03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

[email protected] Anlatım ve yazım ikiz kardeştir! “H er perşembe günü Cumhuriyet Kitap Eki’nde, ‘SÖZ EBESİ’ köşesindeki yazıla yi kazanır’ tümcesinin başında, umarım yerine, ‘sanırım’ sözcüğünü kullanmıyor; ya da ‘bugün yeni bir sorunla karşılaşılmayacağını umuyorum’ tümcesinin sonunda, umuyorum yerine, ‘bekliyo rınızı ilgiyle izle rum’ sözcüğüne yer verilmiyor... yen ve çok da yararlanan bir okurunuz ‘Umarım’ sözcüğünün böyle farklı an olarak öncelikle teşekkürlerimi iletiyo lamlarda ve daha çok da olumlu bek rum. Bu arada ‘ummak’ eyleminden lenti içeren tümcelerde ‘dilerim’ sözcü gelen ‘umarım’ sözcüğünü de değer ğünün yerine kullanılması, Türk dilinin lendirmenize sunuyorum. zenginliği ya da Türkçenin bir anlatım Son yıllarda günlük konuşmaların ya özelliği midir; yoksa bu sözcük, kimi za nı sıra, hem yazılı ve hem de görsel ya man yanlış mı kullanılmaktadır?” yın organlarında ‘umarım’ sözcüğünün, H ‘ümit etmek’ten ya da ‘ummak’tan ge İletilerin (mektupların) yazım ve anla len anlamında değil de, sürekli ‘dilerim’ tım biçemini eleştiriye açmak için değil, anlamında kullanıldığına tanık olunmak kendimle çelişmemek için olduğu gibi tadır. Örneğin; olay yerinden ekrana iz aktarıyorum. Sayın K. Ulukavak’ın ilgisi lenimlerini aktaran televizyon haberci gönendirdi; doğrudan anlambilim alanı sinin ‘umarım göçük altında başka iş na giren soruları çok önemli… Her aşa çi kalmamıştır” tümcesi, umarım yerine, madaki eğitim kurumunda Türkçeyi öğ ‘dilerim’ diyerek başlatılmıyor. retirken en az zaman ayrılan, en az ör ‘Umarım, umuyorum’ sözcükleri ‘di neklendirilen alan anlamdır. lerim ve diliyorum’ dışında, ayrıca ‘sa İlkin, “ummak, sanmak, dilemek, nırım, sanıyorum’ ve ‘beklerim, bekliyo beklemek” eylemlerini tek tek düşüne rum’ sözcükleri yerine de çok sık kulla lim; hepsinin sözlüklerde birden çok nılmaktadır. Örneğin, geçen yıl üniversi anlamı var; bir başka deyişle hepsi ço te sınavında başarılı olamayan oğlu için kanlamlı sözcükler. Bu eylemler arasın babası, ‘umarım, bu yıl istediği fakülte daki bir başka ilişki de yakın anlamlı ol malarıdır. Hepsi de temel anlamının dışında bir başka anlamı yansıtıyor ya da anımsatıyor. Bütün dillerde çok, eş, yakın anlamlı olmak gibi anlam olayları var; doğallıkla Türkçeyi de bu anlam olaylarıyla birlikte düşünmeliyiz. “Ummak, sanmak, dilemek, beklemek” eylemlerinden birini kullanmak istediğimizde sözvarlığımızı saklayan beyin çıkınımızdaki öteki eylemler de azıcık kımıldar. Örneğin “ummak” eylemi, “beklemek, sanmak” eylemlerini; “dilemek” eylemi, “istemek”i; “beklemek” eylemi, “ummak, istemek”i çağrıştırabilir; ancak bu eylemlerin hiçbiri birbiriyle yüzde yüz örtüşmez. Bir noktayı daha açıklığa kavuşturmalıyız; kimi sözcüklerin var olan anlamları zamanla aşınır; kiminin kullanım alanı daralır ya da genişler. “Ummak” eyleminin tümce başında ya da sonunda kullanıldığı örnekleri değerlendirirken kesinkes anlatımın bütününe bakmak, yani bir öncekiyle bir sonraki tümceyi de göz önüne almak gerekir. Ayrıca “ummak” eylemi ünlü uyumlarını da yansıtarak Türkçenin en eski kaynaklarından bu yana konuşma ve yazı dilinde kullanılmaktadır. “Umarım, göçük altında başka işçi kalmamıştır.” “Umarım, bu yıl istediği fakülteyi kazanır.” “Bugün yeni bir sorunla karşılaşılmayacağını umuyorum.” Konuşan ya da yazanın özgür seçimiyle yukarıdaki tümcelerde “ummak” yerine “sanmak, dilemek, beklemek” eylemleri de kullanılabilir; kuşkusuz anlam aynı olmaz; ancak bu durum Türkçenin anlatım özelliğidir; dil yanlışı değildir. H Sık sık “resmi TDK” diyorum ya; kimi okurlar, “resmi” sözcüğünü (^) imiyle “resmî” biçiminde değil, noktalı yazmamı eleştiriyor. Nispet eki, Arapçada önad (sıfat) yapan bir ektir; uzun yıllar Arapçadan dilimize giren kimi sözcüklerde (^) imiyle “i” azıcık uzun okutulmuştur. 1960’ların sonundan bu yana nispet eki olan i’lerin üzerine düzeltme imini koymuyor; sözcükleri “hukuki, iktisadi, insani, milli, siyasi...” biçiminde yazıyoruz. Nispet ekini doğru kullanmak için Arapçayı bilmek gerekir; bir ara “asi” (başkaldıran) sözcüğünde kullananları da görmüştük. Ayrıca bu eki taşıyan sözcüklere başka ekler geldiğinde özellikle söyleyiş yanlışları yapılabilir. Yarım yüzyıldır yalnız beni değil, resmi TDK’nin uzmanlarını bile bıktıran bir eleştiri de yine düzeltme imiyle ilgili… Neymiş, düzeltme (^) imini her yerden kaldırmışız; bu nedenle insanlar “kar” ile “kâr”ı bile karıştırıyormuş. Gerçekten anlatım içinde “kar” ile “kâr”ı karıştıran varsa, bu durum ruhbilim alanına dek uzanabilir. Bu im gereken yerlerde kullanılır, hiçbir zaman kaldırılmadı. Bu konuyu başka bir yazıda ayrıca ele alacağım; ama önce anımsatmak isterim. Bizim sistem, gözle ve kulakla Türkçeyi öğretemiyor; halk deyişiyle “şapka” imi, “Hakkâri”de var; “dükkân”da da var; ancak benzeri sözcükleri yanlış söyleyen söyleyene… n MELİH CEVDET’İN ANISINA ‘BUZ SARAYI’ Ölümün ilk titreyişi Buz Sarayı Melih Cevdet Anday’a 1973 TDK Çeviri Ödülü’nü kazandırmıştı. BURCU YILMAZ B üyükada’dayım. Ne zaman koridordan geçsem kitaplığa takılıyorum. Aynı kitaptan birden çok varsa “alabilirsin” diyor Suna Hanım, “Bak,” diyor, “bu çok güzel bir kitap. Melih de çok sevmişti.” Sözünü ettiğim kitap Buz Sarayı. Melih Cevdet Anday’a 1973 TDK Çeviri Ödülü’nü, Norveçli yazarı Tarjei Vesaas’a ise İskandinav Edebiyat Ödülü’nü kazandıran, on bir yaşındaki Siss ve Unn’un hikâyesini anlatan, dili berrak, incelikli, naif kitap… Diyebilirim ki bir düzyazı şiir. Köye, ve okula, yeni gelen öksüz Unn, öteki çocukların oyunlarına katılmaz, pek konuşmaz. Siss’le aralarında tuhaf bir bağ kurulur oysa. Nihayet birbirleriyle konuşurlar ve Siss bir gün okuldan sonra Unn’u ziyarete gider. Bu kısacık ziyarette iki çocuğun arasında halihazırda kurulmuş olan, ve okura belki ilginç gelebilecek bağ, iyice derinleşir. Unn ve Siss’in bir elmanın iki yarısı olduğunu düşünebilirsiniz mesela. Devamında Unn, Siss’e büyük bir sırrını vermek üzeredir. Bu sırrın ne olduğu okura kapalı. Ancak Siss anladığı, anladığını sandığı ve ya bilmekten korktuğu şey karşısında afallar, ürker. Hep Unn’la olması gerektiğini biliyordur ama o akşam daha ileri gitmemeleri gerektiğine inanarak apar topar Unn’un evinden ayrılır. Bu bölüm defalarca okunmaya açık. Zira her okumanın farklı bir okuma olmasını sağlayacak denli incelikli yazılmış bir bölüm. Unn ve Siss bir daha bir araya gelemez. Unn ertesi gün çağlayana gider ve buz sarayının içine girer. Orada “her şey olması gerektiği gibi”dir ve Unn derin bir uykuya dalar. Siss’e ise bu yıkımın ortasında büyük bir ödül verilmiştir: Unn’u sadece kendisinin daima düşüneceği ödülü. MODERNİST BİR ROMAN Tüm bunlar kitabın ilk altmış sayfasında olup bitiyor ve geriye kalan yüz yirmi sayfa boyunca Siss’in bu kaybı reddinin ve kabullenişinin çekişmesini okuyoruz. Romandaki hiçbir karakter öylesine belirmiyor. Hepsinin bir rolü ve ruhu var. Yazarın bütün hayatını şehirden uzakta, doğduğu kasabada geçirmiş olması, metinlerinin bu denli temiz ve naif olmasını sağlıyor belki de. Öte yandan, 1897 doğumlu Vesaas’ın, atmosferi ve üslubuyla böylesine modernist bir metin kurgulaması da övgüye değer. Buz Sarayı ayrıntılarla dolu, fazla tek bir sözcük barındırmayan çok güçlü bir roman. Melih Cevdet Anday gibi dile hâkim bir şairin temiz Türkçesiyle Buz Sarayı’nı okumak ise ayrıcalık. Vesaas’ın bir başka kitabı Kuşlar, yine aynı yayınevinden, Deniz Canefe’nin güzel çevirisiyle çıktı. Dilerim yazarın öteki kitapları da dilimize kazandırılır. n Buz Sarayı / Tarjei Vesaas / Çeviren: Melih Cevdet Anday / Timaş Yayınları / 184 sayfa / 2018. 14 5 Eylül 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle