Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MERHABA Cennetin kapısı Asıl Cennetin Kapısı Anadolu’dadır... İstanbul’un Fethi’nden 225 yıl önce yapılmıştır. Evet!.. Divriği Ulucamii ve Şifahanesi’nin kuzey taç kapısından söz ediyoruz. 1879 yılında Fransa Güzel Sanatlar Devlet Sekreteri Edmond Turquet, kurmayı tasarladığı Bezeme Sanatları Müzesi’nin kapısının da bir sanat yapıtı olması gerektiğini düşünerek Auguste Rodin’e, “Sen yap kapıyı” demiş. Böylece sanat tarihinin en önemli yapım serencamlarından biri başlamış. Üç beş yıl vermişler Rodin’e, bitirememiş; on yıl geçmiş, gene bitirememiş, proje iptal edilmiş, o hâlâ çalışıyor, kamuya da açmıyor atölyesinin kapısını, herkes merakta... Yıllar geçiyor, 1900 yılında Evrensel Paris Sergisi’ne alçıdan bir kapı çıkarıyor ama gizli yapıt o değil... 1917’de ölüyor Rodin. Yapıt ancak 1930’da bronz kalıba dökülüyor. O bitmemiş diye bilinen yapıt bugün dünya sanat tarihinin en önemlilerinden biri olarak selamlanıyor, sekiz nüsha halinde... Cehennemin Kapısı’ndan söz ediyoruz elbette. Rodin, Dante’nin cehennemini kapıya yansıtmak niyetindedir ilk aşamada. Belki de Michel Angelo’nun Son Yargı’sı ile yarışmak istemektedir. Kapının tepesine Dante’yi, şairi oturtur, görevi görüp göstermek olanı, Düşünen Adam’ı. İş ilerledikçe sadece Dante’nin yaratıkları değil, gerçek yaşama göndermeler de kapıya vurur. Yavaş yavaş Dante’nin yapıtından Baudelaire’in Şer Çiçekleri’ne kayar yontucunun zihni. Yontu sanatını küçümseyen Baudelaire’e inat, onun özellikle “Ben Güzelim” (Je suis belle) şiirini kapıda cisimleştirmek ister gibidir. Baudelaire insan ruhunu kemiren tutkuları, acıları, zaafları taşımıştır dizelerine. Dikkat: Rodin’in bakışında dinbilimselden ruhbilimsele kayış olmuştur. Cehennem insan ruhudur. Gene de bu ruhu anlatması, genel bir dinsel metafor yoluyla olur. Kapı, insanın gökten önlenemez düşüşünün betimlemesidir. Bu arada, kapıdaki figürler, başta Düşünen Adam olmak üzere ayrı ayrı yontular haline getirilir. 1900 yılı sergisine getirdiği kapıdan figürlerin çoğunu çıkarmış, birkaç figür dışında anlaşılması güç, bugün soyut dediğimiz biçimlere yer vermiş olabilir, kim bilir? Bir de bu yolu denemiştir, anlatmak istediğini anlatabilmek için. “Anlatmak istediğim, dile, göze gelmez, ancak duyumsanabilir.” demek istemektedir sanki. Rodin soyut sanata açılan kapıyı tutmuştur. DİVRİĞİ ULU CAMİİ TAÇ KAPISI Rodin’in bu kapının yapımına girişirken esin kaynağı, Floransa’da Lorenzo Ghiberti’nin 27 yıllık çalışmadan sonra 1452 yılında, yani İstanbul’un Fethi’nden bir yıl önce tamamladığı Cennetin Kapısı yapıtı olmuştur. Bu yapıtta Tevrat’tan sahneler betimlenir. Michel Angelo, yapıta, içeriğinden değil, güzelliğinden ötürü “Cennetin Kapıları” demiştir. Asıl Cennetin Kapısı Anadolu’dadır, İstanbul’un Fethi’nden 225 yıl önce yapılmıştır. Evet! Divriği Ulucamii ve Şifahanesi’nin kuzey taç kapısından söz ediyoruz. Kapıya bu adı yakıştıran Doğan Kuban, iki koca kitap, nice makale, söyleşi, konferans yoluyla belki elli yıldır işliyor Ulucamii ve Şifahane konusunu. Bize bu yapının, özellikle kapılarının, cennet kapısının önemini, anlamını öğreten, belleten kişi. On üçüncü yüzyıldan beri orada duran bir şaheser, bir başyapıt. Biz daha yeni, elli altmış yıl önce farkına varmışız. Kültür geçmişimize ait bir olağanüstü yapıtla bilinç, bilgi, gönül bağımızı daha yeni kuruyoruz. (Kültür geçmişimiz derken sadece 1071 sonrasını kastetmiyorum. En eski çağlardan beri bu topraklarda bulunan her şey bizim kültürel geçmişimizdir. Anadolu’ya aidiyetimizi etnik boyuta indirgeyerek, ancak 1071’den sonrasını bizim sayan zihniyet yanlıştır.) Doğan Kuban anlatıyor: İslam sanatının en büyük taş oyma başyapıtı bu. Bir hey kel gibi yekpare taştan oyulmuş (öteki taç kapı da öyle). Başka bir deyişle, üç boyutlu yontu nitelikli bir taş oyma. Dünyada benzeri yok. Üstündeki bezemeler, işlemeler, oymalar nerdeyse insanüstü bir ustalık ürünü. “Onbinlerce motifin bir daha kendini tekrar etmemesi” ölçüsünde ince bir işçilik. Kapıya oyulan biçimlerin içeriği de güçlü. İki yanda birer hayat ağacı. Kat kat güneş. İnsanın içini açan palmetler kademe kademe. Öteki taç kapıda camii / şifahaneye yaptıran hükümdarla karısının büstleri var. Zaman içinde kırılmış ama hâlâ oradalar. Cennet kapısında insan figürü yok. Tümüyle soyut. Sünni İslam sanatında insan figürüne yer verilmez ama o insansız soyut biçimlerin içi boş değildir. Tanrısal anlamla yüklüdür. Cennet Kapısı’nda bütün biçimler yukarı doğru devinim halinde, Cehennem Kapısı’nın tam tersi yani. İnsan ruhunun düşüşünü değil, yükselişini betimlemiş yapının mimarı Ahlatlı Hürremşah. Rodin’in tersine, yer çekimli değil, gök çekimli bir ruh halini anlatmış cami kapısında. Kimdir Hürremşah? Bilmiyoruz, ama Doğan Kuban’ın dediği gibi, sanat tarihimizin yıldızlarından biri olduğuna kuşku yok. Yapıtının değerini bilelim. Hayatta hiçbir zaman yanıtını alamayacağımız sorularımız olabiliyor. Örneğin, Rodin Divriği’ye gelip, Cennet Kapısı’nı görseydi ne derdi acaba? Asıl esinlenmesi gereken Cennet Kapısı’nın bu olduğunu düşünürdü belki de... n KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Yayın Yönetmeni: Turgay Fişekçi l Editör: Gamze Akdemir Gürer Mut l Tasarım: Funda Yaşar Er l Sorumlu Müdür: Ozan Alper Yurtoğlu l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. B u sayımızın kapağı daha ilk kitabıyla geniş bir ilgi uyandıran Zehra Çelenk. Hayatta Kalma Rehberi, yaşadığımız günlerin toplumsal kesimlerdeki yansımalarını işleyen öyküler toplamı. Hep söylenir ya edebiyatın toplumun aynası olduğu; bu öyküler de günümüz toplumunun edebiyata vuran bir yansıması. Yazarla kitabı üzerine Adalet Çavdar konuştu. Gül İrepoğlu’yla bir eski zaman aşkını bütün duyarlıklarıyla yansıttığı yeni romanı Kavuşmak üstüne arkadaşımız Gamze Akdemir konuştu. İstanbullu ressam İvi Strangali’nin yaşamının ve sanatının tanıtıldığı İvi Stangali Ressamı Hatırlamak adlı kitabı Hakan Timuçin tanıttı. Nobel ödüllü yazar Patrick Modiano’nun Mahallede Kaybolma Diye adlı romanı Nedret Öztokat’ın çevirisiyle yayımlandı. Kitabı Deniz Burak Bayrak tanıttı. Şarkılarıyla milyonları etkileyen Ahmet Kaya’nın tarihsel, toplumsal ve politik unsurları müzikle buluşturan kültürel bağlamını ayrıntılarıyla ele alan İlkay Kara’nın, Açık Yaranın Sesi Politik Anlatı Olarak Ahmet Kaya Şarkıları kitabını Sacide Alkar Doster inceledi. Arkeolog Sergen Çirkin’in Şamanizm’i evrimsel bir çizgide incelediği Güney Sibirya Arkeolojisi ve Şamanizm kitabını Özgen Acar tanıttı. Çocuk sayfamızda bu hafta Burcu Yılmaz, Mark Twain’in notları temel alınarak yaratılan yeni bir kitap olan, Prens Oleomargarin’in Aşırılması’nı, özgün bir çocuk kitabı örneği olarak tanıtıyor. İyi okumalar... turgay.fisekci@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap