28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

[email protected] İnsana, hayvana ve eşyaya dair... Bir aydın hareketi: Kadro dergisi KADRO “Aylık fikir mecmuası.” Aralık 1932Aralık 1934/Ocak 1935, Sayı: 135/36 Şevket Süreyya, Vedat Nedim, İsmail Hüsrev ve Burhan Belge, Türkiye Komünist Partisi’nde Şefik Hüsnü ile aralarında yaşanan anlaşmazlık nedeniyle partiden ayrılırlar. 1927 Komünist Tevkifatı dolayısıyla parti tarafından “itirafçılık” ve hatta “ihbarcılık”la suçlanırlar; ancak Komüntern’in parti üzerindeki baskı ve düşünce farklılıkları nedeniyle ayrıldıklarını söylerler. Bu dört aydın, Ankara’da, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bürokrat kadrolarında görev alır. Şevket Süreyya’nın içeriğini İsmail Hüsrev ile birlikte oluşturduğu 1931’de Türk Ocağı’nda verdiği konferans, Ankara’da etkili olur. Metni sınırlı sayıda bastırıp önemli makamlara dağıtırlar. Yakup Kadri, arkadaşlarının düşüncelerini yayma olanaklarının olmaması karşısında devreye girer ve durumu Atatürk’e anlatır. Sonuçta yukarıda adları sıralanan kuruculara Yakup Kadri de katılarak Kadro adlı bir dergi çıkarma kararı alınır. “İNKILÂBIN İRADE VE MENFAATİ “Kadro” başlıklı çıkış yazısının son üç bölümünde dergi amaçlarını şöyle açıklıyor: “İnkılâbın irade ve menfaati, inkılâbı duyan ve yürüten azlık, fakat şuurlu bir avangardın, azlık fakat ileri bir KADROnun iradesinde temsil olunur. Bu kadro, inkılâbın şeniyetinden çıkarılan ve onun seyrine uygun bir şekilde izah edildikçe şekilleşen ve nazarileşen prensipleri kendine şuur edinir. İnkılâbın derinleşmesi demek, her şeyden evvel, bu prensiplerin ve onların ifadesi olan ahlâk ve disiplinin, ileri kadronun dimağından genç neslin, şehir halkının ve köylünün dimağına inmesi ve yerleşmesi demektir. “Türkiye inkılâp içindedir. Bu inkılâp kendine prensip ve onu yaşatacaklara şuur olabilecek bütün nazarî ve fikri unsurlara maliktir. Ancak bu nazarî ve fikrî unsurlar inkılâba İDEOLOJİ olabilecek bir fikriyat sistemi içinde terkip ve tedvin edilmiş değildir. Gerek millî ha miyeti gerek beynelmilel şümul ve tesirleri itibarile, tarihin en manalı hareketlerinden biri olan inkılâbın seyri içinde ve onun icaplarına uygun bir şekilde izah işi, bugünkü Türk inkılâp münevverliğine düşen vazifenin en âcil ve en şereflisidir. İnkılâbımızın, her biri ayrı ayrı kıymettar ve orijinal olan bu fikir ve nazariye unsurları birer birer izah edildikçe, bu esaslar inkılâp nesli için kriteryumlar olacak, yeni ve standartlaşmış inkılâpçı tip böyle doğacaktır. Bu tip her nerede, her ne şerait altında olursa olsun, karşılaştığı her inkılâp sahasında, aynı hâdiseyi ayni kriteryumlara vuracak, ayni ölçülerle düşünecek, ayni neticelere varacak, ve İnkılâbın kendine has CİHAN TELÂKKİ TARZI böyle olacaktır. “Hülâsa, Cihanın bin bir çeşit hâdisata sebep olan bu günkü esrarengiz gidişi içinde, mukadderatını kendi inkılâbının mukadderatına bağlayan inkılâp neslimizin muhtaç olduğu inkılâp şevkini her zaman uyanık tutmak ve inkılâbımızın bir bakışta idrakimizi durdurur gibi görünen coşkun ve mürekkep cereyanına daima hakim kalabilmek için, onun prensiplerini hududu muayyen kriteryumlar şeklinde bilmeye, benimsemeye ve benimsetmiye mucburuz. KADRO, BUNUN İÇİN ÇIKIYOR.” Kadro’da yazan başlıca isimler şunlardır: Falih Rıfkı, Şevket Süreyya, Bürhan Asaf, İbrahim Necmi, Eflâtun Cem, Mehmet İlhan, Münir İriboz, Şakir Hâzım, Yakup Kadri, Hakkı Mahir, Vedat Nedim, İsmail Hüsrev, Mehmet Şevki, Mansur Tekin. Kadro, siyaset, ekonomi, sanayi, ta rım, köy, kooperatif, toprak reformu, faşizm, savaş, medeniyet, kültür, edebiyat, sanat, estetik ve halkbilim konularına yer veriyor. CHP, Kadro’nun yayımlanmasıyla birlikte – destekleyenler ve karşı olanlar olmak üzere – ikiye ayrılır. CHP Genel Sekreteri Recep Peker, devrimin ideolojisini partinin oluşturacağını, dışardan bir hareketin bunu yapmaması gerektiğini savunur ve Kadro hareketine karşı tavır alır. Dergi, demokrasi ve liberalizm konularında çeşitli – sert ve yumuşak – tartışmalara yol açar; bu bağlamda düşünce dünyasını zenginleştirici bir rol oynar. Parti içi ve parti dışından yapılan karşı tutumlar Kadro’nun sonunu getirir. “Mustafa Kemal ve mevcut yönetimin izni alınarak faaliyete geçen Kadro Dergisi, yayımlandığı üç yıl, 36 sayı boyunca Türk devriminin ideolojisini sistemleştirmek, sınıfsız ve çelişkisiz bir toplum yaratmak, ekonomik kalkınmayı gerçekleştirecek yöntemler ve Türk devrimini evrenselleştirmek gibi temel amaçlara yönelmiştir. Bu yönüyle klasik bir yayın organı veya basın yayın faaliyeti sınırlarını aşarak, sonraki dönemlerde etki yaratacak bir aydın hareketi konumuna ulaşmıştır.”* n * Temuçin F. Ertan, “Kadro Dergisi niçin kapandı?” Atatürk Dergisi / Journal of Atatürk / Cilt: III / Sayı: 4 / Temmuz 2003 / s. 25 KADRO İÇİN KISA KAYNAKÇA Alemdar, Korkmaz, “Basında Kadro dergisi ile ilgili bazı görüşler”, Kadro, C. I, 1932, Tıpkıbasım, AİTİA Yay., Ank., 1978 Aydemir, Şevket Süreyya, İnkılâp ve Kadro, Remzi Kitabevi, 3.Bas., İst., 1986 Eliçin, Emin Türk, Kemalist Devrim İdeolojisi, Ant Yay., İst., 1970 Erdem Özgür (Yayına Haz.), Kadro, Tıpkı Basım, İleri Yay., 1.Bas., Kasım 2011, 2 cilt. Ertan, Temuçin Faik, Kadrocular ve Kadro Hareketi, Kültür Bakanlığı Yay., Ank., 1994 Ertan, Temuçin Faik, “Kadro Dergisi niçin kapandı?” Atatürk Dergisi / Journal of Atatürk, Cilt: III, Sayı: 4, Temmuz 2003, s. 1934 Karaosmanoğlu, Yakup Kadri, Zoraki Diplomat, İletişim Yay., 3.Bas., İst., 1984 Tökin, İsmail Hüsrev, “Şevket Süreyya ve tezatsız bir millet amacı güden Kadro Hareketi”, Milliyet Sanat Dergisi, 2.4.1976, S. 178, s. 5 Ayça Erkol, yeni kitabı ‘Sonra Sincaplar Geldi’ de anlattıklarıyla okura çok şey vaat ediyor. CEM KALENDER S onra Sincaplar Geldi, Ayça Erkol’un ikinci öykü kitabı. İlk kitabı Hiç Aklımda Yokken yine Alakarga Yayınları’ından çıkmış ve oldukça dikkat çekmişti. Yeni yazarlar bulmada mahir olan Alakarga Yayınları’nın Ayça Erkol’u okuyucuyla buluşturarak öykücülüğe yeni bir değer kattığını söyleyebiliriz. Sonra Sincaplar Geldi, biri uzun öykü olmak üzere dört öyküden oluşuyor. Öykülerin her biri gerek dili, gerek anlatımı, gerekse anlattıklarıyla çok fazla şey vaat ediyor okura. “Bir öykü anlatmak için anlatacak özel şeylerin olması gerekir.” Adorno’nun sözüydü bu. Bunu yaparken yazar özel bir dil oluşturmalı ki okurla doğrudan temas edebilsin, çünkü yazar iddiasını kurduğu dille ortaya koyar. Ayça Erkol kurduğu öykü diliyle okurla sıcak, içten bir ilişki kuruyor, okur bu içtenlikten dolayı yazarın ne anlattığını daha fazla önemsiyor. NE ANLATIYOR Öyleyse ne anlatıyor Ayça Erkol? Modern insanın kendi türü ve eşyayla oluşturduğu gevşek, güven vermeyen, ikircikli ilişkisini anlatıyor. Yol gösteriyor sonra; insana kendi türünden olmayan canlılara bir alan açmasını salık veriyor. Bunu yaparken didaktik bir tavır ya da üslup takınmıyor. Ayça Erkol’un öykü kişileri modernliğin doğal süreci olan yabancılaşmayı fazlasıyla yaşıyor gözükse de bu yaşantıyı estetize edip onu bir sanat haline dönüştürüyorlar. Yazar bunu, nesneyle ya da başka canlılarla kurdukları ilişkiyle yaptırıyor. Ayça Erol öyküleri bir dantel gibi işliyor. Göze batmadan yapıyor bunu. İnsana, hayvana, eşyaya ait sıradan hikâyeleri çok güçlü bir anlatımla, yazar olarak öne çıkmadan, sanki sıradan bir iş yapıyormuş gibi okura sunuyor. Sonra Sincaplar Geldi, Ayça Erkol, Alakarga, Ocak 2019, 91 s. 16 21 Mart 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle