27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MERHABA Yalnızlık Fransa’nın tanınan kurmaca yazarlarından Philippe Delerm’in ilginç bir romanı vardır: Onda Bartleby’den Bir Şeyler Var (Quelque chose en lui de Bartleby). Yalnızlığa farklı bir bakış getiriyor. Dünya ekonomik Forumu’nun (WEF: Davos’ları düzenleyen hükümetdışı kuruluş) bir çalışmasında, insanlığı 2019 yılında bekleyen en önemli üç tehdit şöyle sıralanıyor: 1) Yalnızlık, 2) İklim değişiklikleri 3) Küresel ekonomik zafiyet. Yalnızlık en önemli tehdit. Gene aynı çalışmaya göre, yalnızlık günde 15 sigara içmek kadar toksik, küresel düzeyde bulaşıcı, yalnız yaşayan insan sayısı tarihin en yüksek düzeyinde. Paris’te insanların yüzde 50’si, Stockholm’da ise yüzde 60’ı yalnız yaşıyor. İngiltere’de tek kişilik hanelerin sayısı 1960’lardan buyana iki misli artarak yüzde 31’e çıkmış. ABD’de yakın arkadaş sayısı 1985’de 3 iken 2004’de 2’ye düşmüş. Çin’de insanlar yalnızlıktan yakınıyormuş. WEF yalnızlığın faturasını da çıkarmış: 2010 yılında dünyaya 2,5 trilyon dolara patlamış yalnızlık. İşin içine mangır girince harekete geçer hükümetler. İngiltere bir Yalnızlık Bakanlığı kurdu. Vatandaşlarının hem ruhunu hem de cebini düşünüyor, görüyor musunuz kamu yönetimindeki başarıyı? İnsanlar bir başına doğar, bir başına ölür. Gel gelelim, bir başına, yani yalnız yaşamak istemez. Popüler edebiyatın, şarkıların, filmlerin, dizilerin de en önemli sorunudur yalnızlık. 18. yüzyılın sonundan başlayarak Romantik edebiyatının da baş konusudur. Romantik kahramanlar, toplumun ve koşulların onları yalnızlığa itmesini bir kurban gibi algılarlar, ülküsel sevgiliye ulaşamamamın acısıyla kıvranırlar. Ancak bütün bu ince ruhlular takımı üzülmesinler. Kapitalizmin yeni şövalyeleri Davoşçular imdada yetişiyor. Yalnızlığı kapitalizm yarattı, gene kapitalizm kaldıracakmış. Yalnızlık olgusuna değişik yaklaşanlar da var. Yalnızlıktan yakınmak yerine yalnızlığı seçenler olur ara sıra. Ünlü Bartleby bu ulamın en güçlü örneğidir. Çağına, yanlış gördüğü düzene muhalefet etmek, katılmamak için seçilmiş bilinçli bir tavırdır yalnızlık. Bartleby örneğinde yalnızlık (gene de romantik) bir karşı kahramanlıktır. ÖZERK BİREYİN HASIDIR Fransa’nın tanınan kurmaca yazarlarından Philippe Delerm’in ilginç bir romanı vardır: Onda Bartleby’den Bir Şeyler Var (Quelque chose en lui de Bartleby). Yalnızlığa farklı bir bakış getiriyor. Romanın başkişisi Arnold Spitzweg Paris’te bir postahanede memurdur. Ünlü ressam Carl Spitzweg ile ilgisi yoktur. İki odalı bir apartman dairesinde bir başına yaşamaktadır. Kısa süren bir birliktelik dışında kırk yıldır yalnızdır, öyle olmaktan da hoşnuttur. Soyadının anlamı “Doruğa giden yoldur” ama onun seçtiği yol kendi köşesinde ayrımsanmadan rahat yaşamaktır. Paris maratonundaki başarı üzerine adı duyulur gibi olunca, sokakta yürürken tanınma korkusu kaplar yüreğini. Geziye gitmeyi de sevmez. Paris’te mutludur. Paris sokaklarını arşınlamak ona yeter. “Kalabalık ve yalnız” olmayı nice büyük kent insanı kötü yazgı gibi algılarken, o mutluluğunun koşulu sayar. Kitap okumayı, sinemayı sever. Can sıkıntısı nedir, bilmez. “Özerk bireyin hasıdır”, desek, doğru olur mu bilmem. Bir vesileyle Bartleby’yi keşfeder, hayran olur. “Her insanda biraz Bartleby var ama bende daha fazla” diye düşünür. Enrique Vila Matas’ın Bartleby ve Şürekası’nı (Türkçeye çevrildi) da bulur. Bu yapıtta hayata ve yazmaya hayır diyen birçok yazarın Philippe Delerm Bartleby sendromundan dolayı böyle davrandıkları anlatalır. Bizimki okudukça mest olur. Ne ki, bütün o yazarlar birer dram yaşarken, bizimki halinden hoşnuttur. Arnold’un çevresindeki herkes internet müptelasıdır. Arnold, insanın insanlığını, ilişkilerdeki şiiri öldürdüğü için karşı çıkmaya çalışır. Dayanabilir mi? “Blogları