27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Daudet ve izlenimci roman Alphonse Daudet’nin “Sapho”su, karmaşık bir aşk öyküsü okumak isteyenlerin ilgisini çekecektir. Ayrıca romana ek olarak Charles Atamian’ın 1912’de yaptığı çizimler, yazarın hayat kronolojisi ve Olin H. Moore tarafından yazılmış Daudet’nin natüralizmini anlatan bir önsöz de bulunuyor kitapta. Ç ağlar içinde farklı biçimlerde aynı temalar çıkar karşımıza; inançlar, dünya görüşü, ahlaki değerler değişse de tema aynıdır. Yüzlerce yıllık edebiyat tarihinde de çok kereler anlatılan hikâyelerden biri fahişe ile erkeğin aşkıdır. Sokak kadını her zaman sokak kadını olmaz, bazen saygıdeğer bir geyşa, bazen Parisli seçkin bir courtisane, bazen de ahlaklı, temiz ama kötü ellere düşmüş bir kadındır; lakin her ne olursa olsun, yazgısı çok ender değişir. Bu konuda yazılmış ilklerden biri Antoine François Prévost’un Manon Lescaut romanı sayılır. 1731’de yayımlanan roman, çok tartışma yaratmış, ardından da yasaklanmıştı. Bir sonraki yüzyılda, aynı konuyu Alexandre Dumas (oğul) Kamelyalı Kadın’da ele almıştı. Dumas ünlü eserinde, Prévost’un romanına göndermeler yapıyor, kahramanın elinden düşürmeden okuduğu roman olarak adlandırıyordu. Böylece bir önceki yüzyılın kadın kahramanını yeniden canlandırıyordu. Bir başka zincir halkasını Kamelyalı Kadın’dan otuz altı yıl sonra Alphonse Daudet eklemişti. Daudet, Sapho ile hem Manon Lescaut’ya, hem Kamelyalı Kadın’a, hem de on sekiz yaşında yazdığı şiirlerinin derlendiği “Les Amoureuses”e (Âşık Kadınlar, 1858) göndermeler yapar. Farklı çağlarda aynı yazgıyı paylaşan kadın kahramanlar dizilmiş gibidir önümüzde. Tema sonraki çağlarda da anlatıldı, artık Daudet’nin Sapho’suna da göndermeler eklenmişti. Colette Chéri romanında da Alphonse Daudet’nin romanından açıkça etkilendiğini belli ediyordu. Geçen haftalarda sözünü ettiğimiz Namık Kemal’in İnti bah romanı da Mehpeyker karakteriyle bu zincire eklenebilir. HAYATTAN ROMANA Alphonse Daudet’nin hare ketli bir aşk hayatı olmuştu. Sapho’da anlattığı karmaşık aşk ilişkilerini çok genç yaşta tatmıştı. Ağabeyinin yanına Paris’e geldiğinde daha on yedi yaşına yeni basmıştı fakat yazar olma kararını almıştı Alphonse Daudet’nin aşk hayatı hareketliydi. Sapho’da anlattığı karmaşık aşk ilişkilerini çok genç yaşta tatmıştı. bile. İlk başta gazetecilik, ardından bir bürokratın özel sekreterliği derken; şiir, roman ve piyes yazarak geçinmeye ve ün kazanmaya başladı. İlk büyük aşkını yine Paris’e yeni geldiği yıllarda yaşadı. Kadın, Paris’in ünlü modellerinden Marie Rieu idi. Dönemin tüm sanatçılarına poz vermiş, birçoğuyla aşk yaşamış, güzelliği tablolarda kanıt olarak kalmış bir kadındı Marie. Alphonse ise o yaşlarda deneyimsiz, toy bir delikanlıydı. Hırpalayıcı, iniş çıkışları bol, kavgalı bir birliktelikleri oldu. Yıllar sonra, yazar olarak ünlenmiş, kırk dört yaşında, Paris’in sanat ve edebiyat çevrelerinin önemli bir ismi olduğunda, belki geçmişe dönüp gençlik aşkını hatırlamak istedi; yaşadığı bir dolu aşkı ve en başta da Marie ile başından geçenlerin düşünerek Sapho’yu yazdı. Sapho, genç kızlığından beri Paris’in sanatçı çevrelerinde ünlü erkeklerin metresi olmuş, şimdi otuzlu yaşlarında ama hâlâ güzel sayılacak bir kadındır. Hiç çekinmeden genç erkeğe ilgisini belli eder. Jean ise başka kadınları daha genç ve güzel bulur. Fanny’den sanki korkar çünkü alışık olduğu kadın tipi değildir bu Mısırlı Fellah kılığına girmiş kadın. “Genç miydi, güzel miydi bu kadın? Bilemiyordu pek… dolgun vücudunu saran mavi yünlü uzun entariden omuz başlarına dek çıplak, tombul, zarif iki kol çıkmaktaydı. Yüzüklerle dolu ufacık elleri, alnından sarkan madeni süslerle daha iri görünen alabildiğine açık mavi gözleri hoş bir bütün oluşturmaktaydı.” Fanny onu elinden tutup balodan birlikte ayrılmalarını, geceyi birlikte geçirmelerini istediğinde karşı Roman, bir kıyafet balosuyla başlar. Paris’in ünlü eğlence gecelerinden biridir. Daudet’nin bu roman girişi, kimsenin göründüğü kişi olmadığı Paris sosyetesi için simgeseldir. Herkesin birbirini tanıdığı, geçmişini bildiği gecede, kimseyi tanımayan, yakışıklı Jean adında bir öğrenci, kadınların dikkatini çeker. Yanına yaklaşan kadınlardan biri Fanny’dir. Fanny, diğer bilinen adıyla durmaz. “Deminki kadındı bu. İyice yaklaşmış, onu dışarı sürüklüyordu; o da çekinmeden, kadının peşinden gitti. Neden? (…) kendisininkinden daha üstün bir iradeye, coşkun, zorlu bir isteğe boyun eğmekteydi…” sözleriyle anlatır Jean’ın ikilemini Daudet. Jean ne ilk başta ne de daha sonra Fanny’nin güzelliğine ya da zarafetine vurulur; ilişkilerini sürdüren şey, Fanny’nin hiç sakınmadan kendini vermesidir. Hep arayan Fanny’dir, Jean’ın ilgisini diri tutmak için hiç durmadan çabalar. Jean ayrılmak istediğinde, ağlar, hırçınlaşır, sonunda yalvarır, her seferinde onu kaybetmeden elinde tutmayı başarır. Oysa tanıştıklarında Fanny otuz yedi, Jean yirmi bir yaşındadır. Fanny’nin, kendi deyişiyle son, Jean’ın ise ilk ilişkisidir. Fanny için Jean, güzel, basit ve doğrudur. Üstelik sevişmeyi de iyi öğrenmiştir. Ancak dengesizlik yalnızca yaşlarında değildir. Jean taşranın tanınmış ve varlıklı bir ailesinin oğludur. Okulu bitirdiğinde dışişleri bakanlığında çalışmaya başlayacak ve aile geleneğinde olduğu gibi diplomatlık yapacaktır. Fanny tipinde kadınlarla daha önce hiç karşılaşmamıştır, ailesindeki kadınlara hiç benzemez. Jean da Fanny’nin diğer sevgililerine benzemez. O güne kadar birlikte olduğu sevgilileri ünlü ya da varlıklıdır. Yine de bu farklara rağmen, bohem bir yaşam biçimi içinde aşklarını yaşarlar. İlk başlarda çevreleri yoktur, bir tarafta Fanny’nin eski sevgilileri diğer tarafta Jean’ın ailesi, uzlaşamayacak kadar uzaktır birbirine ama zamanla kendilerine benzeyen dostlar edinirler: Bir sokak kadını ile evlenmiş varlıklı komşu ve ünlü bir yazarın metresiyle görüşmeye başlarlar. İZLENİMCİLİK Metres aşkının anlatıldığı romanlarda genelde metresler iki gruba ayrılır. Birinci grupta erkekten en az on yaş genç, erkeğe ilham ve gençlik aşılayan genç kadınlar; ikinci türde ise Fransızca öğretmen anlamına gelen “maitresse” sözcüğüne anlam veren, genç erkekten yaşça büyük, ona deneyim kazandıracak kadınlardır. Büyük kente gelen genç erkekler özlem duyduğu anne şefkatini bulur onlarda; sadece sevişmeyi değil, kadınlara nasıl davranılacağını da öğrenir. Bu alışverişte kadın da güzelliğinin son kırıntılarını ziyan etmemiş, sevgili bulmuş olur. Sapho, her iki türde ilişkilerin bolca anlatıldığı bir roman. Fanny ile Jean ikinci türe dâhiller ama romanda her çeşit evlilik dışı ilişki yer alıyor. Fanny ile Jean’ın ilişkisi, adından söz ettiğimiz diğer romanlardakine benzer bir ilişki. Sapho’da bu açıdan özgün bir karakter incelemesi, kurgu örgüsü aramak boşuna olacaktır. Buna rağmen Daudet bu romanında, Değirmenimden Mektuplar’dan çok farklı ve çok daha kişisel bir anlatı tarzı yakalamıştır. Renoir ve Manet’le yakın dostluk kurmuş olması, ayrıca ilk izlenimci sergiler dönemindeki tartışmalara katılmış olması, bakışındaki inceliğin nedeni olarak görülebilir. Daudet gerçekten de Sapho’da sayfa üzerinde âdeta izlenimci tablolar yaratır. Romandaki deniz ve kırsal yaşam betimlemeleri, izlenimci tabloların göz alıcı renkleriyle birlikte, gizemli hatıraları da canlandırırlar. Alphonse Daudet’nin Sapho’su, karmaşık bir aşk öyküsü okumak isteyenlerin ilgisini çekecektir. Ayrıca romana ek olarak Charles Atamian’ın 1912’de yaptığı çizimler, yazarın hayat kronolojisi ve Olin H. Moore tarafından yazılmış Daudet’nin natüralizmini anlatan bir önsöz de bulunuyor kitapta. n 6 16 Ağustos 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle