24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ÜÇ KİTABIN PEŞİNDE ‘GİTMEK’ Gitmek, göçmek savrulmak mıdır? Göç bir yanıyla savrulmadır. Ama bazen de daha iyi bir yaşam/yaşayış özleyişidir. FERIDUN ANDAÇ G öçün, göçmenliğin insanlık tarihinde bir yüzyılı var mıdır? Sanmam! Babil efsanesi, Orta Asya mitleri, hatta hatta Nuh Tufanı, Gılgameş Destanı, Homeros’un anlatıları kayda düşülen göç /sürükleniş / sürgün ve savruluş öykülerini anlatır bize. Her çağ, yüzyıl kendi göç ve sürgün tarihini yazmıştır. Biri ne ötekinin devamı ne de benzeridir. Öyle ki; coğrafyalar bile göçün / sürgünlüğün rengini dokusunu oluşturmuştur. Göç, gitmekse eğer; ki, öyledir; bir bakıma yerinden yurdundan kopmadır, yeni yer yurt arayışıdır. Gitmenin çağımızdaki adı, en çok yinelenenleri; gönüllü sürgün, gezgin, göçmendir sanki! Yanımıza yöremize baktığımızda, kendi aile çevremizin öykülerini dinleyip gözlediğimde bu gerçekliklerle sıklıkla karşılaşırız. Şu yazıyı yazdığımda oğlum Barış Atina’ya, bir dostum da New Jersey’e yerleşme, oraları kendilerine yeni yurt edinme kararlarını çoktan vermişlerdi bile. Sıklıkla şunu derim: Göçle gelen göçle gider. Evet, göç bir yanıyla savrulmadır. Ama bazen de daha iyi bir yaşam / yaşayış özleyişidir. BU ÜLKEDEN GITMEK Nice zamandır “Edebiyatta Sürgünlüğün Yeni Boyutu: Göçmenlik” kitabım için okuyup durduğum şu kitaplara (Göçebe Düşünmek /Haz.: A. Murat AytaçMustafa Demirtaş; Göç, Kültür, Kimlik / Iain Chambers; Göçebelik Üzerine: İnsiyatik Başıboşluk / Michel Maffesoli; Göçebe Özneler / Rosi Braidolti) yenileri de eklendi: Bu Ülkeden Gitmek / Gözde KazazH. İlksen Mavituna; Ne Oralı Ne Buralı / Işıl Öz; Yeni Ülke Yeni Hayat / Bahar Çuhadar Özellikle bu üç kitabı tek paydada toplayan bir gerçeklik: “bu ülkeden gitmek”. Kazak ve Mavituna, “yeni Türkiye’nin göç iklimi”nden söz edip, bunun insan yaşantılarına nasıl/niçin yansıdığının öykülerine dönerken önemli tespitler yapıyorlar. Dahası bu sosyolojik olgunun neden/niçinlerine günümüzün siyasal toplumsal boyutlarıyla bakmak gerektiğini belirterek zamane göçlerinin de niteliğini tanımlıyorlar. Bu anlamda çalışmalarının yordamından söz ederken altını çizdikleri şu gerçeklik kayda değer nitelikte: “Amacımız, Türkiye’de yaşayan, somut yaşamsal bir tehditle yüz yüze kalmamış ol sa da, yani gitmek zorunda olmasa da, gerek duygusal gerekse de zihinsel olarak tehdit altında olduğunu, bu nedenle gitmek zorunda kaldığını hisseden kişilerin hikâyelerine kulak vermek.” İşte tam bu noktada da Bahar Çuhadar, Işıl Öz söyleşi kitaplarında bu “gitmek” > “göç” öykülerine farklı yerlerden/coğrafyalardan tanıklıkları getiriyorlar. Öz, “Türkiye’den ABD’ye göç eden kadınların hikâyeleri”ni açık kimlikleriyle söyleşerek yansıtıyor. Kitapta yer alan 35 kişinin öyküsü yaşama zenginliği içeriyor. Bir yanıyla burukluk içerse de; gitmenin zenginleşmek olduğunu gösteren bu öyküler yeni bir dünya dilinin / kültürünün de ne anlama gelebildiğini anlatıyor bize. DÖNMEMEK KENDI OLMA SERÜVENININ BAŞLANGICI Öte yanıyla da bu yeni göç öykülerini “melez hayatlar” olarak da tanımlayabiliriz. Ki, bunların çoğu da dönüşsüz gitmeler; her birinin kopuş ve sürükleniş öykülerinin yansımalarında da gözleriz. Giden insanın karşılaştığı yeni yer / coğrafya ona yepyeni ufuklar açıyor. Birtakım zorluklarla karşılaşılsa da; gitmenin artık dönmemek olduğunun bilinciyle tutunma çabası içine giren insanların öykülerine tanık oluruz burada. Ve her karşılaşmada kendi olma serüvenini yeniden inşa ediyor giden insan. Kendisi de ilkin bu “göç”e katılan Işıl Öz’ün bu söyleşilerini sıradışı kılan da işte o çeşitliliği bütün yanlarıyla bize taşıması. Her biri başlı başına incelenesi hayatlar,. Burada asıl Türkiye’nin nasıl bir kan kaybına uğradığının da öykülerini okuruz. Evet, bu yoğunluktaki “beyin göçü”nün neden/niçinlerini bize düşündürtmeleri açısından bu çalışmaları daha da önemli buluyorum. Bugün 60. yılı dolan, özellikle de Almanya eksenli “dışgöç” olgusu günümüzde artık farklı boyutlara erişti. İşte bu gerçekliği anlamak için elimizdeki bu üç kitap önemli ipuçları da verir nitelikte. Bahar Çuhadar’ın kitabındaki gitme/göç öykülerini okurken bir kez daha şunu gördüm ki; sürekli nitelikli göç veren bir ülke konumuna geldik. 2000’lerin Türkiyesi’nin siyasal iktidarı ülkenin bu kan kaybının ana sorumlusu. GELECEK DÜŞÜNÜ YİTİRMEK Gelecek düşünü yitiren insanların doğup büyüdükleri ülkelerini terk etmek zorunda kalmalarının nedenleri işte her gün her alanda yaşadıklarımız. Gitmenin, göçmenin, yer yurt değiştirmenin öyle hiç de kolayca olmadığının öyküleri buraya yansıyan göç serüvenlerinin gerçekliğinde karşımıza çıkıyor. Bir kez daha altını çizmek gerekiyor, yaşanan bu “beyin göçü” ülkemiz gerçeğinin bir ayıbıdır. Bugünün genç insanı artık “dünya benim evim” diyebilecek bilinçtedir. Ama gelin görün ki onları kendi köklerinden kopartmak insanlık ayıbıdır. Bu ayıbın hangi boyutlarda nasıl/neden yaşandığının tanıklıklarını dinlemek isterseniz bu kitaplara dönmelisiniz. Doğrusu öğrenerek, hissederek, bilgilenerek, okumalara da yö nelerek; duygulanarak, notlar alarak okuduğum Gözde KazazH. İlksen Mavituna, Işıl Öz ve Bahar Çuhadar’ın çalışmalarının “göç” / “sürgün” edebiyatına da yeni kapılar açıp filizler verdirebileceğine inanıyorum. n Bu Ülkeden Gitmek / Gözde KazazH. İlksen Mavituna / Metropolis yay. / 136 s. / 2018. Ne Oralı Ne Buralı / Işıl Öz / Karakarga / 296 s. / 2019. Yeni Ülke Yeni Hayat / Bahar Çuhadar / Artemis yay. / 290 s. / 2019. 5 Eylül 2019 5 İLLÜSTRASYON: Harry Woodgate
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle