27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bir çırpıda Chaucer, Austen, Joyce ve Orwell [email protected] Konuşuk olsun diye konuşmak! İnsanlar, yüzyıllardır konuşuyor. Biz de konuşuyoruz; çoğumuz yeterince düşünmeden, az okuyup çokça ağız açıyor; doğallıkla en çok dil yanlışını konuşurken yapıyoruz. Çoktandır toplumun büyük kesiminin konuşma sorunu var. Konuşmak, demek, söylemek (anlatmak) benzeri eylemleri ağız, dil, söz, sözcük… gibi inci değerindeki öğelerle gerçekleştiriyor; bireysel ve toplumsal ilişkiyi konuşarak kuruyoruz. Düşünerek, ölçüp biçerek, bilerek mi konuşuyoruz? Anadolu’da ağız satanlara, “Konuşuk olsun diye konuştu” denmesi boşuna mı? KONUŞMAK Konuşmak, bizi öteki canlılardan ayıran özelliğimiz. Bülbül gibi şakıyanlar belleğimizde iz bırakır. Yaşadıklarımızı, yaşamak istediklerimizi, eleştiri ve önerilerimizi, acımızı sevincimizi, öfkemizi, tüm düşünce ve duygularımızı konuşarak aktarıyoruz. Birikimli, donanımlı olanlar sözcükler arası bağı doğru kurar, kendine özgü biçemle konuşur, dinleyen ya da dinleyenler kolayca anlar. Okullarımız çocuk ve gençlere konuşma becerisi kazandırmıyor; eğitimcilerin aktarımıyla uygulama yok. Öte yandan imam hatiplerde, “diksiyon ve hitabet, hitabet ve mesleki uygulama, bireysel ses eğitimi” gibi dersler hiç aksatılmıyor. Konservatuvarlarda çoğunca başarılı sonuçlar alındığını, değerli sanatçıları dinlerken hem duyuyor hem görüyoruz. Oysa doğru/etkileyici konuşmayı öğretmeöğrenme eğitimi, konuşmasıyla örnek olacak öğreticilerle çocukken başlatılmalı, üniversite öncesi tamamlanmalıdır. Birçok kentte her yaş ve meslekten erişkinler dilcilerin, tiyatro sanatçılarının, radyoTV sunucularının “ders” verdiği kurslara katılıyor. Doğru/etkileyici konuşma sözkonusu olunca, doğallıkla toplumun gözü önünde olanların, örneğin her görüşten politikacının, her daldan sanatçının, her yaştan gazetecinin konuşmalarına kulak veriyoruz. Günümüzde “tivi” diye seslendirilen TV’lerle sanal dünyaya takılmış durumdayız. Kitap, dergi ve gazetelerin, sinemanın, özellikle tiyatroyla başka ekinsel etkinliklerin önüne geçen TV’lere, yanlış, bozuk konuşma görevi verilmiş gibi… TV dizilerinde sözcükleri bozmak gülmece sayılıyor; duyduk ki öğrencileri Cengiz Öğretmene, “ceeaangiz” der ol muş. Kimi politikacılarla haberciler Osmanlıcaya dadandı; “mazur maruz; dahidâhi; mahsurmahzur; yakındanyakinen” gibi sözcüklerin karıştırılması; “idame etmek” yerine “idame ettirmek”, “tahrip etmek” yerine “tahrip olmak”, “tahliye olunmak” yerine “tahliye olmak” gibi yanlışlar katlanıyor. ArapçaFarsça sözcüklerin yanlış seslendirilmesi sürüyor. “Süre, süreç, ikilem, tepki; görülmek, görünmek, el koymak, el koyulmak…” benzeri onlarca Türkçe sözcük yanlışlara özne olabiliyor; aklına esen “sal/sel” ekini sağa sola savuruyor. Sorun çok… AĞIZ BEDENİN DORUĞU Aydınların, bilimcilerin, sanatçıların kullandığı yazın ve ekin çevrelerince benimsenmiş dile ölçünlü (standart) dil diyoruz. Her dil ses, biçim, anlam olanaklarıyla bütündür; bu üçünü bütünleştiremeyenler, sık sık yanlış konuşur; ama zeytinyağı gibi üste çıkıp, “Yanlış anlaşıldım; Sözlerim çarpıtıldı…” diye diye yakınırlar. Ustam Emin Özdemir’in deyişiyle “avurdu yelli” olanımız çoktur; ancak bizdeki ağız bozukluğunun nedeni fiziksel değil, eğitseldir. Dili de içinde barındıran ağız, bedenin doruğundadır; çok yel alır. Düşüncesini ağız boşluğu dışına doğru aktaramayan, konuşurken yanlıştan sıyrılamayanlar, Türkçeyi suçlayarak hem kolay hem yanlış olana sığınırlar. Akşamdan sabaha ağız değiştirenlerle yanlış anlaşılmaktan yakınanların başında politikacılar geliyor. Ara ara meclis tutanaklarını tarıyorum; “konuşuk olsun diye” konuşanların çoğunlukta olması, başka bir konu… Vekillerimiz Türkçenin olanaklarıyla, edebiyatla tanışmadığından çoğunun sözvarlığı kısıtlı; din ile dil ilişkini karıştırarak karma bir dille, başı sonu belirsiz tümceler kurarken sözcük seçiminde zorlanıyor; senlibenli dille argoya, sövgüye yapışıyorlar. 24 saat konuşan vekillerin dili Türkçe öğretiminin ne denli yetersiz, yanlış, eksik oluşunu da kanıtlıyor. Politikacıları yermek gibi bir amacım yok; ancak halkı temsil eden ve eğitim sistemini yönetenler onlarsa, hepimizin onları ve başında oldukları sistemi eleştirme hakkı var. Atalarımız “Dile gelen ele gelir” demiş; yanlış kullanımları da düşünerek, nedenlerini tartışarak, doğru olanın ele gelmesi için çabalayacağız. n 2121 Mart 2019 İngiliz Edebiyatı 101 yaklaşık 1500 yıllık bir İngiliz edebiyatı tarihi sunarken yazar ve şairlerin yaşamlarından ilginç kesitlere, önemli eserlerin nasıl ve hangi koşullarda yazıldıklarına da ışık tutuyor. Brian Boone Çeviren: Özlem Özarpacı 250 sayfa Arap biliminin İspanyollarca nasıl devşirildiğini son derece ayrıntılı bir şekilde aktaran eşsiz bir eser. Bilim ve tarih meraklıları için tam bir bilgi ziyafeti. Juan Vernet Çeviren: Nesrin Karavar 408 sayfa SAY YAYINLARI’NDA YENİ KİTAPLAR Baltasar Gracian Çeviren: Ahmet Aydoğan James Hawes Çeviren: Yavuz Alogan Hakan Çörekçioğlu Snorri Sturluson Çeviren: Ekin Duru www.sayyayincilik.com / www.saykitap.com Tel.: (0212) 512 21 58 • eposta: [email protected] www.facebook.com/sayyayinlari www.twitter.com/sayyayinlari www.instagram.com/sayyayincilik
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle