Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BARBARA CASSIN’DEN “NOSTALJİ” OKURLARA Sürgünden anadile yolculuk Barbara Cassin, “Nostalji”de verdiği üç örnekle; Odysseus, Aeneas ve Arendt’le insanın zaman, ölüm ve sonsuzlukla ilişkisini, tarih ve dil üzerinden tartışırken Avrupa’nın uzak ve yakın geçmişine aidiyet bağlamında bakıyor. Barbara Cassin ALI BULUNMAZ alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr K işi, geriye baktığında insanlarla birlikte mekânları da hatırlar. Onlara duyduğu özlemi dillendirir. İnsanı, bu anımsama ve dile getiriş özne kılar. Eskiye duyulan özlem ve bunun ifade edilişi olarak tanımlanan nostalji; felsefeci ve filolog Barbara Cassin’e göre yalnızca bir kavram değil, aynı zamanda bir düşünce sistemi. Geri dönülen, terk edilen veya anlatılan evi birbirine benzeten Cassin, “İnsan ne zaman evindedir?” sorusunu “Yakınları, dili ve dilleriyle birlikte kabul edildiğinde” diye yanıtladığı Nostalji isimli kitabında; Homeros’un kahramanı Odysseus, Vergilius’un kahramanı Aeneas ve Hannah Arendt üzerinden bir okumaya girişerek eskiyi hatırlama ve anlatmayı yol, yolculuk, sürgün, vatan, aidiyet ve yersizyurtsuzlukla bir arada düşünüyor. YERSİZYURTSUZLUĞUN DİLİ “Nostalji”yi, “dönüş” ve “dönmek” diye de tanımlayan Cassin, geleceğe doğru yürürken geçmişe bakma deneyimini buna dâhil etmiş. Fakat burada ince bir ayrım var: Odysseus’un dönüşünde (ve pek çok dönüşte) olduğu gibi tekrar gelinen yer (“vatan”), gelen kişiye ait olamayabiliyor. Cassin bu kopuşun, alışılagelmiş tanımın dan farklı biçimde, nostaljinin beslendiği kaynakların başını çektiğini söylüyor: Her şeyden önce bir misafir olma hâli; güveni (rahatlığı, huzuru) ve güvensizliği (terk etmeyi ve edilmeyi) barındırıyor. Yazara göre nostaljinin en kapsamlı tanımı olan gerilimli duygu durumuna geri dönüş acısını biraz daha eşeleyince “kök salmak ve kökünden sökülmek” gibi bir başka anlam öbeği karşımıza çıkıyor. Bu da Cassin’i bir dil kuran Aeneas ile tattığı sürgünü ve yersizyurtsuzluğu cümlelere döken Arendt’e götürüyor. Yaşlanmayı, zamana teslim olmayı ve ölümle yüzleşmeyi göze alan Odysseus’un yurduna dönme arzusu da bir nostalji. Bu istek, asla geri dönülemeyecek gençliğe ulaşma umudu aynı zamanda: Dönülen yerin değişimi, yabancılaşmayla birlikte tedirginlik doğurunca vatan da tekinsizlikle ve kimlik arayışıyla eşanlamlı hâle geliyor. Benzer bir tekinsizlik, kökünden söküldüğüne inandığı için hayatını sürgün olarak yaşayanlarda da bulunuyor. Tıpkı Aeneas’ta olduğu gibi. Ümitsizliğe ve kovulmaya denk gelen sürgünlük, yolda olmak da demek. Odysseus’un aksine herhangi bir yere ait olmadan sürekli kaçan Vergilius’un Aeneas’ı, Cassin’e göre “vatanını sırtında taşırken” daima hatırladığı Yunancayla ve imparatorluğun dili Latinceyle eski ve yeni yurdunu anlatıyor. Yazar buna, “kültürel ve politik hegemonya” diyor: Vatanın ve sürgünün dili; Roma’nın çifte kökeni. 1933’te Almanya’dan ayrılmak zorunda kalıp 1943’te ABD’ye göçtüğünde dil ve vatan arasındaki bağlantıyı yaşayarak öğrenen Arendt, yersizyurtsuzluğunu Hitler öncesi Avrupa’dan kalan çocukluğunun diliyle anlatmaya koyulmuştu. Eski dili, artık yeni vatanıydı. DİLDE KÖK SALMAK Ülkesinden koparılması, Arendt için Almancadan sürgün edilmekle eşdeğerdi. Kendisini Almanya’ya değil Almancaya ait hisseden filozof, Cassin’in anımsattığı üzere “ne halk, ne vatan, ne uyruk; önemli olan anadil” demişti. Bu nedenle çok iyi konuştuğu Fransızca ve ABD’ye gidişinin ardından yazma dili hâline gelen İngilizceyle arasına mesafe koyup anadilini yitirmeyi reddetmişti. Cassin, Arendtçi dil anlayışını açıklarken Aristoteles’e; “insanın konuşma yetisiyle politik özne oluşu” ve kelimelere karşı sorumluluğumuz bulunuşuna atıf yapıp anadili propagandadan ayıran bu iki özelliğe dikkat çekiyor. Bu da “sürgüne ait olmayan bir dil”e karşılık geliyor. Kökündeki sürgün edilemezlikten yola çıkarak nostaljiyi “geri dönme hakkı” diye tanımlayacaksak Arendt için bu, anadilden başka bir şey değil: Kök salmak, Arendt’e göre ev olan dilde mümkün. Cassin, verdiği üç örnekle; Odysseus, Aeneas ve Arendt’le insanın zaman, ölüm ve sonsuzlukla ilişkisini, nostalji ve dil üzerinden tartışırken Avrupa’nın uzak ve yakın geçmişine, aidiyet bağlamında bakmayı sağlıyor. Kısacası Cassin, Avrupa’nın Avrupalılığını, kökler ve onların ifade edilişi babında sorguluyor. n Nostalji / Barbara Cassin / Çeviren: Seçil Kıvrak / Kolektif Kitap / 112 s. “Nasreddin Hoca” N asreddin Hoca; yüzyıllar boyunca Anadolu’dan Orta Asya’ya, Ortadoğu’ya ve Balkanlar’a uzanan geniş coğrafya içinde, başta Türkler olmak üzere çeşitli halkların günlük yaşamlarında önemli bir fıkra kahramanıydı ve mizah kültürünü biçimlendiren bir tarihsel kişilikti. Mustafa Duman, “Resimli Taşbaskısı Nasreddin Hoca Kitapları”nda; taşbaskısı tekniğiyle basılan Nasreddin Hoca kitaplarından kendi koleksiyonundakileri, başka kaynaklardan temin ettiği kopyaları ve güvenilir kaynakçalarda kayıtlı nüshaların listesiyle, bunlar hakkındaki bilgileri bir araya getirerek önemli bir çalışmaya imza attı. Öner Ciravoğlu, Duman’la hem kitabını hem de Nasreddin Hoca’yı konuştu. Mustafa Duman’ın “Nasreddin Hoca ve 1616 Fıkrası” adlı kitabına ilişkin Muharrem Kaya da bir yazı kaleme aldı. İnsanlık tarihinin en karanlık sayfalarından biri olan İkinci Dünya Savaşı, Almanya özelinde değerlendirildiğinde koca bir ulusun bir lider etrafında günden güne karakter değişimine uğraması açısından dikkat çekiyor. Bu dönemin atmosferini anlatan ve Sebastian Haffner tarafından kaleme alınan “Bir Alman’ın Hikâyesi”, Birinci Dünya Savaşı’nı çocuk, gençliğini ise Nazi zulmü altında geçiren bir Alman’ın anılarını ve kişisel gözlemlerini içeriyor. Kerem Gürel tanıtıyor kitabı. New York Times spor muhabiri Juliet Macur’un yazdığı “Tekerlekli Yalan”, Lance Armstrong’un kanserden önce ve sonraki iki farklı hikâyesinin bilinmeyen parçalarını birleştiren, ünlü bisikletçinin kişiliğine dair bazı ipuçları veren bir kitap. Berkem Ceylan bakıyor kitaba. Bol kitaplı günler... KITAP İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Mehmet Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Murat Sabuncu lYayın Yönetmeni: Turhan Günay l Editörler: Ali Bulunmaz, Eray Ak l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Faruk Eren l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Direktörü: Deniz Tufan l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Baskı Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 32 Ağustos 2018 turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap