Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
JOSS SHELDON’DAN “KÜÇÜK SES” Kulağımızda bir fısıltı Joss Sheldon’ın “Küçük Ses”i bir masal gibi. Fakat diğer taraftan, sosyal psikoloji kitabını da çağrıştırıyor. Yazar, bireyin isteği ile toplumun beklentisi arasındaki farkları, anlatıcı Yew Shodkin aracılığıyla ete kemiğe büründürüyor. TOLGA ARAS Ç ocukken bir kısmımızın duyduğu “uslu” ifadesi, her şeyden evvel uyumluluğu temsil ediyor. Başı okşanan, övülen ve hatta parmakla gösterilip ödüllendirilen çocuklar, uyumsuzlara veya “yaramazlar”a göre hayata birkaç boy önde başlıyor. Daha doğrusu, bunun böyle olduğu düşünülüyor. Aslında ondan fenası da var; henüz yerden bitmeyken lider gibi davranan; öyle davranması için teşvik edilen, egosu boyunu aşan büyümüş de küçülmüş çocuklar... Peki, kendisini bulmaya uğraşan, içindeki sesi dinleyen ama zamanla kitleye uydurulanlar? İşte, orada tahminlerin ötesine geçen bir gerilim söz konusu. Hemen her kafadan “şöyle olmalısın, böyle yapmamalısın” seslerinin çıktığı bir yerde kendisini dinlemek isteyen kişi “asi” diye suçlanmaktan, uyumsuzluğu yüzünden dışlanmaktan kurtulamıyor. Norm denen şeyin her yaştan insana attığı dayağın acısı da asla unutulmuyor. Kendisi olmak mı, yoksa başkasına dönüşüp uslu, uyumlu ve toplum tarafından takdir edilmek mi? Bu çıkmaz sokak veya baskı, hayatımız boyunca sürüp gidiyor. Joss Sheldon’ın Küçük Ses adlı romanının başkarakteri Yew Shodkin’in mustarip olduğu durum bu. “VAHŞİ OL!” Toplum tarafından el üstünde tutulmak için o konan “kurallara” koşulsuz uyarak yaşamanın bir çekiciliği var elbette. Ancak bir an kafanız kurtlanır veya içinizden bir ses, kulağınıza bunun tersini fısıldarsa ne yaparsınız? Küçük Ses’in anlatıcısı Shodkin gibi kendinizi karşınıza alıp geçmişinizi söze dökebilirsiniz mesela ya da dünyayı bir “tımarhane” olarak görebilir ve kendinize benzeyen “normaller” aramaya girişebilirsiniz. Tabii bunun tersi de mümkün; gerçek dünyanın, hakiki tımarhanesine kapatılabilirsiniz! İlk kez altıncı yaş gününde resine teslim etmek Shodkin’le konuşmaya başlayan için üzere olan Shodkin, deki bir başka “Ben”e, kendi deyişiyle “iyi insan”a dönüş “yaratığa” Egot adını veriyor anlatıcı. türülmek için âdeta Egot’un ağzından kelimelerin ilk dö sırasını bekliyor. küldüğü zamanlarda saf bir çocuk olan Egot’u dinledikçe Shodkin, herkesin karşısındakini eşit uyumsuzlaşan, ona gördüğü veya saydığı okul sıralarında, kulak asmadığında bütün arkadaşların birbirini sevdiğini toplumdan övgü düşünüyor. Egot ise derslerle, hayat alan Shodkin, ya ve insanlarla ilgili fikirlerini, âdeta şadığı bu ikilemle “duymak istediklerini söyleyen” biri aslında hepimizin gibi küçük küçük fısıldıyor. Shodkin’in sesi ve vicdanı derdi ise kendisi olmak; sınırlarını çiz hâline geliyor. “Us mek ya da vahşiler gibi özgür kalmak. lu çocuk ol” ile “özgür ol”; söz konusu Bu noktada Shodkin’in bir yanında ikilemin kelimelere dökülmüş biçimi ulaşmaya çalıştıkları, diğerinde ise top ve bu gerilim, Shodkin gibi pek çok lumun beklentileri duruyor. kişiyi, çevresindekileri memnun etme CEZALANDIRILMA KORKUSU uğruna istemeyeceği şeyler yapmaya zorlayabiliyor. Buradan baktığımızda, Egot’un “sesini”, “delilik ibaresi” sa Sheldon’ın, alttan alta bireysel ve top yan öğretmenleri, ailesi ve arkadaşları, lumsal bir soruna el attığını görüyoruz. Shodkin’in gözünde “normal”in akımına kapılıp giden asıl deliler hâline geliyor. Egot’un “vahşi ol” öğüdünü DUVARLARI YIKILAN “ÖZGÜRLÜK” dinleyen Shodkin’in hareketleri, “nor Yazar, Shodkin’in nasıl ve neden mal” insanlar tarafından şiddet uyum sağladığını açıkladığı eylemi biçiminde algılanınca satırlarda, sorunu belirgin “iyi çocuk” imajı yıkılıp gidi leştiriyor: “İçten içe ‘uslu yor, “yaratığın” haylaz mizacı çocuk’ olmak istemedim. Yal onu zincirlerinden kurtarıyor. nızca uslu durduğum zaman Fakat Egot, suçluluk duygu gelen ödülleri istedim. Anne sundan kurtardığı Shodkin’in min ‘onaylamayacağı’ şeyleri uyuşturucusu gibi; ona ce yapmak istemeye devam zalarla yaşamayı öğreten bir ettim. Ama cezalandırılmak bağımlılığa benziyor. Böylece tan korktuğum için bunları Shhodkin’in hayatında yeni bir yapmadım.” gerilim cephesi açılıyor: Ödüle ve cezaya boyun “İtaatsizlik, her zaman eğdiği bu dönemeç, aynı özgürlük veya kendi zamanda Shodkin’in olma (kendini bulma) çocukluktan çıkışını; mu anlamına gelir mi?” ben halefet etme yetisini ve zeri sorular anlatıcının özgür ruhunu kaybedip, kafasında dolanmaya toplumun norm propa başlıyor. İşte, normlarla gandasına maruz kalışını ilgili zihni bulandıran bir da simgeliyor. Sonunda mesele daha... herkesin yediğini yiyor, Shodkin’in itaat ve herkes gibi giyiniyor, disipline boyun eğmeye anlamsız televizyon başlama; toplumun iste programlarını izleyip diği gibi biri olma süreci, gevezelik yapmaktan kafasındaki küçük ses zevk alıyor. Bir yandan Egot’un onu aniden terk da patronunun kendisine ettiği döneme denk geli koyduğu hedefleri sürekli yor. Savunmasız kaldığını düşünen ve yola getirilmek için kendisini çev Joss Sheldon’ın anlattığı hikâyenin, hayatlarımızda olan bitenle yakınlığı var. aşıyor! Daha doğrusu, uyum sağlamak için kendisini tüm bunları yapmaya şartlarken olumlu ve olumsuz pekiştirmenin keyfini sürüyor(!) Ta ki bu “özgürlüğün” duvarlarını yıkmaya ve Egot’tan bağımsız bir şekilde kendi küçük sesini dinlemeye karar verene dek! Bu kararın ardından Shodkin, kendisiyle ilgili bir muhasebeye girişip şöyle diyor: “Bütün hayatımı bir şeyler için çabalayarak harcadığımın farkına vardım. Sürekli çabalayıp durdum. Öğretmenlerimin, olmamı istediği öğrenci olmaya çabaladım. Ebeveynlerimin arzuladığı oğulları olmaya çabaladım. Patronlarımın ihtiyaç duyduğu çalışan olmaya çabaladım; başarılı olmaya, en iyi olmaya, ödüller kazanmaya... Terfi etmeye, maaş zammı almaya ve kendi evimi satın almaya çabaladım.” Yekunu aldığında vardığı sonuç ise sade ve bencillikten uzak yaşaması gerektiği. Büyük bir tımarhane olan yeryüzünde bunu başarmak da hiç bozulmadan kalan doğa parçasına ayak basmak kadar zor, o da ayrı mevzu. Sheldon’ın anlattığı hikâyenin, hayatlarımızda olan bitenle yakınlığı var. Küçük Ses, bu anlamda bir masal gibi. Fakat diğer taraftan, bir sosyal psikoloji kitabını da çağrıştırıyor. Bireyin isteği ile toplumun beklentisi arasındaki farkları, Shodkin aracılığıyla ete kemiğe büründüren yazar, aynı zamanda edebiyat ve psikoloji arasında dengeli geçişler yapmış. Kısacası Küçük Ses’in anlatıcısı Shodkin, norm hâline gelen sisteme uyan ve gün gelip de bu uyumu sorgulayan bir kişi. Yani içimizden biri; yanı başımızdan sesleniyor bize. n Küçük Ses / Joss Sheldon / Çeviren: Duygu Toprak / Heretik Yayınları / 192 s. 20 22 Şubat 2018 KITAP