Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
“Enver Ercan’ın, hiçbir şeyi önemsemiyormuş gibi görünmesinin arkasında, her şeyi gören bir tutum gizliydi. Bu edayı şiirinde de eksik etmedi. Dışa dönük gibi görünse de mahcup, hüzünlü, incelikli, lirik bir şiir kurdu.” >> gibi davranıyorum. Verili edebiyat söyleminin dışına düştüğüm oluyorsa sevinirim buna. Okurun ve edebiyat ortamının duyarlığını okşamak gibi bir niyetim yok çünkü. Evet ‘haddini bilmez’ bir yanım var; farkındayım bunun ama laf aramızda en hoşuma giden tarafım da bu” demişti. Kendi gelgitlerini, parçalanmalarını, savrulmalarını, çelişkilerini kabul etmesini de duyarlılığıyla ve içtenliğiyle açıklıyordu. Şair, parçalanabilir, dağılabilir ama hayata karşı “yeter ki rol yapmasın” diyordu. Şiirinin hüzünden sevince, sevinçten hırçınlığa gidip gelmesiniyse “Acıtan bir şairim... çünkü canım acıyor...” diye açıklıyordu. Şairin canını acıtan kişisel dertleri olmadı hiçbir zaman. Kendi hayatını “ti’ye almayı”, “kendisiyle dalga geçmeyi” karşılayacak kadar matrak ve dobraydı. Onun canını acıtan “dünya ağrısı”ydı. Canını acıtan, başkalarının hayatının çöken çağ cehennemiydi. Bu sıkıntıyı, şiirinde politik çağrışımlarla çok fazla belirlemese de toplumsal ilişkilerinde fazlasıyla gösterdi. Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanlığını yürütmesi de bu sorumluluğun ve duyarlılığın önemli bir parçasıydı. Bu süreci üç dönem, altı yıl beraber yaşadık. Ülkenin ve dünyanın başına gelenlere karşı vicdanını sokağa çıkarmak için nasıl çırpındığının gece gündüz tanığıydım. Hiçbir şeyi önemsemiyormuş gibi görünmesinin arkasında, her şeyi gören bir tutum gizliydi. Bu edayı şiirinde de eksik etmedi. Dışa dönük gibi görünse de mahcup, hüzünlü, incelikli, lirik bir şiir kurdu. Şu lirik sözcüğü üzerinde durmak gerekir belki de. Varlık’a götürdüğüm şiirim üzerine konuşurken Enver’in sözlerinden altını çizdiğim sözcüklerden biri “sözcük”se diğeri “liriklirizm”di. En fazla bu iki sözcüğü kullanmıştı sohbetimizde. Sıcak şiirin, lirik şiirin, harcı olan duygu Enver’in şiirinde hep ironiyle birleşir. Sadece duyguyla yazmadı şiirini. Lirikkarşıtlık, şiirinde baskın. Bu lirikironik karşıtlık, çoğunlukla şiirsel buluşla, kurguyla ve zekâyla örülü. Bir öyküsü olan birçok şiirinde yoğun lirizm ve görsel imgeler, şiiri öykü dilinden uzaklaştırır. Bu şiirlerinde kimi zaman birinci tekil (şairözne anlatıcı) kimi zaman da üçüncü tekil gözlemci anlatıcıdır. Sürçüyor Zaman’daki ‘Gece’ şiirinde bunu kendi ruh hâli üzerinden şöyle gösterir: “tuhaf bir adamsın vesselam canını sıkan bir sokağı boyuyorsun da kırmızıya bir yaprak düşse dalından altında kalıyorsun hiçbir şeyin uymuyor kitaplara.” Düşen yaprağın altında kalacak denli kırılgan bir şairin hayatın acımasızlığına ve kitapların kuruluğuna karşı yaratacağı iç dünya, düş gücü, hayattan da kitaptan da varsıl olacaktır kuşkusuz. Enver de ilk kitabı Eksik Yaşam’dan son kitabı Türkçenin Dudaklarısın Sen’e bu varsıllıkla yaşadı. Dört kitabı da bu yalnızlıktan, kırılganlıktan yapraklandı. Yine ‘Geçtiği Her Şeyi Öpüyor Zaman’ şiirinde bu “yaratıcı yalnızlığı” bir miras gibi bıraktı bize: “kendime baktım da camda aşk artık yüzümde tek kat boya en sevdiğim pencerem yitti onunla birlikte cumartesiler, pazarlar, sokaklar yitti bense günlerdir yerini yadırgayan bir sözcük gibi kabzası parlayan şu yalnızlığa iki kurşun sıksam iyi gelecek sanki.” “Ben şiirimi yazarım, sonsuzluk varsa gider” diyordun sevgili kardeşim. Sözcükler taşımaya başladı bile seni sonsuzluğa. Türkçenin Dudaklarısın Sen kitabını ‘Mustafa Kardeş, Her şey Güzelecek!’ diye imzalamıştın Varlık’taki tanışmamızdan yirmi dört yıl sonra. Dünyayı soruyorsan Cemal Ağabeyinin deyişiyle “kan var bütün kelimelerin altında” hâlâ ama bir gün “her şey güzelecek” Enver Kardeş. Sen sözcükler içinde uyu, bizi düşünme! n KITAP 1522 Şubat 2018