Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DIDIER DAENINCKX’TEN ‘AÇLARIN ŞÖLENI’ Yok sayılan halkın şöleni Didier Daeninckx, Açların Şöleni ’ninde Komün günlerini başkahramanı Yahudi sürgünü Portekizli bir gazetecinin gözünden anlatıyor. ESMA ÖZLEN A rtık daha fazla imtiyaz ve baskı istemiyoruz, aklen ve bedenen başkalarından daha zayıf olanların da aynı şekilde var olma haklarının olduğu bir toplum oluşturacağız.” Maxime Lisbonne (18391905) hayatının büyük bir kısmını sürgünde geçirmiş, karşılaştığı zorlukların üstesinden gelmiş, bulunduğu bölgelerdeki politik dönüşümleri, sosyoekonomik dalgalanmaları iyi gözlemlemiş biri. Sürekli idam cezasına çarptırılan ama idam mangasının önünde de dimdik durabilmeyi başaran, devrime gönül vermiş, ilk kez ordudayken tiyatro eğiliminin olduğunu keşfetmiş bir asker. Beni en çok heyecanlandıran yer işte tam da burası. Tiyatro, Komün sahnesinde önemli bir yerde duruyor. Lisbonne’un tiyatroya gönül vermiş biri olması onun hayalperest kişiliğiyle ve dönemin içinde ki atmosferi nasıl daha yaşanılır kılma isteğiyle da yakından ilgili. Tiyatroya yer verilmesi romana ayrı bir hava katmış. Bu romanı bilindik kuru bir tarihi anlatım olmaktan kurtarmış. Lisbonne, yaşadığı tüm serüvenleri kendi hayatını bir tiyatro sahnesine çevirerek yaşayan biri. Hastaneye kaldırıldığında, mahkemeye çıkarıldığında, disiplin cezasına çarptırıldığında, işkence gördüğünde… “Her şeyi kabul ediyorum, hayatım boyunca üstlendiğim bütün rolleri. La Belle Poule’un kapkara güvertesinde Çaylak Miço, Sivastopol Kuşatması sırasında sahneye konan oyunda Zouave askeri oyuncusu, Cezayir’de kepaze olmuş bir asker, bir komedyen ve hatta bir soytarı, imparatorluğun mezar kazıcısı, Komün’ün albayı, kostümsüz tiyatronun yaratıcısı, yayınlarına son verilen bir yığın gazetenin kurucusu, hatip, dişleri dökülmüş aslan terbiyecisi...” Lisbonne, tarihin rastlantılardan ibaret olduğunu düşündüğü için kaderine boyun eğen biridir aslında. Onu Fransız halkına bağlayan şey kafasındaki sonsuz özgürlük hayalidir. Bu yüzden savaşmaktan bir an olsun vazgeçmez. Bu onun için tıpkı bir oyunda kendini seyirciye sunan bir oyuncunun görsel töreni gibidir. Örneğin Orleansville Hastanesinde çıkan bir yangında gösterdiği fadakârlık, onun affedilmesini sağlar ve Fransa’ya döner. 1870’e kadar des FolliesSaintAntoine Tiyatrosu’nu yönetir. Fakat maddi imkânlarının elverişsiz olması, onun eline tekrardan silah almasına neden olur. Yaralanıp esir alınır ve sonra da idama mahkum edilir. Cezası sonradan zorla çalıştırılmaya çevrilir ve af çıkınca da Fransa’ya geri döner. MEKTUPROMANTİYATRO Lisbonne, varoluşunu dışa vurduğu mektupları okyanusları aştığı uzun yolculuklarda yazmıştır. Romanın yoğun bir şekilde tiyatro eserlerinden bahsedildiği bölümleri, bir geminin güvertesinin ani den, yüzen bir tiyatroya dönüştüğü sahnede görebiliriz. Lisbonne, Fransa’ya geri döndükten sonra adına bir dayanışma gecesi düzenlenir. Toplanan bağışlar, Lisbonne’a verilir. Tiyatro yöneticiliği yapmaya başlar. “Kapıcılar Casino’su” ve “Devrimci Patates Kızartmaları” gibi kabare girişimleri olur. Oyunlar oynanır fakat kasa hep boştur. Lisbonne, her ne kadar neşesini yüzünden eksik etmese de maddi sıkıntılardan dolayı artık daha fazla devam edemez ve köşesine çekilir. 66 yaşında Ferre Alais’de ölür. Açların Şöleni, Maxime Lisbonne gibi tiyatro sevdalısı, devrime gönül vermiş bir askerin hayatını ve mücadelesini, komün barikatlarından tiyatro sahnelerine taşır mı bilmiyorum. Bu kitap ile belki tiyatro sahnelerine yeniden konu olur Paris Komünü. Kim bilir! n Açların Şöleni / Didier Daeninckx / Çeviren: Emrullah Ataseven / Dipnot Yay / 230 s. / 2019. WILLIAM MCLLVANNEY’DEN TONY VEITCH BELGELERİ Kara Roman’ın sert dedektifi William Mcllvanney’nin romanında Adli Tıp’tan faydalanan, bürokrasiyle boğuşan klasik polislere değil, suç çetelerinin karanlık dünyasını iyi bilen polislere yer var. ÇAĞATAY YAŞMUT I an Rankın’ın dedektifi John Rebus’un maceralarından sonra William Mcllvanney’in, yine İskoçya’da geçen suç hikâyelerini okumak büyük bir nimet. Mcllvanney yarattığı dedektif Jack Laidlaw tiplemesiyle ilk iki kitabında (Laidlaw Soruşturması ve Tony Veitch Belgeleri) büyük bir başarı gösterdi. Yazarın ikinci romanı olan Tony Veitch Belgeleri için öncelikle aksiyon yüklü bir polisiye olmadığını söylemeliyim. Kitabın daha çok; ilişkilerin ağırlıklı olarak işlendiği, birbiri içine girmiş karışık düğümlerin çözüldüğü bir hikâyesi var. Okuma boyunca Hammett, Chandler, Macdonald esintilerini çokça hissediyoruz; yazar, kara romanın iplerini elinden hiç bırakmıyor. Romanın bir özelliği de, hikâye boyunca hiç görmediğimiz Tony Veitch’i büyük bir gizem içinde tutuyor olması... Baş karakterimiz Jack Laidlaw emniyet örgütünün gücünü arkasına alan, adli tıbbın nimetlerinden faydalanan, bürokrasiyle boğuşan o klasik polislerden değil. Aksine, Kara Roman türünün sert dedektiflerinden izler taşıyor, suç çetelerinin karanlık dünyasını iyi biliyor, aralarında cesurca dolaşıyor. Akıllı ve inatçı... Kısacası, tam bir baş belası! SERSERİNİN SON ARZUSU Eck Adamson evsiz yurtsuz, kışın düşkünler evinde, yazları nereyi bulursa orada kalan, alkolik bir serseridir. Hastanede ölüm döşeğinde yatarken İskoç Cinayet Masası’nın kıdemli dedektifi Jack Laidlaw’ı çağırtır. Jack, sokaklardan tanıdığı Eck’i ziyarete gittiğinde Eck konuşmadan kısa süre sonra ölür. Ancak ölmeden önce Jack’e bir zarf bırakmıştır. Mektupta Eck’in son arzusu ve vasiyeti yazılıdır. Eck’in vasiyeti tükenmez kalemle erdem üzerine yazılmış felsefi bir paragraftan, paragrafın altında başka birinin el yazısıyla eklenmiş olan Pollokshields’teki bir adresten, Lynsey Farren adlı bir kadının ve öldürülmüş zorba bir suç makinası olan Paddy Collins’in isminden, “Crib Barı” kelimelerinden ve 9464946 numarasından oluşmaktadır. Peki ama Ayyaş Eck Adamson’un Paddy Collins’le nasıl bir bağlantısı olabilir? Öldürülen Paddy Collins’in sürekli ince çizgili takım elbise giyen, “veba” lakaplı, can alan kayınbiraderi Cam Colvin ile çetesi Mickey Ballater ve iri kıyım Panda Paterson katilin peşine düşer. Cam Colvin eniştesinin Crib Bar’da tanıştığı bir adamdan para geleceğini çünkü adamın ona borcu olduğunu öğrenir. Çete üyesi Mickey Ballater ise, Paddy Collins’in, öldürülmeden hemen önce kendisini Tony Veitch isimli biriyle tanıştırmaya niyetlendiğini anlatır. Büyük bir olasılıkla Paddy Collins’in katili Tony Veitch’dir. Peki, kimdir bu Tony Veitch? Glascow Üniversitesi’nde okuyan, üstün zekalı, yirmi bir yaşında bir öğrencidir. Hikâye boyunca Laidlaw, Tony Veitch’i bulmak için uğraşır ve düğümleri çözmeye çalışır. Herkes Tony Veitch’i aramaktadır oysa yer yarılmış Tony Veitch içine girmiştir. Hakkında konuşuldukça ve arandıkça Veitch’in gizemi daha da büyür. Sonunda Tony Veitch’le tanışabilecek miyiz, Tony Veitch gerçekten katil midir, gizemli belgelerinde ne yazılıdır ve daha da önemli soru, Tony Veitch hayatta mıdır? n Tony Veitch Belgeleri / William Mcllvanney / Çeviren: Fırat Yıldız / Ayrıntı Yayınları / 301 s. 8 5 Eylül 2019