okumak bana yeter” derken, bir blog kuruvermiştir bu arada. Carl Spitzweg’in en ünlü resmindeki Yoksul Ressam gibi yazmaya verir kendini, Bartleby’nin tam tersine. Günlük yaşamla ilgili gözlemlerini, deneyimlerini, çeşitli konulardaki düşünceleri yazar da yazar. Kendi yazısını, fırsat buldukça yaptığı tai chi’ye benzetir. “Dilsiz bir dinginlik, gövdesinin içine kapanmış ve uzamla senli benli, ehlileştirebiliyor biçimleri ve renkleri. Yazdığı zaman, hayatın akışını birkaç anlığına askıya almak, şeylerden, onları anarak, onlara işleyerek, onlar olarak kopmak...” EN ÇOK İZLENEN BLOGLARDAN En çok izlenen bloglardan birinin sahibidir bir süre sonra. Fransa’nın ünlü bir tv / radyosu ondan söz etmeye başlar. Okurları ona gittikçe daha içten iletiler yazmaya yönelirler. Blogunu kitap yapmak için bir yayıncıdan öneri alır. Bu gelişmeler Arnold’a tanınmak, para kazanmak yolunu açmıştır. İnsanların belki yüzde doksandokuzu böyle bir yola çıkmaya can atarken, bizimki rahatsız olur. Kitap önerisini geri çevirir. Daha az yazmaya başlar. Blogu sanki ondan ayrı bir varlık, onun alıştığı varoluş biçimine tehdit haline gelmiştir. Çevresinin desteğini reddeder. Hele onların öne sürdüğü tanınmak için tanınmak düşüncesi onu deli eder. Varoluşunun başkası tarafından doğrulanması gereksinimi duyan biri değildir. Noel döneminde sokakta gözlemlediği bazı sahneler üzerine şöyle bir düşünce geçer aklından: “Sürünün bir parçası olmak insanı nasıl da sarhoş ediyor!” Ona göre değildir bu. Blogunu kapatır. Tanısı kesindir: Arnold kendi dışında yaşamak için yaratılmamıştır. Bundan böyle not defteri cebinde aylak aylak dolaşacak, salt kendisi için yazacaktır. Bartleby aklına gelir roman biterken ama o mutlu bir Bartleby’dir. Ne yazık ki, modern yaşama biçimleri, çalışma, vakit geçirme aygıtları git gide yalnızlığa itiyor insanları. Ona göre başkalaşmak gerekiyor belki de. Arnold iyi bir örnek mi, bilmiyorum ama anlaşılan, karnınız tok, sırtınız pek, sağlığınız yerindeyse tek başına olsanız da yaşamanın tadını çıkarmak olanaklı. Ancak her şeyden önce özerk olmak, birey olmayı becerebilmek gerekiyor. Onu beceremezseniz, yalnız kalsanız da, kalmasanız da bu çağ ile baş edemezsiniz. n KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Yayın Yönetmeni: Turgay Fişekçi l Editör: Gürer Mut l Sayfa Tasarımı: Funda Yaşar Er l Sorumlu Müdür: Ozan Alper Yurtoğlu l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Baskı Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. 321 Mart 2019 Ç ağdaş şiirimize şiirleri kadar, çevirileri ve incelemeleriyle de emek vermiş Özdemir İnce, yeni şiir kitabı Gençler İçin 50 Turfanda Miir’de şiirin sınırlarını zorlayarak içinde güncel siyasetin, tarihin, hayat derslerinin olduğu yeni bir anlatım yolu deniyor. Kitabı Haydar Ergülen değerlendirdi. Barış Bıçakçı, günümüz yazarlarının en ilginçlerinden biri. Yaygın eğilimlere karşın bugüne dek bir fotoğrafı ya da kendisiyle yapılmış bir söyleşi yayımlanmadı. Yalnızca yazdıklarıyla okur karşısında olmayı yeğliyor. Buna karşın şiirli dili ve dünyasıyla geniş kesimleri yüreğinden vurmayı da başarıyor. Yeni kitabı Tarihî Kırıntılar’ı iki öykü yazarı; Sacide Alkar Doster ve Ömer Arslan tanıtıyorlar. İnci Aral’la, “Aşka dair bildiğim ne varsa” dediği kitabı Aşkın Güzelliği üstüne arkadaşımız Gamze Akdemir konuştu. Bugünü anlamak için geçmişi de bilmek gerek. Birinci Dünya Savaşı’nın yeryüzüne getirdiği yıkımları gösteren iki yeni kitap yayımlandı: Büyük Sınıf Savaşı ve Ateş Hattı! Kitapları Gürer Mut inceledi. Çocuk kitapları sayfamızda Burcu Yılmaz, çocuklara ve artık çocuk olmayanlara geridönüşümün önemini ve geridönüşüme bel bağlayıp israf etmenin tehlikesini anlatan iki kitaptan söz ediyor. İyi okumalar. [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle