Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
uzanırız şimdi, iyi havalarda gelen gezginlerin ayakları altında. çanları çalmamalarını söyledim ama yüzyılların yağmuru ve sert rüzgârlar benimki gibi dümdüz etmiş mezarlarını. ‘Ama benim kayıp kadınım sürekli söylenir’ 1950’lerde şiir dünyasına giren İngiliz şair ve eleştirmen Patricia Beer (19191999), çok kısa sürede ona yakışan mütevazı bir tarz yakaladı ve geri kalan şiir yaşantısında da buna bağlı kaldı. Çeşitli üniversitelerde İngilizce dersleri veren Beer’in çocukluğundaki kilise yaşantısı ve annesini küçük yaşta kaybetmesi, şiire yönelmesinde etkili oldu. Ölüme dair çelişik, karışık duyguları şiirlerinde incelikle işlerken şiirlerinde kişisel, tarihsel meselelere de yer verdi. Feminizmi de konu etti ama öfkeli ve polemik yaratan bir dilden sakındı. Bu anlayışla ve kuvvetli sezgileriyle farklı, özgün bir şiirsel yaratı, çağdaş İngiliz şiir dünyasında önemli bir yer edindi. PATRICIA BEER / ŞİİRLER / İNGİLİZCEDEN ÇEVİREN: YELİZ ALTUNEL AYILMA ODASI biraz ayak sesi biraz uğultuydu ayılma odasındaki ses resimlerini göremediğim seçkin bir galeri sanki. ve sonra bir isim alt üst etti: Pat! çocukluğun nefret edilen ismielli yıldır karşılık vermediğim, şimdi de vermeyeceğim. başka bir ses konuşmaya başladı: Pat! yine konuşmadım. kocam odamda bekledi sonunda onu çağırdılar, biriki saat sonra... Patricia’yı duydum. ‘evet?’ dedim. MANASTIR MEZARI vikinglerin denizden geldiği ve yanımızdan geçtiği gece çanları çalmamalarını söyledim. sis çok yoğundu kımıldamadan durduk manastırda soluğumuz bir körük gibi ya da bir kez durup kapıdan baktık mı küt küt atar nabzımız. duvarlar arasından ve sisin içinden geçip gittiklerini duyduk. ağır işiten rahipler Tanrıya çok erken şükrettiler ve sonra yalnızca ben hâlâ tepelerde sinsi sinsi dolaşan adamların sesini duyabildim ama diğerleri manastır çanlarını çalmak istedi. hatta son çınlama havada yankılanırken hâlâ ve zangoçlar döner merdivenden aşağı sıvışırken, gayretli duacının tükürüğü taşta kurumadan daha yağmacılar sislerin içinden geri geldiler ve bizi teker teker öldürdüler. rahip Abbot mihrapta dizlerini bükerek yaslanmış, dua sırasında uyuklarken yakalanmış. John kardeş sığınma odasında tepkisiz uzanmış. örümcekler sıcağa sıçanlar da ona gelmiş. her zaman burada otlayan koyunun altında KAYIP KADIN berbat bir ağrı ve parlak bir sesten öte bir uyarı vermeden gitti annem. bir haziran sabahı okul dönüşü yolun altından derenin geçtiği yerde dehşet saçan beyaz ambulansı gördüm kapıdan uzaklaşırken. asla geri gelmedi ve gömüldüğünü de görmedim; bir düşsel serüven başladı böylece. sarmaşık anne caddenin aşağısında bir gökkuşağı gibi hâlâ dans eden bir ağaca dönüştü ben yaklaştıkça. benim filizlerim sıkıca tutunur. yıllar içinde bir hayat kurdum ona. artık sıkıcı bir evlilikle hüsrana uğramadan bir kantin işletti birkaç savaş boyunca. klişelerle dolu bir köyün ince zekâsı dışarıdan aldığı bir duvar resmi kursunda ve açıköğretim yaz okulunda tanıştı eşiyle. dönemin birçok kahramanı ve her şair kayıp bir kadına sahip oldu eve uğramak için, bakılmak ve arzulanmak için değişmeyecek ve büyümeyecek kim? tanımaya asla gerek duymadıkları bir ceset… hemen hemen her zaman sevecendir. ölü gecede uzun adımlarla yürümeye alışık değildir. ve alacakaranlığın yumuşak tavşanıışıltılarla ortaya çıkar; yaptıklarından dolayı onu kaybettikleri için kendilerinden nefret ettiklerini duy. onun ülkesi sıkıcıdır ve o söylenip durmaz. ama benim kayıp kadınım sürekli söylenir başka bir yerden: ‘beni sevmedin. belki çok fazla özveride bulundum, beni aşacağın yolu gösterdim sana ve sen kabul ettin. yarasa sesiyle hayalet olan sensin, canım benim. ben kayıp değilim.’ n Patricia Beer 18 2 Ağustos 2018 KITAP