Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İLKAY KARA’DAN ‘AÇIK YARANIN SESI’ Protest müziğin yorgun demokratı İlkay Kara çalışmasında, Ahmet Kaya şarkılarının tarihsel anlatısını, politik müzik ile kurduğu ilişkinin boyutlarını ve kültürel bağlamını ayrıntılı olarak ele alıyor. SACİDE ALKAR DOSTER B elleğimde Ahmet Kaya’ya ait birçok görüntü var. İlk görüntü İzmir Fuarı’ndan. Tıklım tıklım bir salon, terden sırılsıklam olmuş, alınlarına Ahmet Kaya yazılı bantlar takmış binlerce insan. Tüm gözler sahneye dikilmiş onu bekliyor. Ahmet Kaya “Diyarbakır Türküsü” ne başlayınca salon hep bir ağızdan eşlik ediyor şarkıya. “Çünkü topluca söylenen bir şarkıda kendini kaybetmek, kollektif eylemin doğurduğu hazzı ilan etmenin yollarından biridir ve bu yolla katılımcıların güçleri kadar kimlikleri ve inançları da tasdik edilir; kişi kendinden daha büyük bir şeye katıldığını, bir tarihin parçası olduğunu, ahlaki olarak onaylandığını ya da gerçek bir gruba ait olduğunu hisseder.” (s. 21) İlkay Kara Açık Yaranın Sesi’nde “Bir Politik Anlatı Olarak Ahmet Kaya Şarkıları”nı sayfa sayfa önüme açınca belleğimdeki görüntüler yeniden canlanıvermişti. Açık Yaranın Sesi Ahmet Kaya şarkılarının odağında olan, o odakla ilişkilenen yolların ve Ahmet Kaya’nın politik müzikte beslendiği alanların etrafında dolaşıyor. Kaya 1970’lerde gelişen toplumsal mücadeleyi ve 12 Eylül Darbesi sonrası yaşanan baskı, şiddet ve sıkıyönetim ikliminin getirdiği zorlukları 1980’lerin sonu ve 1990’ların başından itibaren şarkılarına taşımıştı. TÜRKÜLERE TUTUNMAK 19681980 yıllarını kapsayan dönem yayın organlarının devlet tekelinde olduğu, şarkı sözlerinin sansür engeline takıldığı, yasaklarla örülü bir ortam sunarken, konserler ve mitingler şarkıların özgürce söylenebildiği mekânlara dönüşür. Politik müziğe erişimin bir başka yolu ise albüm kayıtlarını satın almaktır. Ki o dönemin satış rakamlarına bakıldığında bu durum kendini en net şekliyle gösterir. Radyo ve televizyonun üzerindeki devlet tekelinin kalktığı 1990’lı yıllara gelindiğinde ise Ahmet Kaya’nın ekranlarda sıkça yer bulması, kendi televizyon programını yapması ve çok satan listelerinin üst sıralarına yükselişi Kaya’nın az rastlanır bir başarı yakaladığının kanıtıdır. “Başta kent yoksulları olmak üzere oldukça geniş bir dinleyici kitlesine sahip Ahmet Kaya’yı ‘özgün’ kılan ne?” İlkay Kara, kitapta bu sorunun cevabını çeşitli açılardan irdeler. “Kaya, politik müzik repertuvarının – başta türküler olmak üzere, marşlar gibi – geleneksel kaynaklarının dışına çıkmış, farklı müzikal türlerin bulunduğu daha geniş bir havzadan beslenerek bu repertuvara yeni eklemlenmeler taşımıştır. Burada kritik önemde olan temas ‘arabesk’le olan ilişkidir.” (s. 49) Ahmet Kaya’nın halk katında yakaladığı bu başarının kilit noktası olarak işaret edilen “arabesk” unsur, Kaya’ya sol kanattan gelen eleştirinin de kaynağını oluşturur. Solcular onu “gözyaşı muhalefeti” , hapishane ya da yoksulluk edebiyatı yapmakla suçlar. Ama İlkay Kara, toplumsal hareketlerin ulaşmaya çalıştığı kitlelerle, arabeskin toplumsal tabanı arasındaki bağlantıya işaret eder ve Ahmet Kaya’ya getirilen eleştiri üzerinden kent yoksullarının kollektif duygularını anlamaya çalışmanın, içeriye bakmak açısından önemini vurgular. ARABESK Mİ? Ahmet Kaya şarkılarını arabesk türdeşlerinden ayıransa şarkı sözlerinde saklıdır. “Arabesk müzik, aşk ölüm, sevgi, dostluk, yokluk, hor görülmek gibi insani ilişkilere dair genel konuları romantik bir soyutlama düzeyine çekerken; politik müzik, gündelik olanı gerçekçi bir politik düzeye tercüme etme iddiasındadır. Arabesk, kendini popüler kılan çekirdek toplumsal kesimler olan gecekondu sakinlerinin ekmek parası kazanmak, iş bulmak, çocukları okutmak, kadınların değişmek zorunda kalması, erkeklerin değişen konumları kabul etmek zorunda kalması, sağlık ve konut gibi pek çok maddi ve manevi sorunu söylemine dahil etmezken; politik müzik tam da bu sorunları açıklama ve çözüm yolu gösterme iddiasındaki politik söylemin içinden doğan ve duygulara hitap edecek şekilde tasarlanarak yayılan müzikli anlatıdır.”(s. 136) Kitapta ayrıntılı olarak ele alınan, Ahmet Kaya şarkılarında arabesk müziğin nasıl yer bul duğu sorunu oldukça önemli. Ayrıca Ahmet Kaya şarkılarında kadın imgesi, yoksulluk, yoksulluğun getirdiği gurur yarası, ihbar, ihanet; korku ve kayıplara yazılan şarkılar ve bu şarkı sözleri temel alınarak yapılan analizler Ahmet Kaya külliyatını anlayabilmek ve teorik bir düzlemde bakma imkânı sunduğu için kıymetli. LİNÇ Belleğimdeki öteki görüntü o malum geceden. Ahmet Kaya, ilk albümü “Ağlama Bebeğim”i çıkardığı 1985 yılından, Yılın Müzik Yıldızı seçildiği 1999 yılına kadar, katıldığı tüm televizyon programlarında, söyleşilerde, ropörtajlarda ve konserlerde politik görüşünü söylemekten çekinmemiş, Kürt sorununa demokrasi ve temel insan hakları çerçevesinden baktığını her fırsatta söylemiştir. Ancak 10 Şubat 1999 Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül gecesinde yaptığı “Ödülü İnsan Hakları Derneği adına, Cumartesi Anneleri adına, magazine emek veren bütün insanlar adına, bu ödülü bütün Türkiye adına alıyorum. Bir de bir şey daha söyleyeceğim. Önümüzdeki kaset te Kürt asıllı olduğum için Kürtçe bir şarkı yapıyorum ve Kürtçe de bir klip çekiyorum ve bu klibi yayınlayacak yürekli insanların olduğunu da biliyorum. Yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını da biliyorum. Teşekkür ederim.”(s.164) konuşmasından sonra salondan “Kürt diye bir şey yok” çığlıkları yankılanmış, çatal bıçaklı tepkilere milliyetçi marşlar eşlik etmiştir. Ödül törenindeki bu linç dalgası ve sonrasında çeşitli meyda organları tarafından yürütülen sistemli manipülasyon, sonunda Ahmet Kaya’nın Paris sürgünüyle sonuçlanmıştır. İlkay Kara, Ahmet Kaya şarkılarının tarihsel anlatısını ve politik müzik ile kurduğu ilişkinin boyutlarını ayrıntılı olarak ele aldığı çalışmasını, politik ve kültürel bağlamın grup müziği aracılığıyla da okunması gerektiğini, bunun 1980 sonrası eğilimlerin bütününü görebilmek ve toplumsal muhalefetin kültürel pratiklerini okumak için gerekli olduğu savıyla bitiriyor. n Açık Yaranın Sesi Bir Politik Anlatı Olarak Ahmet Kaya Şarkıları / İlkay Kara / İletişim Yay. / 191 s. / Mayıs 2019 14 23 Mayıs 2019