Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KITAP l BEBEK l ÇOCUK cumhuriyetkitapcocuk@gmail.com l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l SİMLÂ SUNAY TAŞ KÂĞIT MAKAS Evde de çöpe mi atıyorsunuz o mendili! Kimi şeyleri görmeye küçükken başlamak gerekiyor. Zira biz büyükleri bazı şeylere ikna etmek çok zor. Şu bildik denizyıldızı hikâyesindeki “bir sürüsü var, hangi birine yeteceksin?” sorusu, en iyi ihtimalle, kimi konulardaki tavrımızı özetlemeye yetiyor. Değişimin kendisi olmak belki fazla iddialı ama bir şeyleri değiştirebiliriz. Buna ikna olmuyorsak varlığımızın doğaya olabildiğince az zarar vermesi gerektiğine ikna olmalıyız. BURCU YILMAZ Söz edeceğim İtalyanca kitaplar “L’uomo Mangia Carta (Kâğıt Yiyen Adam)” ve “Meno Carta, Mangiacarta! (Daha Az Kâgıt, Kâğıtyiyen)” çocuklara ve artık çocuk olmayanlara geridönüşümün önemini ve geridönüşüme bel bağlayıp israf etmenin tehlikesini anlatıyor. İlk kitap Kâğıt Yiyen Adam’da “Bir zamanlar kâğıttan yapılmış bir adam vardı / Kulakları milimetrik kâğıttan yapılmıştı / Dişleri gazete kâğıdından / Burnu renkli kartondan / Yani kâğıt adam her türlü kâğıttan yapılmıştı!” cümleleriyle kahramanımızı tanıyoruz. Yukarıda çevirdiğim cümlelerin her biri ve bahsettiği uzvun resmi kitabın geri kalanından farklı olarak aydıngere basılmış. Böylece aydıngerin ardında silik olarak duran adama yavaş yavaş ulaşıyoruz. Bu yöntem ikinci kitaptaki kâbus sahnesinde de kullanılmış. Hiç kimsenin kendisiyle birlikte yaşamak istemediği koskocaman adam bir ormanın yakınlarında yaşar ve çirkinliğinden ötürü kendisinden korkulması bir yana, çok fena bir şey de yapar: Ağaçları yer! İnsanlar durmadan onun korkunç bir şey yaptığından söz eder ve o da, “Ben kötü değilim, kâğıttan yapıldım ve yaşamak için ağaç yemek zorundayım.” diye yakınır. Oysa o ağzını açar açmaz herkes çığlık çığlığa kaçışır. Ama ağaçlar kaçamaz. “Bütün bir ormanın avazı çıktığı kadar bağırdığını düşünün!” Haliyle “Üzgünüm ağaç ama seni yemem gerek.” derken hiçbiri onu duymaz. Bir gün, henüz doğmuş küçücük bir kestane ağacını yemek üzere ağzını kocaman açtığı sırada çığlık değil de incecik bir ses duyar. “Neden beni yiyorsun?” diye sorar küçük kestane. Kâğıt Adam her zamanki cevabı verir: “Çünkü kâğıttan yapıldım ve yaşamak için ağaç yemem gerek.” “Amma da sersemsin… Neden kâğıt yemiyorsun ki? Kasabada çöpe bir sürü kâğıt attıklarını duydum.” der küçük ağaç ve insanlar Kâğıt Adam’ı gördüklerinde kaçmasın ya da ateşe vermeye çalışmasın diye ona yardım eder. Kestane, Kâğıt Adam’ın kasabaya gidip kâğıt yiyeceğini, ağaçları yemeyeceğini öteki ağaçlara söyler ve onlar da bu haberi daldan dala ulaştırır. Böylece Kâğıt Adam kasabaya vardığında insanlar onu bir süre fark etmez ama fark ettikleri anda da çılgına dönerler. Ta ki ağaçlarla arkadaş olan ve kestanelerle konuştuğu söylenen bir çocuk, “Ona kötülük etmeyelim. Kâğıttan yapılmış adam ağaç dışında yiyecek bir şeyler arıyor. Ona artık işimize yaramayan kâğıtları verelim.” diyene dek. Bundan sonra insanlar kullanmadıkları kâğıtları onun yemesi için kasabanın girişine bırakır ve Kâğıt Adam da her akşam gelir. “İnsanların yardımıyla ağaçları yemeyi bırakan” Kâğıt Adam ağaçlarla arkadaş olur; hatta ağaçlar adını “Kâğıt Yiyen Adam” olarak değiştirir. Kâğıt Yiyen Adam bir gün berbat bir karın ağrısıyla uyanır. Kasabanın doktoru Kâğıt Yiyen Adam’ın karnını açınca bir de ne görsün! İşte doktorun gördüğü şey bizi ikinci kitaba götürüyor. “DAHA AZ KÂĞIT, KÂĞITYIYEN!” İkinci kitap “Bir zamanlar ormanda yaşayan kâğıttan yapılmış bir adam vardı ve ağaçlarla arkadaştı.” diye başlıyor. Bu kitapta Kâğıtyiyen’in (artık ona böyle sesleniyoruz) her gün kasabaya gidip atık kâğıtları aldığını, her sabah dopdolu bir karınla uyanıp onları nasıl kaka… pardon, türlü türlü kâğıda dönüştürdüğünü okuduktan sonra ‘nasıl olsa Kâğıtyiyen var’ düşüncesiyle insanların hâlâ kullanılabilecek kâğıtları da çöpe attıklarını görüyoruz. Kâğıtyiyen bunca kâğıt yemekten hasta düşer. Bir sabah öyle fena bir koku pırtlatır ki ormandaki hayvanlar kaçışır, kaçamayan ağaçlarsa ilk kitaptaki gibi dehşetle haykırır. Sonra bir daha pırtlar ve koku kasabaya ulaşır. İnsanlar Kâğıtyiyen alınır da bir daha onların atık kâğıtlarını yemez diye hiçbir şey yokmuş gibi yapar ve sadece bir defa kullanılmış mendilleri, tek tarafı yazılmış dosya kâğıtlarını “Nasıl olsa Kâğıtyiyen yer!” diye atmaya devam eder. Kâğıtyiyen bir gün berbat bir karın ağrısıyla uyanır (kitaptaki tekrarları bu metinde de yinelersem kitaba ilişkin biraz daha fikir veririm herhalde). Kasaba nın doktoru Kâğıtyiyen’in karnını açınca bir de ne görsün! Bir sürü kâğıt! Bu kadar kâğıt kahramanımızı hasta etmiştir ve üç gün boyunca bir şey yememesini tembihler doktor. “Dinlenmek mi?” diye düşünür Kâğıtyiyen, “Eğer durursam herkes bana kızar ve bir daha yiyecek vermezler.” Böylece kendine çeşit çeşit yemek yapar kâğıtlardan; kartonmisu, kâğıtşantili dondurma… Yer de yer. Kasabanın kâğıtlarının bir canavara dönüşüp onu yediğini görür rüyasında. Bu defa küçük bir kuş gelir yardıma. “Sen doktorun dediğini yapmaya çalış, ben sana yardım edeceğim.” der. Kâğıtyiyen kuşu dinler ama merakına yenilip kasabaya gider sonunda ve görür ki atık kâğıtlar her zamankinden az! Ağaçlarla arkadaş olan ve kuşlarla konuştuğu söylenen bir çocuk, “Sana vermeyi düşündüğüm defter hâlâ yeni sayılır. Resim yapmak için kullanacağım onu. Belki bir ay sonra yersin.” der; berikiler, “Öğretmenlerimizi ikna ettik: Artık okulda kâğıt masa örtüleri değil, kumaş örtüler kullanılacak.” Kâğıtyiyen o günden sonra daha az, daha yavaş ve her şeyin tadına vararak yer. Ne karnı ağrır ne pırtlar… Kitapların sonunda ağaçların nasıl kâğıda dönüştürüldüğünü, geridönüşümün ve geridönüştürülebilir nesnelerin ayrıştırılmasının önemini ve geridönüşüme güvenerek durmadan tüketmemizin, atık oluşturmamızın sakıncalarını anlatan dört sayfalık bir metin var. Bu metnin çocuklar ve çocuk olmayanlar için faydalı olacağına inanıyorum. En az brokoli kadar… Şimdi elinizdeki o yarısı karalanmış kâğıdı yavaşça masaya bırakın ve çöpünüzdeki atıkları ayrıştırın! n L’uomo Mangia Carta / Simone Baracetti / Resimleyen: Sara Codutti / Artebambini / 2012 / 40 sayfa / 5+ yaş Meno Carta, Mangiacarta! / Simone Baracetti / Resimleyen: Sara Codutti / Artebambini / 2014 / 40 sayfa / 5+ yaş 18 21 Mart 2019