Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OKTAY EKŞI’NIN YENI KITABI JOSEPH KESSEL’DEN ‘İBLİSİN OYUNU’ Gazetecilik ve siyasal yaşam Savaşın ruhsal yaraları Anlatılan zaman dilimindeki olaylar adeta bir siyasal laboratuvar gibidir. ALEV COŞKUN O ktay Ekşi, tüm yaşamı gazeteci olarak geçmiş, Türkiye’nin en deneyimli ve en etkin gazetecilerinden biri. Ekşi, gazeteciliğe 19 yaşında Ankara’da muhabir olarak başladı. Dünya, Yeni Gazete, Hürriyet gazetelerinin Ankara büro şefliğini yaptı. Hürriyet gazetesinin (19802010) gazetenin başyazarlığını yaptı. Gazetecilik yaşamı tam 59 yıl sürdü. Ekşi, uzun yıllar süren gazeteciliğinin yanında 1961 Anayasası’nı hazırlayan 1961 Kurucu Meclisi’ne Basın Temsilcisi olarak seçildi. Meclis Başkanlık Divanı Katip üyesi olarak görev yaptı. Ayrıca siyasal yaşamda Sosyal Demokrat Parti (SODEP) Genel Başkan Yardımcılığı ve 24. Dönem İstanbul Milletvekilliği görevlerinde bulundu. Gazetecilik yaşamı sırasında bir çok ödüle değer görüldü. Bu özet bilgi onun gerek basın, gerek siyasal ve toplumsal yaşamda ne derece deneyimli ve birikimli olduğunu göstermeye yeterli. Ekşi, “Gazetecilikte Geçen O Yıllar” başlığı altında mesleki anılarını 2017 yılında kitaplaştırdı. O kitapta basın yaşamına bir “muhabir” olarak girdiği Ocak 1952 tarihinden 1956 yılına kadar geçen zaman dilimindeki gazetecilikle ilgili anıları ve döneme ait siyasal olayları anlatır. Gazetecilikte Geçen O Yıllar2 adını taşıyan kitabında Ekşi, 19561961 yılları arasında gelişen siyasal olayları ele alıyor. DÖNÜM NOKTASI 1956 yılı, bir bakıma 14 Mayıs 1950’de özgür seçimle iktidara gelen Demokrat Parti siyasal iktidarının dönüm noktasıdır. Özgürlükler kahramanı olarak iktidara gelen DP ve Başbakan Menderes, özgürlükleri kısan, basına ağır cezalar uygulayan ünlü basın yasasını Meclis’e getiriyordu. Oktay Ekşi, 24 yaşında acar bir gazetecidir ve özellikle siyasal gelişmeleri çok sıkı olarak izlemektedir. İşte o günleri yaşayan Ekşi, özellikle bir dönüm noktası olan 1956 yılı Basın Yasası’nın Meclis’teki görüşmelerini Meclis tutanaklarından ve belgeler vererek gelecek kuşaklara ak tarmaktadır. Kitapta daha sonra 1957 seçimleri ele alınıyor. 1957 seçimleri çok sert geçmişti, muhalefetin oyu yükseliyordu; seçim sonuçlarını izleyen Menderes, gelen sonuçların DP’nin aleyhinde gelişmesini görünce, “Allah bana bir daha böyle bir seçim gecesi yaşatmasın” diye feryat etmişti. Kitapta, tartışmalı 1957 seçimlerinde Gaziantep’te yaşanan olaylar ve CHP milletvekili adayları Cemil Sait Barlas ve Ali İhsan Göğüş’le birlikte 30 kişinin tutuklanmaları ele alınıyor. Bu olayların nesnel olarak anlatımı okuyucuyu ister istemez bu günlere getiriyor ve 31 Mart ve 23 Haziran 2019 İstanbul seçimleri ile ortaya çıkan paralellikleri anımsatıyor. 1956 1960 19561960 yılları, çok partili siyasal yaşamımızın en tartışmalı dönemlerinden birisidir. O zaman dilimindeki olaylar ade ta bir siyasal laboratuvar gibidir. Dikkatle incelenmesi ve ders alınması gerekir. Ekşi, etkin ve deneyimli gazeteciliği ile okuyucuya bu olanağı sunuyor. Kitapta 1960 askeri hareketine gidişte sınır taşı olan Tahkikat Komisyonu’nun kuruluşu, CHP Genel Başkanı İnönü’nün Meclis Kürsüsü’nden muhalefeti uyaran konuşmaları ve sonunda Meclis’ten 12 celse kovulması nesnel bir yaklaşımla okuyucuya aktarılıyor. 1960 İhtilali’ne giden yolda, DP siyasal liderliğinin yaptığı hatalar tüm ayrıntılarıyla ortaya konuluyor, unutulmayan 555K formülü ve Kızılay’daki olaylar anlatılıyor. Kitapta, 121 dipnot ve 117 resim ve döneme ait gazete kupürü kullanılmış. Temiz ve yalın bir Türkçe ile yazılmış olan kitap bir öykü tadında ve hiç kuşkusuz 19561960 arasındaki çok hareketli ve tartışmaları dönem için bir kaynak kitap niteliğinde. Gazetecilik ve Türk siyasal yaşamıyla ilgilenen herkesin okuması gereken bir kitap. Oktay Ekşi’nin meslek yaşamının geriye kalan 19602010 yıllarını da kapsayan kitabını istek ve merakla bekliyoruz. n Gazetecilikte Geçen O Yıllar2 / Oktay Ekşi / Epsilon Yay. / 250 s. / Ağustos 2019 Kessel, betimlemenin dozunu kaçırmadan, sınıfının özelliklerini yansıtan zıt karakterlerin kısa replikleriyle hikâyenin anlatım dengesini kuruyor... BATUHAN SARICAN K essel’in öyküleri, gerek Rusya özelindeki tarihi savaş ve savaş sonrası atmosferi gerekse yarattığı karakterlerin sınıfsal farklılıklarına abartı ve ironiyle yer verdiği hicivli üslubuyla Çehov’un öykülerini anımsatıyor. İblis Oyunu’nda yer alan öykülerini genç yaşta yazmış olması bunda büyük bir etken olabilir. Zira genç öykücülerde Çehov’a bir “özenme” söz konusu olduğunu söyleyebiliriz. Esinlenme, taklitçiliğe dönüşmüyor tabii ki; Kessel’in zıtlıkları bir arada veren bir hikâyecilik anlayışı var. Sinema, oyun ve müzik üzerine de kafa yoran çok yönlü bir yazar olan Kessel’in öykülerinde kontrastlar dizisine rastlıyoruz. Fransız yazar ve eleştirmen Alain Tassel, kitabın sonunda yer alan “Kessel ve Kısa Hikâyeleri” başlıklı incelemesinde, metindeki bu kontrastlar dizisi için, Kessel’in ofort (kuru kazı) sanatının temel özelliklerinden biri olan kontrastlı aydınlatma etkilerini kullanarak okurlarını cezbetme gayretinde olduğunu söylüyor. Bu ifadeleri önsözde okusanız Tassel’in ne demek istediğini anlamak güçtür, ancak bu etkinin görüldüğü (eleştirel gerçekçilik izleri taşıyan) öykülerini okuduktan sonra onun meramını anlıyorsunuz. Kessel, bir yandan betimlemenin dozunu kaçırmadan görselleştirdiği manzaraları, diğer yandan sınıfının özelliklerini yansıtan zıt karakterlerin kısa replikleriyle birleştirerek hikâyelerinin anlatım dengesini iyi kuruyor. Yer yer çetrefilli cümleleriyle sadelikten bir nebze olsun uzaklaşıyor gibi gözükse de bunu, okurun zihninde “film gibi” sahneler yaratmak için yaptığı anlaşılıyor. EGZOTİK ÖGELERİ BESLEYEN KUVVETLİ HAYAL GÜCÜ Öykülerindeki tarihi atmosfer yaratma çabası da ilkgençlik çağından başlayarak yazdığı bu minvaldeki öykülerin bir yansıması olsa gerek. İtilaf Devletleri’nin Sibirya Seferi’ne de gönüllü olarak katılan Kessel, Somme Muharebesi ve Bolşevik Devrimi sonrasına dair öykülerinde dönemin baskıcı politikasının, mağdurları üzerinde yarattığı psikolojik yansımalara da ışık tutuyor. Bu açıdan hikayelerinde egzotik ögeleri besleyen kuvvetli hayal gücünün yanı sıra siyasi ve sosyal gerçekliği elden bırakmadan dramatik sahneler kurduğunu söyleyebiliriz. Özellikle de savaşın insan ruhunda bıraktığı yaraların yansımalarına yönelik karakter analizleri yapılabilir. Savaşla birlikte gelen ekonomik buhran, hastalık ve salgın durumlarına yönelik toplumsal gerçekçiliğe dair önemli işaretler bulunan öykülerinde gazetecilik refleksi de kendini açığa vuruyor. Bıçak sırtında yaşayan ama cesur insanlar, maceracı bir ruhun yansımaları olarak öykülerindeki kişi ve temalarda kendini gösteriyor. Yine konu olarak savaş dışında kalan Kuruma Naki, Hawaii İtirafları, İmparatorun Berberi gibi öykülerinde de toplumdaki sınıfsal farklılıkların, sefaletin ve yabancılaşmanın izlerine olabildiğince rastlıyoruz. Kessel’in öyküleri, farklı zaman ve mekanlarda geçse de öyküler arasında bir köprü olduğunu söylemek mümkün. Tassel bununla ilgili şunları söylüyor: “Aralarında bağlantı bulunmayan, birbirinden bağımsız bu metinler, kozmopolit bir figürler mozaiğinden meydana gelir.” (s.77) Öykülerindeki sürprizli sonlar ise Julio Cortázar’ın “Roman puanla kazanır, ama öykünün tek şansı nakavt etmektir.” sözünü hatırlatıyor. Kessel gençliğinde yazdığı bu öykülerin kimi zaman umulmadık ama apaçık kimi zamansa yorumu okuyucuya bırakan muammalı sonlarıyla tam bir “nakavt ustası” olduğunu gösterirken İblisin Oyunu’ndaki öyküleriyle ilerleyen yıllarda yazacağı usta işi romanlarının da haberini veriyor. n İblisin Oyunu / Joseph Kessel / Çev: Ersel Topraktepe / Yapı Kredi Yayınları / 96 s. / Temmuz 2019 155 Eylül 2019