17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 17 EKİM 2004 / SAYI 969 'Çöl Kraliçesi' Gertrude Bell Gertrude Bell, Arabistanlı Lawrence olarak bilinen T.E. Lawrence'in akıl hocası ve amiriydi. Arapların îngiltere'nin kontrolü altında "özgürleşmesine" inanıyordu. Bölgedeki aşiretlerle sıkı ilişkiler kurdu. Ortadoğu'nun biçimlenmesinde önemli rol oynadı... Zeynep Uzun T arih 1 Mart 2003... Türkiye'nin her yerinde savaş karşıtlan, ABD ve Îngiltere'nin Irak'ı işgalini protesto etmek ve Türkiye'nin işgale ortak olmasını önlemek için ayağa kalkmıştı. Gösteriler sonuç verdi ve 1 Mart tezkeresi kabul edilmedi. Ancak bundan kısa bir süre sonra 9 Nisan'da sevinç gösterileri arasında Bağdat düştü. Tıpkı 1917 yılının 10 Mart'ında olduğu gibi. Ingilizler 1. Dünya Savaşı'nda Bağdat'ı ele geçirmek, Almanya'nın Hicaz demiryolu projesinin önünü kesmek ve petrolün denetimini kontrollerinde tutmak için büyük kayıpları göze almıştı. Çünkü kömür zengini Îngiltere'nin kendisine ait topraklarından tek bir damla petrol çıkmıyordu. Işte tam bu noktada "Mezopotamya'nın Taçsız Kraliçesi" ve "Hanım" lakaplarıyla anılacak Gertrude Bell devreyegirdi. Bell, üzerine romanlar yazılmış, filmlere konu olmuş Ingiliz ajanı Arabistanlı Lavvrence olarak bilinen T. E. Lawrence'in akıl hocası ve amiriydi. Arapların Îngiltere'nin kontrolü altında "özgürleşmesine" ve Îngiltere'nin dünyayı yönetmek için var olduğuna inanıyordu. Hayatı boyunca oluşturduğu bütün birikimini bu projeye adadı. ne geziler yaptı. 23 yaşında Farsça öğrenerek, Iran'a ilk yolculuğunu yaptı. Bu gezi onun ilk aşkıyla tanışmasına, Şirazlı Hafız'ın Divan'ının en iyi çevirisini yapan Ingiliz unvanını almasına ve Doğu'ya olan hayranlığının da başlamasına neden olacaktı. Iran'a yaptığı yolculuğunda ilk durağı olan Istanbul'a duyduğu hayranlığı Bell ailesine gönderdiği mektuptaki şu sözlerle anlattı: "Tam anlamıyla nefis. Güneş Stamboul'daki beyaz minareleri, göz kamaştıncı, mermer sütunlara dönüştürüyor." 1900 yılına Kudüs'te giren Bell, aralannda Türkçe ve Arapçanın da bulunduğu pek çok dili konuşabiliyordu. Bütün dinler için kutsal olan topraklara ve boyunca Osmanlı'ya karşı ayaklanmalar çıkarılmasının baş mimarı oldu. Savaş zamanı Ingiliz Hükümetinin Yahudi halkına "Filistin'de bir vatan" sözü vermesine şiddetle karşı çıkan Bell, "Bu ülke Yahudilerin beklentilerini kesinlikle karşılayamaz; yoksul ve kıraç arazi, büyük atılımlara, gelişmelere uygun değil, ayrıca nüfusun üçte ikisini oluşturan Müslüman Araplar, Yahudilerden hiç mi hiç hazzetmezler. Bu proje hak ettiğibaşarısızlığa uğrayacaktır" diyerekgeleceği ilişkin kısmen doğru çıkan öngörüsünü rapor etti. 9KİTAP, 1600MEKTUP Savaştan sonra da Arabistan'daki yaşamını sürdüren Bell, günümüz Ortadoğu'sunun biçimlenmesinde büyük rol oynadı. Başta Irak olmak üzere Arap yarımadasındaki ülkelerin sınırlarını neredeyse cetvelle kendisi çizdi. Irak'ın ilk Kralı Faysal'ın tacını da savaş öncesi babasına yapılan maddi ve manevi yardımları organize ederek "elleriyle giydirmiş" oldu. Savaş boyunca, bugün de Irak'taki direnişi örgütleyenlerin başında yer alan Sadr kabilesi ile bölgede silahlı gücü elinde tutan Vahabi Suud kabilesinin kontrol edilmesini öneren Bell, 1932 yılında îngiltere'nin de desteğiyle Suudi Arabistan'ın kuruluşunu göremedi. 12 Temmuz 1926'da, 58 yaşındayken, aşırı dozda uyku ilacı alarak intihar etti. Gerıde 9 kitap, 1600 mektup, 16 günlük, 7 bin fotoğraf ve bugün belki de sınırları bir kere daha değişecek olan Irak'ı bıraktı. Janet Wallach'ın uzun bir araştırma döneminin ardından yazdığı Çöl Kraliçesi'ni Püren Özgören Türkçeye kazandırdı. Can Yayınları'ndan çıkan Çöl Kraliçesi, Osmanh'nın 1. Dünya Savaşı'nda yaşadığı kayıpların anlaşılmasına yaradığı kadar bugün Irak'ta "özgürleşme adına" olup bitenlerin de kavranmasına yardımcı oluyor. Aradan geçen 100 yıla karşın, petrol ve güç için yapılan savaşlarda, bir arada yaşayan insanların bir anda birbirine nasıl düşman kesildiğini kavramak için bir Ingiliz ajanının yazdığı raporlar, mektuplar ve güncesinden derlenen bu kitap macera, roman, biyografi ve tarih sevenlerin tümüne hitap ediyor. • NETUHAFGÖRÜNTÜ! Bell, Victoria döneminin ünlü sanayicisi ve bir dönem milletvekili Isaac Lowthian Bell'in torunuydu. Aralarında Evrim Teorisi'nin kuramcısı Danvin, ünlü yazar Charles Dickens'ın da bulunduğu konukların gelip gittiği bir evde büyüdü. Dönemin okula gitme şansı bulan nadir kadınlarından biri olarak Oxford Üniversitesi'ni dereceyle bitirdi. Ailesinin parasal gücü ve çevresinin genişliği sayesinde dünyanın pek çok yeriArapçaya büyük bir tutkuyla bağlanan ateist Bell izlediği bir vaftiz töreni için "Bugüne kadar gördüğüm eh tuhaf görüntüydü" diyecekti. 1915 yılına gelindiğinde Bağdat'a yürümeye hazırlanan Osmanlı ordusunun durdurulması amacıyla Çanakkale'ye yığınak yapan Ingiliz ordusunu yöneten "gizli aşkı" ilk saldırıda vurularak öldü. Arkeolojik kazılar, bilimsel çalışmalar, haritalar için defalarca Arabistan yarımadasında gezilere çıkan Bell, çeşitli aşiretlerin, hiziplerin üyesi olan siyaset adamlanyla ve dini liderlerle olduğu kadar halkla da kaynaştı İlk kez 1911 yılında bir arkeolog olarak tanıştığı Thomas Edward Lawrence için "iyi bir gezgin olacağa benziyor" diyen Bell, onunla yollarının çok farklı bir yerde kesişeceğini henüz bilmiyordu. Bell'in sahip olduğu yetenekler onu Ingilız Istihbaratı'nda Deniz Binbaşısı rütbesini alan ilk kadın olmaya kadar götürecek, Arabistanlı Lawrence'la Kahire'deki Askeri Istihbarat Bürosu'nda bir kez daha karşılaşacaktı. Bölgedeki aşiretlerle sıkı ilişkileri olan Bell, savaş Gertrude Bell (üstte) Percy Cox ile Arap savaşçı Bin Suud'a Basra'yı gezdirirken. Tarih: Kasım 1916 (solda). Bizden daha önemli olanlar Aylin Kotil ız karar verir, evlenmeye kalkar, maazallah daha çocuğun evlenme teklifi yaptığı dakikada annesine söylerse yandı. Çocuğun ailesi istemeye gelene kadar kırk bin kere." eee, ne zaman geliyorlar? " diye kızın bu^nundan getirilir... Ailelerin araya girmesinden dolayı çıkan kavga tarihteki yerini alır. Kızın, çocuğun ailesi gerçekten istemeye gekneyecek mi acaba diye düşündüğü noktada oğlanın ailesi gelmeye karar verir. Formaliteler, takıların bahada ağuiığı, bohçalar, çeyizler, karşılıklı gösteriş törenleri, iki ailenin yarışı sona erdikten sonra, sıra ev düzmeye gelir. Bir oturma odası düzülür, bir de salon. Misafir her zaman sizden kıymetlidir, en iyi koltuklar, masalar, sandalyeler, onlara alınır. Pek bir özenilir misafir salonuna. Her gün tozu alınır, bakılır, sanırsınız ki ibadethane. Ardından kız annesi bütçesinin elverdiği en pahalı yemek takımını alır, misafir için! Aynı özeni yatak alınırken göstermez, kimsenin aklına yatağa en iyi bazayı alayım ilerde bel problemim olmasın diye düşünmek gelmez. K sofra hazırlayıp, en sevdiğim takımlarda o yemeği sunayım görüşü de yoktur. Mum yakmak zaten olmaz. Hatta misafir gelecek diye çiçek ahnır, ama kendi için çiçekçiye girmez. Hal böyleyken kocasmdan çiçek bekler. Kendi için hayatı süslemez ama bir müddet sonra da kocam bana niye hoşluklar, sürprizler yapmıyor diye hayıflanır. Kendini sevmeden sevilmeyi bekler. Kendine değer vermeden değer verilmesini bekler. Sen adama ve en başta kendine ikincı sınıf insan muamelesi yapıp Hep bir telaş Içlnde geçlverlyor hayat. Başkaları İçin çok özenlrken kendlmlzl unutuyor, sonra ylne başkaları yüzünden gülen yüzümüzü sakınıyoruz. Günlük kullanılacak kahve fincanı bile başkadır. Tüm düzen gelecek misafirlere göre kurulur. Hiç düşünülmez kendim için en güzel fincanımda bir kahve yapayım , en güzel, en zevk alarak satın aldığım koltuğun üstünde uzanıp kitap okuyayım diye. Sırf eşimle kendime mükellef bir salona sokmazsan, ikinci sınıf tabaklarını ve yemeklerini sunarsan o da bağımsızlığını ilan etmeye çalışmaz mı?! Pranga mahkumu gibi yaşadığımız evler bir süre sonra sessizleşir, soğur. Bunlar yetmiyormuş gibi yeni alınan gömlekler, kıyafetler paketlerde özenle tutulur ve giyilmek için sırasını bekler. Kendi ömrümüzün ne kadar olacağını bilmeden tüm güzellikleri başarılı bir şekilde erteleriz. ömrümüz boyunca çalışıp çabalanz, emek harcayarak elde ettiklerimizi kullanamadan. Öyle çok çalışırız ki kendimizi unutup, bazen bu uğurda sağlığımızı bile yitiririz. Bu sefer keyifleri hep erteleyerek ve çalışarak kazandığımız parayı, sağlığımızı tekrar geri kazanmak için harcanz. Şansımız varsa da yaşarız. Kendimize mutluluk verecek durumlar yaratmak bu kadar zor mu? İnsanların suratlan hep asık. Kimsenin artık birbirini motive etmek gibi derdi kalmadı. Hatta karşımızdakini çok mu neşeli gördük, bozuluyoruz bile bu duruma. Birbirine gülen yüzler gittikçe azalıyor, herkeste hep beni birileri mutlu etsin, ben kimse için bir şey yapmayayım görüşü hâkim. Çünkü önce kendimizi motive edemiyoruz. Hep bir karmaşa, telaş, koşturma içinde geçiveriyor dünya hayatı. Başkaları için çok özenirken kendimizi unutuveriyoruz, sonra yine aynı başkaları için gülen yüzümüzü sakınıyoruz ve motive olmayı bekliyoruz. Oysa önce kendimize özendiğimizde, en sevdiğimiz fincanda kahve içerek güne başlayıp, çalışma masamıza güzel bir demet çiçek alarak günümüze devam ettiğimizde, hem etrafımızdaki insanların bize farklı bakmaya başladıklarını gorur, hem de onlan bu duruma özendirebiliriz. Davranışların, ufak değişikliklenn hayata ne çok güzellikler kattığını unutmadan. Yaşadığımız yerin, anın ve kendimizin kıymetini bilip, illa başımıza olumsuzlukların gelmesini beklemeden...© HAYVANLAR Aylin Tunç Mantar hastalıkları... K edi ve köpeklerdeki kaşıntılı deri hastalıklarının önemli bir kısmını mantar hastalıklan oluştururlar. Mantarlar çevrede hemen her yerde bulunurlar. Binlerce mantar türü içinde sadece birkaç tanesi hastalığa neden olur. Mantarlann neden olduğu hastalığın adı ise Mikozis'tir. Dematofitozis ise keratinize dokulardaki (kıl, tırnak gibi) hastalığın adıdır. Yine köpek ve kedilerin tüylerinde ve derisinde normalde pek çok saprofit yaşayan küf ve mayalar bulunur. Dermatofitozis çoğunlukla barınaklarda, hayvanlarm topluca bulunduğu alanlarda yaşayan, bakımsız ve yetersiz beslenen genç köpeklerin hastaLğıdır. Kedilerde, özellikle sokakta kalmış yavrularda yine bakım ve beslenme koşullanndaki yetersizliğe bağlı olarak sıkça rastlanır. Enfekte olmuş hayvanlarda belli bölgelerdeki tüylerde dökülme, kepeklenme, kızarıklık gözlenir. Tüyün döküldüğü alanlar smırlı büyüklüktedir. Lezyonlar çeşitli büyüklüklerde, yuvarlak, üzeri kepekü ya da hafif kızarık görünümdedir. Genelde baş ve yüz bölgesinde bulunurlar. Kedilerde kulak uçlannda ve kulak kepçesi üzerinde kahverengi, kuru, kepekli görünümde olabilir. Bu tip maya mantarları genelde kaşıntısızdır. Mantar enfeksiyonları miks enfeksiyon şeklinde gözlenebilir. Örneğin aynı anda bakteriyel enfeksiyon da olabilir. Vücut direncinin, bağışıklık sisteminin zayıf olması, gençlerde lokal deri mekanizmasının geç gelişmesi, viral hastahklar uzun süren antibiyotik tedavileri, kötü beslenme, bazı ilaçların kullanımları, şeker hastalığı, dış parazit (pire, kene) gibi nedenler mantar enfeksiyonlanna zemin hazırlar. Bulaşmada enfekte hayvanların tüy ve kabukları, çevresel kontam'ınasyon ro oynar. Teşhisi kolaylıkla yapılabilir. Klinik görünüm, bölgeden alınan tüy ve deri örneklerinin laboratuvar muayeneleri sonucu türü belirlenir. Tedavide banyo, lokal pomatlar, tabletler ve aşı kullanılabilir. Yenilenen enfeksiyonları önlemek içiı iyi bir çevre temizliği gereklidir. Korunmada iyi bakım şartları dikkat edilmesi gereken en önemli noktadır. Evcil hayvanlarda mantara en çok, baş ve yüz bölgesinde rastlanıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle