25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CİHAN DEMİRCİ’DEN “70’LERDE ÇOCUK OLMAK” 1970’lere bir yolculuk Mizah edebiyatçısı Cihan Demirci, yazarçizerlik serüvenindeki kırkıncı yılında yayımlanan “70’lerde Çocuk Olmak”la bizi, 1970’lerin samimi, çocuksu anılarla ve güçlü bir mizahla dolu günlerine götürüyor. KORHAN GÜRSEL C ihan Demirci, mizah, çocuk ve gençlik edebiyatına 1978’de ilk yazılarının ve çizgilerinin yayımlanmasıyla adım atmış, ömrünü adadığı mizahı tüm yönleriyle kucaklamış, hem yazar hem de çizer gözlüğüyle mizah teorisi, pratiği ve tarihiyle ilgili metinler kotarmış, kısacası ömrünü mizaha adamış bir kalem. Bu uzun soluklu serüvene çok erken bir yaşta çıktığı için kırkıncı yılına henüz elli altı yaşında ulaşan Demirci, kitaplarında hem yazar hem de çizer olmanın o yorucu avantajını kullanıyor. Çünkü o, yazdıklarında hep iki kişilik bir emek harcıyor. Kitaplarının büyük bir kısmında çizerliğinden kaynaklanan görsel bir bakış hep var. Mizahımızın bu erken olgunlaşmış, mütevazı ustası, krıkıncı emek yılına denk gelen ellinci kitabının belli ki çok özel olmasını arzu etmiş. 2004’te Alzheimer hastalığından yitirdiği annesinin anısına adadığı 70’lerde Çocuk Olmak adlı dönem kitabında, bizi günümüzün hayhuyu içinde artık çok da iyi bilmediğimiz, bilenlerin bile unutur hâle geldiği o güzelim döneme götürüp anılar ve renkli anekdotlarla benzersiz bir gökkuşağında dolaştırıyor. “TUHAF BİR ÇOCUK” Demirci’nin çocukluk ve ilkgençlik anılarından oluşan kitap, 19691979 arasındaki süreci anlatıyor. Ancak bunu sadece bir anı kitabı sanmamak lazım. Çünkü o sevimli, çocuksu ve samimi anıların arka planında, 1970’lerin kendine özgü, günümüze hiç benzemeyen naif yaşamı var. O dönemi yaşayıp özleyen ya da 1970’leri hiç bilmeyen gençler için ideal bir başucu kitabı. Günümüzün teknoloji yorgunu çocukları, hiperaktif bir çağda yaşarken 1970’lerdeki akranlarının hayatı yaşamaya ne denli geniş zaman ayırdığını görebilir. Kitapta, 1970’lerin İstanbulu ince ayrıntılarla anlatılıyor. Bu anlamda günümüzde her türlü güzelliğini yitirmiş İstanbul’da insanın içini sızlatan tuhaf bir özlem de oluşuyor. Ama ne yazık ki o İstanbul’dan kalan son izler bile acımasız şekilde siliniyor günümüzün betona gömülmüş, rant şehrinde. Demirci, kökleri Anadolu’dan gelse de yüz yılı devirmiş İstanbullu bir ailenin çocuğu. Çocukluğu ve ilkgençliği İstanbul’un Haseki, Fındıkzade, Aksaray, Cağaloğlu, Erenköy, Göztepe ve Kadıköy gibi semt ve ilçelerinde geçmiş. Kendi deyişiyle “tuhaf bir çocukmuş.” Çünkü daha ilkokul döneminde kendi kendine evde defter sayfalarından mizah dergileri, günlük gazeteler, sanat ve spor dergileri hazırlıyor. Bunları önce aile fertlerine okutuyor, sonra arkadaşlarına. Lise yıllarına geldiğinde işi büyütüp bunları artık okulda hazırlayıp sınıf arkadaşlarının ve diğer öğrencilerin okumasını sağlıyor. Üstelik hem solak hem de okul hayatı boyunca o yıllarda hiç “önlük” giymeden okumuş. Garip bir şekilde hep önlüksüz okullara denk gelmiş. Belli ki çok keyifli ve renkli bir çocukluk yaşamış. Çocukluğu Haseki’de, mahalledeki ağaçların tepelerinde, sık sık komşuların topu kestiği mahalle maçlarında, tutku derecesinde okuduğu dönemin çizgi roman, mizah, çocuk, magazin ve gençlik dergileri arasında geçivermiş. Yazarçizerlik tutkusunda çizgi roman kitaplarına ve mizah dergileriyle ilgili erken yaşta başlayan derin tutkunun büyük payı olduğu kesin. Çocuk yaşta elinden düşürmediği Tom Miks’in Suzi’sine âşık olmuş mesela. Çelik Bilek Teksas’ın Rodi’sini ve Profesör Oklitus’unu pek sevmiş. Konyakçı ve Doktor’u da, elbette Zagor ve Çiko’yu, Kaptan Swing’in sevimli kemik torbası köpeği Puik’i de unutmayalım bu arada... 1970’LERİN İNSANİ DEĞERLERİ Elbette 1970’lerde ciddi sıkıntılar da yaşandı ve bu dönem 12 Eylül darbesiyle bitti. Demirci, 19691979 arasındaki bir yolculuk gibi nitelenebilecek kitabında, bilinçli bir şekilde 1970’lerin güzelliklerinde dolaştırıyor bizi. Anlattığı çocukluğunun arka planında yer alan 1970’lerdeki insani değerlerin ne denli yüksek olduğunu görüyoruz. Yazarın, o dönemin diline hâkimiyeti ve üslubu, sizi kimi zaman kahkahalarla güldürüyor, bazen de ince bir hüzünle karşılaşıyorsunuz. 70’lerde Çocuk Olmak’ta yazar, yıllar önce yitirdiği anne ve babasına da özel bölümler açmış. “Bir Eski Zaman Annesi” ve “Bir Eski Zaman Babası” başlıkları altında, 1970’lerin annebaba örneklerinin, günümüzdekilerden epey farklı olduğunu görüyoruz. Ailelerin henüz elindekilerle yetinmeyi bildiği, görgü ve terbiye sahibi olduğu, zenginlefakir arasında bu denli bir uçurum bulunmadığı, bugünlere göre pek naif yıllar 1970’ler. Bize bu ülkede birileri uzun zamandır 1970’leri sadece anarşi, yokluk, sıkıntı ve kuyruk yılları gibi anlattı. Bu tür içeriklerle dolu pek çok film, belgesel yapıldı ama 1970’lerin insani yanlarına ne yazık ki çok az değinildi. Demirci’nin kitabı, bu anlamda yarattığı farkla bile ilgiyi ve övgüyü hak ediyor. Çocukluk semtlerine uzun yıllar sonra bir belgesel çekimi nedeniyle dönen ve oraların bugününü anlatan satırlarla kitabın sonunda, Demirci’nin kırk yıllık yazarlığına ve çizerliğine dair kaleme alınan metinlerden bir seçki de var. Böyle bir kitabı bitirdikten sonra insan sormadan edemiyor: “1970’lerde yüzü Batı’ya dönük bu güzelim ülke, 2018’de nerelere uçup gitti?..” n 70‘lerde Çocuk Olmak / Cihan Demirci / Tarihçi Kitabevi / 240 s. KITAP 916 Ağustos 2018
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle