Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GEORGES DIDIHUBERMAN’DAN “KABUKLAR” OKURLARA ‘Kötülüğün başkentinde’ “Kabuklar” adını verdiği kitapta Georges DidiHuberman, Auschwitz özelinde, geçmişte yaşananların “saklı mekânlarından ve mazilerinden bize baktığını” söyleyip o günlere bir arkeolog titizliğiyle yaklaşılması gerektiğini anımsatıyor. ALI BULUNMAZ mazisine doğru yürüdüğü Auschwitz’i meydana getiren parçalardan bütüne alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr ulaşırken yolda hafıza, şimdiki zaman ve yazılmamış bir mektupla karşılaşıyor. N azilerin gerçekleştirdiği katliamlar ve soykırım, geride büyük bir yıkımın dışında, olup biteni anlamaya ve hatırlatmaya çalışan Huş ağaçlarınınkiyle insanın tanıklığına odaklanan yazar; Auschwitz’in taş duvarları, dikenli telleri ve bir zamanlar kilitli olan kapıları arasında kurduğu bağlantı sayesinde, sessizliğin aslında geçmişin gürültüsüne dair ne çok şey anlatabileceğini gösteriyor. Gösteriyor edebiyat ve sanat ürünleri diyorum çünkü kitap cümlelerden ibaret bıraktı. Belli bir zaman sonra, şiddetin değil. Siyah beyaz fotoğraflar, Auschwitz’i imgeye dönüşümünü ve hafızalarda nasıl çevreleyen yeşilliklerle ve huş ağaçlarıyla yer ettiğini yorumlayanlara da rastladık. kaplı Birkenau’da yaşananları hatırlatıyor Georges DidiHuberman; Auschwitz’in, bize. hem kendi başına bir katliam simgesi ol Mekânda artık başka amaçla kullanılan; duğunu hem de 19391945 arası Almanya içinde, geçmişte yaşananların anlatıldığı ve Avrupa’da yaşananları temsil ettiğini kitaplar ve görsel malzemeler satılan bir düşünenlerden. Bunu kâğıda döküp olan baraka da benzer bir anımsatma işlevi biteni değerlendirirken iki yola sapıyor: görüyor. DidiHuberman’ın ifadesiyle Mazi ve görmek. Kabuklar adını verdi “barbarlık yerinin bir ği kitapta DidiHuberman, Auschwitz devlet müzesine dö özelinde, geçmişte yaşananların “saklı nüştürülmesi” bu. mekânlarından ve mazilerinden bize Tarihi, barbarlık ve baktığını” söyleyip o günlere bir arkeolog barbarlık sonrası diye titizliğiyle yaklaşılması gerektiğini anım ikiye ayrılan yapının satıyor. inşa edilmesine yol HUŞ AĞAÇLARININ TANIKLIĞI açan antropolojik, siyasî ve sanatsal Geçmiş, tıpkı lavın aktığı yarık ve çat “kültür”ün yanı sıra laklar gibi kendini anlatmanın bir yolunu Auschwitz’in, eylemin mutlaka bulu yor. Önemli olan, geçmişi önümü ze süren ayrıntı lara bakmak ve onları görmeyi istemek: Söz ko nusu ayrıntı bir mekân, fotoğraf, taş parçası, pa tika vb. olabilir. DidiHuberman, Kabuklar’da Siyah beyaz fotoğraflar, Auschwitz’i çevreleyen yeşilliklerle ve huş ağaçlarıyla kaplı Birkenau’da yaşananları hatırlatıyor bize. “biçim ve görünürlük kazanışının en önemli simgelerinden biri hâline geldiğini” de belirtiyor yazar. İkinci Dünya Savaşı’ndaki değer yıkımının simge mekânlarından Auschwitz, aynı zamanda o günlerin inşaat mühendisliği bilgisinin sınırlarını zorlamıştı. DidiHuberman’ın gözlemleri ve yorumları, yapıda kullanılan malzeme ve teknik ile katliamın boyutu arasındaki paralelliği de yansıtıyor. Şimdilerde, mekânın duvarları önünde düzenlenen bazı kültürel etkinliklerin kimi hakikatleri perdeleme riski taşıyabileceğini düşünen yazar, “Auschwitz’in hatırlama amacıyla kurgusal bir mekân olarak tesis edilmesi için kendi yerinde unutulması mı gerekirdi?” diye soruyor. ÇILGIN MANTIK DidiHuberman, “İnsanın, insana yaptığı kötülüğün başkenti” ve “tüm umutları kırmak için tasarlanmış yer” dediği BirkenauAuschwitz’de, sıradan bir turist ya da fotoğrafçı gibi dolanmıyor. Vakti zamanında dış dünya ile arasına keskin sınırlar çekilen mekânda, hem benliğinden hem de yaşamdan soyutlanıp “insan olmayan” (unter mench) diye kategorize edilenlerin yerine koyuyor kendisini: Bir tür Açıkhava hapishanesi ve katliam merkezi olan, “hukukî” statüsüne rağmen içeriye bir dirhem adaletin girmediği bu yapıda, “Sanki bir madde, dönüştürülmesi gereken bir tortu gibi görülen insanlığın rasyonel bir biçimde düzenlenişinin çılgın mantığını” fark ediyor. Yalın, kuşatıcı, işlevsel ve yıkıcı bu merkez, vicdan sahibi herkesin zihninde bir barbarlık imgesi uyandırırken DidiHuberman, yazdıklarıyla ve çektiği fotoğraflarla “trajedisinin faillerinden azade tarihî bir yer”de geziniyor. Kitaptaki kare ve cümleler, beyaz gövdeli huş ağaçlarının sarıp sarmaladığı kampın nobranlıkla dolu kara geçmişini anlatırken tarihin kabuğunu gösteriyor ve onun altındakileri ortaya çıkarmaya yardım ediyor. n Kabuklar / Georges DidiHuberman / Çeviren: Elif Karakaya / Lemis Yayın / 70 s. Haluk Şahin’den bir sığınak: Ada H aluk Şahin yeni romanı “Ada”da; Susurluk dönemi Türkiyesi’nden Bozcaada’ya, mitolojinin savaşçı köşelerinden Troya’ya uzanıyor. Dâhi matematikçi Deniz Yorgancı, evrenin sırlarını çözecek teoriyi oluşturmanın eşiğindeyken hayatı hiç ummadığı yönde değişir. Yorgancı Holding’in sahibi babası, magazin kraliçesi Feri ile evlendiğinde karanlık ilişkiler yavaş yavaş ailesini kuşatır. Bozcaada’ya sığınan Deniz, kendisini mitolojik savaşlar ve benzerliklerle şok edecek arkeolog Gülderen’le yakınlaşır ve ada halkıyla dost olur. Tetikçiler de peşindedir. Gamze Akdemir, Şahin’le gizemli romanı “Ada” üzerine konuştu. Yalnızca Macar değil, Avrupa edebiyatının da önce gelen adlarından kabul edilen Edina Szvoren, Gün Benderli’nin çevirdiği “Yok, Olmasın da” adlı öykü kitabıyla Türkçe ile tanıştı. Szvoren’in öykülerinde gündelik yaşamdaki yıkımlar üzerine yöneltilen ironik bakış öne çıkıyor. Yazar ayrıca öykünün sunduğu geniş anlatım imkânlarını sonuna kadar kullanmasıyla dikkat çekiyor. Kitabı Eray Ak değerlendirdi. Dünyada artan bir belirsizlik ve neredeyse bir kaos ortamı var. Sanki toplumları ve dünyayı yönetmesine alışık olduğumuz kurumlar ortadan kalkmış gibi. Immanuel Wallerstein “Ütopistik” adlı kitabında, bu belirsizliğin köklerine iniyor. Günümüze cuk oturan bu önemli yapıtı Abdülbaki Kurtulmuş tanıtıyor. Bol kitaplı günler... KITAP İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Mehmet Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Murat Sabuncu lYayın Yönetmeni: Turhan Günay l Editörler: Ali Bulunmaz, Eray Ak l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Faruk Eren l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Direktörü: Deniz Tufan l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Baskı Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 316 Ağustos 2018 turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap