Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
JULIET MACUR’DAN “TEKERLEKLİ YALAN” Dopingli Lance Armstrong New York Times spor muhabiri Juliet Macur’un yazdığı “Tekerlekli Yalan”, Lance Armstrong’un kanserden önce ve sonraki iki farklı hikâyesinin bilinmeyen parçalarını birleştiren, ünlü bisikletçinin kişiliğine dair bazı ipuçları veren bir kitap. BERKEM CEYLAN L ance Armstrong ismini mutlaka duymuşsunuzdur. Kanseri yendikten sonra, insanoğlunun en önemli dayanıklılık ve güç testlerinden biri olan Fransa Bisiklet Turu’nu üst üste yedi kez kazanması, bu spora pek pas vermeyen ana akım medyamızın bile ilgisini çekmişti. Aradan yıllar geçti ve siz Armstrong’un hikâyesini, biraz daha farklı arka planıyla duydunuz. Ana haber bültenlerinde, ailenizle yemek yerken gördüğünüz, kulak misafiri olduğunuz şampiyonlukların aslında doping’le kazanıldığını öğrendiniz. New York Times spor muhabiri Juliet Macur’un yazdığı Tekerlekli Yalan, duyduğunuz bu iki farklı hikâyenin bilinmeyen parçalarını birleştiriyor. 2012’de doping çıktıktan sonra Armstrong’un yaptığı ilk iş, Oprah Winfrey’nin televizyon programında itirafta bulunup günah çıkarmaktı. Çukurda olduğunu bu noktada fark eden Lance, çukuru daha fazla kazmayı bırakmış ve tepeye, gün ışığına çıkışının Oprah röportajıyla başlayacağını düşünmüştü. Bu yolda, onun itiraflarına, kurduğu doping şebekesinin detaylarına ulaşabilen ya da Lance’in ulaşmasına izin verdiği diyelim, sayılı gazetecilerden biri de Juliet Macur’du. ÖNCE KANSER, SONRA FRANSA Lance’in hikâyesini aktarabilmek için öncelikle bisiklet sporundan bahsetmek gerekiyor. Fransa Turu; 1903’ten bu yana koşulan, sadece iki dünya harbinin engel olabildiği, insanı 3 bin 500 kilometre boyunca fiziksel limitlerinin en yüksek noktasına ulaştıran zorlu bir yarış. Tarih boyunca, bisikletçiler bu zorlu şartlarda rakiplerine karşı avantaj sağlamak için kimyasal yardım almayı bu işin bir parçası olarak görmüş. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, su kaynaklarının ve tesisatlarının kirlenmesi sporcuları bir süre şarap tüketmeye, 1940’lara ve 1950’lere gelindiğinde ise performans artırmak için amfetamin kullanmaya itmiş. 1960’ların ortasından itibaren ilk defa doping karşıtı söylemlerin ve testlerin oluşturulmasıyla belli ölçüde bir bilinç yaratılsa da sporcular, aralarındaki farkı kapatmak için çoğunlukla dopinge başvurmuş. 1990’lara geldiğimizde ise özellikle kanser ve anemi tedavisinde başvurulan, kanın oksijen taşıyabilme kapasitesini artıran eritroprotein (EPO) kullanımının bisikletçiler arasında yaygınlaştığını görüyoruz. Bu paragraf, tahmininizin aksine bisikletin “kirli” bir spor olduğunu iddia etmiyor. Bisiklette doping vakalarına rastlıyoruz çünkü bisiklet sporu nereye bakması gerektiğini biliyor. Bisikletçilerin, yıl içinde en fazla doping numunesi veren sporcular olduğunu eklemek gerek. Atletizm, tenis ve futbolun kafasını çevirdiği birçok şüpheli duruma bisiklet müştü. Herkes durumdan memnundu. SOSYOPATLIK SULARINDA Armstrong, 19992005 arasında Fransa Turu’nu yedi kez şampiyonlukla tamamladı ve emekli oldu. Bu şampiyonlukları kazanırken elbette onun da doping yaptığını iddia edenler çıktı. The Times muhabiri David Walsh ve eski bisikletçi Paul Kimmage, Lance’in doping yaptığına dair köşe yazıları ve kitaplar kaleme aldı. Gözünü hırs bürümüş Lance, doping yaptığını iddia eden herkese savaş açtı; bu insanları ağır taz minat davalarıyla boğuşmaya mahkum etti. Eski takım arkadaşları da Lance’in kariyeri boyunca doping yaptığını bi rer birer söylemeye başlamıştı. Onları da Lance’in milyon dolarlık tazminat davaları bekliyordu. Bu davalar ve göz korkutmalar, Lance’in bisiklete geri döndüğü 20092011 arasında da devam etti. Sonrası malum Oprah itirafı... Macur’un kitabı, kişiliğine dair bir röntgen çektiği Armstrong’un, nasıl bodoslama bakmayı tercih ediyor. Belki de kendine bu kadar gerçekçi bakabildiği için bisiklet ve doping ekseninde çok daha kapsamlı ve uzun konuşabilmek pekâlâ mümkün. Bisiklet sporu, Lance’in dünya sahnesine çıktığı 1990’larda Avrupa hâkimiyetindeydi. Yarışlar, takımlar ve sponsorları, dolayısıyla sporun ekonomisi, çoğunlukla Avrupa’ya bağlıydı. Fakat Lance’in üst üste gelen başarıları her şeyi değiştirdi. Hikâye müthişti çünkü. Kanseri atlatıp spora dönen bir bisikletçi, dünyanın en zorlu spor organizasyonunda herkesi âdeta dalga geçerek yeniyordu. Amerika’dan sponsorlar bisiklet sporuna akmaya başladı. Lance zaten US Postal Service’in (ABD hükümetine bağlı devlet postası) sponsoru olduğu ekiple yarışıyordu. Televizyon reytingleri tüm dünyada patlamıştı. Her geçen sene, Lance’in ve hikâyesinin etkisiyle bisiklet sporu en az üçbeş kat büyü ve hangi metotlarla doping yaptığını daha önce eski takım arkadaşı Tyler Hamilton’ın yazdığı ve keşke dilimize de çevrilse dediğimiz The Secret Race adlı kitapta okumuştuk. Macur’un kitabı, Lance’in hayatı boyunca neden hiç kaybetmekten hoşlanmadığını, tıbbi damgası olmayan bir sosyopatlık teşhisiyle aktarıyor. “Yaptım ama bir sor neden yaptım?” sorusunun cevabını Macur’un kitabında yakalayabilir, Armstrong’u haklı bulmaya yanaşmadan, en azından onu anlamaya çalışabilirsiniz. Armstrong’un kariyeri boyunca doping yapması, kendi yarattığı girdabın içinde insanları en az yaralayan nokta olmuştur belki de. Onlu yaşların ortasındayken Armstrong sayesinde her yıl Temmuz ayını iple çeken, 2003’te LuzArdiden’e tırmanırken ufak bir çocuğun bayrağına takılıp düşen Lance için televizyon başında “Ayağa kalk!” diye bağıran çocuk hâlime, Lance’in doping yaptığını anlatabilirim. Ancak ona anla tamayacağım birkaç detay mevcut. Bu girdabın içinde Lance’in hemen hemen herkesi alt etme ve ezme isteğini toy hâlimin anlayabileceğini sanmıyo rum. Betsy Andreu, Emma O’Reilly, bi sikletçilerden Levi Leipheimer, Tyler Hamilton ve düğümün çözümünde büyük pay sahibi olan Floyd Landis, aileleriyle beraber Lance tarafından yara tılan maddi ve manevi baskı dan büyük hasar gördü. Macur kitabında, Lance’in bu insanla ra nasıl yaklaştığını en ince de taylarına kadar anlatıyor. Ben, Juliet Macur kazanma uğruna, sosyopatlık seviyesinde, insanlık değerle rini çiğneyen bu Armstrong’u çocukluğuma anlatamıyorum. Belki Ma cur size yardımcı olur. n Tekerlekli Yalan / Juliet Macur / Çeviren: Algan Sezgintüredi / Domingo Yayınevi / 394 s. 14 2 Ağustos 2018 KITAP