çengelköy, Kuzguncukgibi... Şimdi diziler ortalama insanın hayatının dışına taştı. Nesne kadın ve nesne erkek figürü yoktu, eski dizilerde. Ozdeşleşme kolaydı. Şimdi mümkün değil, çünkü hayatları ve dertleri benzemiyor. Bunun yerini de bu tür "ruhani diziler" kapatıyor. Hatta gündüz kuşağı kadın programlarını da bu kategoriye sokabilirsiniz. Televizyonla taşınan kültüre de dikkat etmek gerekiyor sanırım. Bu bir format olarak dışarıdan mı geldi? İnsanlar metafiziğe, masala, inanca ihtiyaç duyarlar. Bu dışarıdan gelme, ama bize uyarlanmış bir format. Fransa'da bunun basını var. Haftalık gazeteleri var. Gündemi takip ediyorlar mesela. Haftanın 6. hissi gibi manşetlerle veriyorlar haberlerini. Hem küresel olarak ABD üzerinden yayılan hem de Türkiye'nin bugünkü iktidarından da kaynaklı olarak biraz daha prim yaptıklan da söylenebilir. Tele reality furyası bu şekilde sürüyor... Ama bu denli kötü işler. yaparak insanları aşırı derecede zehirlemenin de manası yok. Bence özellikle 511 yaş arası çocuklara ne olup bittiğini anlatmak gerekiyor. PEMBE DİZİ FURYASI BİTTİ! BBG bitti, popstar bitri, şimdi sıra bunlarda mı? Evet. Yani bir format furya olarak yayıhyor ve bitiyor. Geriye tek tek işler kalıyor. Şimdi müzikle ilgili birkaç program var mesela. BBG yerine de gelin kaynana.. İnsanlar cumartesi akşamı eğlenmek istiyor, müzik dinlemek istiyor. fiıtiyaç, bu formatlarla üst üste oturuyor... Bu kadar çok format değişikliği televizyon kültürünün oturmamışhğından mı kaynaklanıyor, peki? Evet, televizyon kültürü henüz oturmadı. Onun için deneme yapılıyor. Bir şey tutunca herkes aynısını yapıyor. ABD'de ya da Ingiltere'de RUHANİ DİZİLER Bir yandan da 60'ın üzerinde yerli drama, komedi var. İnsanlar bunlarda neyi bulamıvor da bu dizileri izliyor? Bizde eski diziler orta sınıfa övgüydü. Orta sınıfın hayatı anlatılırdı. İnsanların evlerine benzer evler prime time dizileri var ve 30 yıldır falan sürüyor. Bunları yayından kaldırmaya kalksanız ortalık ayağa kalkar. Bizde örneğin "pembe dizi" furyası da bitti. Izleyici de televizyoncu da çabuk unutuyor ve beziyor. Deneyerek bu oturacak bence... tkinci Bahar dizisinin çok sevilmesi günlerce tartışılmıştı. Siz de o zaman "İnsanlar işten gelip su aygırlarının çiftleşmesini mi izleyecek" demiştiniz. Bugün dizi izlememek bir kusur oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Siyaset Meydanı'nda bu tartışılırken Ali Kırca "insanlar perşembe günü neyapacaklar" diye sormuştu. Bugün kaç kişi bırakın yayın gününü, o diziyi hatırlıyor? Bu iş boyle. Bankada üst düzeyde çalışan bekâr bir arkadaşım var. Çocuğu olmadığı ve dizi de izlemediği için kantinde, restoranda iş arkadaşlarıyla ne konuşacağını bilmediğini söylüyor. Diziler üzerinden ya da hangi diziyi izlediğin üzerinden bir sosyalleşme yaşıyor insanlar. Dizi izlemeyenler için konuşacakları bir şey olsun diye tefrika halinde yayınlansın bunlar bence! Izleyici kültürü diye bir şey de yok mu peki? Tiyatroya, sinemaya giderek oluşturulan bir şey var tabii, ama bunu yapmayanlar iyi izleyici olamaz diye bir şey de yok. Ayrıca televizyon çaym, kuru yemişin, sohbetin falan yanında tüketilen bir şey. Yorum yaparak, konuşarak izleniyor. İnsanlar orada "bunun oyunculuğunu beğenmedim" gibi bir yorum yapmasalar bile, oturmadığına dair bir hissi varsa bir daha o diziyi izlemiyor. Bir seçicilik söz konusu bence. Televizyon izleyicisine yukardan bakarak yapılan yorumların çok gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Insanların kurmaca izlemeye ihtiyacı var ve bunu ne magazin ne de spor programlarıyla kapatabilirler. Bu eskiden diziydi, şimdi ruhani diziler... Bu yarın başka bir şey olabilir. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle