27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

IMMANUEL WALLERSTEIN’DAN “ÜTOPİSTİK YA DA 21. YÜZYILIN TARİHSEL SEÇİMLERİ” Dünya nasıl bu hâle geldi? Dünyada artan bir belirsizlik ve neredeyse bir kaos ortamı var. Sanki toplumları ve dünyayı yönetmesine alıştığımız kurumlar ortadan kalkmış gibi. Immanuel Wallerstein, “Ütopistik” adlı kitabında bu belirsizliğin köklerine iniyor. ABDÜLBAKI KURTULMUŞ S on yıllarda dünyanın gidişatı hakkındaki karamsar düşüncelerde âdeta bir patlama yaşıyoruz. Herkes endişeli, kimse işlerin iyi ye gideceğine inanmıyor ve bu eğilimin doğal sonucu olarak distopik romanlar ve diziler büyük rağbet görüyor. Öncelikle bu duygu ve düşünceleri bir gerçeklik olarak teslim etmek, ardından da gerisinde ne yattığını bilimsel şekilde analiz etmek en sağlıklı yol gibi gözüküyor. Immanuel Wallerstein’ın Ütopistik ya da 21. Yüzyılın Tarihsel Seçimleri kitabı tam da bunu yapmaya çalışıyor. Bilindiği gibi, Wallerstein, “dünya sistemleri okulu”nun önemli temsilcilerinden. Tarihsel gelişmeleri uzun vadeli bir perspektiften inceleyen Wallerstein’ın Türkçeye çevrilmiş pek çok kitabı bulunuyor. İçinde bulunduğumuz yoğun karamsarlık ve güvensizlik ortamı neyin sonucu? Wallerstein kitabında, bu durumun kapitalist sistemin yapısal yani iflah olmaz bir krize girmesinden fakat henüz alternatif bir sistem onun yerini almadığı için kaotik bir geçiş döneminde yaşamamızdan kaynaklandığını savunuyor. Bu dönemi, gerçekten de içinde yaşaması son derece tatsız, yön ve umut kaybının eşlik ettiği tarihsel bir dönem olarak nitelendiriyor. DEVRİM VE HAYAL KIRIKLIĞI Gelişmeleri anlamamız için biraz gerilere gitmemiz, Fransız ve Rus devrimlerine dönmemiz gerekiyor. Başkaları gibi bu iki büyük devrim de insanlığa büyük umutlar aşılamıştı. Gerçek bir eşitlik ve demokrasi umuduydu bunlar. Elbette her iki devrim de dünyaya yepyeni düşünceler yaydı ve statükocu yapıları sarstı. Gelgelelim devrimler ideallerini yaşama geçirme konusunda başarısız oldu. Bu kadarı pek çok kişi tarafında tartışmasız kabul görecektir. Wallerstein’ın katkısı ise şöyle özetlenebilir: Yazar, söz konusu devrimlerin zaten başarılı olamayacağını çünkü ister istemez içinde yer aldığı kapitalist sistemin sınırlamalarına tabi olduğunu öne sürer. Wallerstein’a göre 1970’lere geldiğimizde dünyanın büyük bölümünde iktidara gelen “sol ve devrimci” rejimler için de aynı şey geçerlidir. O tarihlerde Batı ülkelerinde sosyal demokrat partiler, eski üçüncü Dünya’da ulusal kurtuluşçu hareketler ve sosyalist blokta komünist partiler iktidardadır ancak toplumsal sınıflar arasındaki eşitsizlik ortadan kaldırılamamış, katılımcı bir demokrasinin ise epeyce uzağına düşülmüştür. Dolayısıyla bugünkü yaygın kötümserliğin arkasında, bu “devrimci” rejimlere dair büyük hayal kırıklığı vardır. Aslında meseleyi bir yönüyle şöyle ifade edebiliriz: Kapitalist sistem, Fransız Devrimi’nden bu yana kitlesel hoşnutsuzlukları yatıştırmak için tavizler vererek bazılarını kapsamış, bazılarını ise dışlamıştır. Ulusal düzeyde olduğu İçinde bulunduğumuz yoğun karamsarlık ve güvensizlik ortamı neyin sonucu? Wallerstein kitabında, bu durumun kapitalist sistemin yapısal yani iflah olmaz bir krize girmesinden fakat henüz alternatif bir sistem onun yerini almadığı için kaotik bir geçiş döneminde yaşamamızdan kaynaklandığını savunuyor. kadar küresel düzeyde de geçerlidir bu. Dünyanın sınırlı bölgelerinde toplumsal refah yükselmiş, liberal demokratik kurumlar tesis edilmiştir. Dünyanın geri kalanına ise bu ülkeleri örnek alması gerektiği öğütlenmiştir. “Sosyalist ve devrimci” rejimlerin yaptığı ise aynı örnekleri kendi bildikleri yoldan izlemeye çalışmaktır. Wallerstein Ütopistik’te, bütün bu çabaları “liberalizm” olarak tanımladığı yönetme biçiminin farklı görünümleri olarak ele alır. Liberalizmin temel ilkesi, devletlerin toplumsal eşitsizlikleri azaltabileceğine duyulan inançtır. Sosyalist ve devrimci akımlar da devleti yönetenleri değiştirip yine devlet eliyle eşitsizlere son verileceğini vaat ederken gerçekte liberal ilkeyi güçlendirip meşrulaştırmıştır. NEREDE BU DEVLETLER? Öyleyse neden bugün dünyaya bir kaosun hâkim olduğunu düşünüyoruz? Wallerstein bu soruyu şöyle yanıtlar: Kapitalist sistem burada ele alamayacağımız nedenlerle yapısal bir krize girmiş ve artık devletlerin geçen beş yüzyıl boyunca olduğu gibi bazılarını kapsayacak, diğerlerine de daha iyi bir gelecek umudu aşılayacak gücü kalmamıştır. Gerçekten de devletler güç kaybediyor. Bunu pek çok şekilde gözlemleyebiliriz: ABD artık dünyaya bir düzen veremiyor. Batılı ülkeler bile yurttaşlarının temel kaygılarını gideremiyor ve ırkçıfaşist partiler bu yüzden yükselişte. Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya kadar insanlar yaşanabilir bir gelecekten umudu kestiği için yığınlar hâlinde Batı’ya göç ediyor. Devletlere güven zayıflıyor ve pek çok ülkede topluluklar çareyi devletdışı himayeci ilişkilere katılmakta ve kendi güvenliklerini kendileri sağlamakta buluyor. Wallerstein kitabında, devletler güçsüzleştiği için meşruiyetlerini kaybettiğini, bunun da onları daha fazla güçsüzleştirdiğini öne sürüyor. İşte bu yüzden iyi kötü işleyişine bel bağladığımız devlet kurumları bir çözülüş içinde. Dünyada artan bir belirsizlik ve neredeyse bir kaos ortamı var. Sanki toplumları ve dünyayı yönetmesine alıştığımız kurumlar ortadan kalkmış gibi. Yine de Wallerstein, bunun kaygı duyulacak bir durum olmadığı, tersine sistemin çökmesinin bir sonraki tarihsel sistemi daha eşit ve demokratik kılabilmek için bize büyük bir fırsat sunduğu görüşünde. Bu distopyalar çağında, daha soğukkanlı ve rasyonel bir analiz okumak isteyenlere öneririm. n Ütopistik ya da 21. Yüzyılın Tarihsel Seçimleri / Immanuel Wallerstein / Çeviren: Taylan Doğan / BGST Yayınları / 106 s. KITAP 16 Ağustos 2018 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle