23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SEMİH ERELVANLI’DAN “KÜLLERİ” Sadece ‘külleri’ kalmış dünyada... Daha önce yayımlanan iki öykü, bir deneme kitabıyla okur karşısına çıkan Semih Erelvanlı bu kez bir romanla geldi: “Külleri”. 2059 yılının karanlık dünyasına açılan bir distopya olan “Külleri”; bugünün de gündemini işgal eden, pek çok insanı yaralayan konular aracılığıyla bir dünya panoraması çiziyor. Bu panorama her ne kadar 2059’da geçse de diğer yandan oldukça tanıdık... eray ak erayak@cumhuriyet.com.tr D ünya üzerinde otoriter rejimlerin tahakkümü arttıkça Geroge Orwell ve romanı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ü daha bir anar olduk çünkü baskı dönemlerini, karanlık zamanları anlatmak için herkesçe kullanılan bir imge hâlini aldı artık bu kült kitap. Bir anlamda çağın zulmünü anlatabilme noktasıda ortak dil işlevi üstlendi. Bu işlevini de hâlâ layıkıyla yerine getirmeye devam ediyor. Orwell’in, romanında bir gelecek öngörüsü olarak niteleyebilceğimiz bakışıyla kaleme aldıkları gerçekleştikçe ya da onlara yakın olaylar yaşandıkça otoriter ve baskıcı rejimler, romana nazire yaparcasına herkesi izleme paranoyasına daha fazla kapılıyor. Küçük bir parantezle; hemen herkesin paçasını bir yerden kaptırdığı sosyal medyanın, hiç kimsenin kaçamadığı yeni nesil akıllı cep telefonlarının ve internetin bizatihi kendisinin de iktidarların bu izleme takıntısının bugünkü araçları olduğunu belirtelim... Pek çok nedeni var bu izleme takıntısının elbette ama en başta geleni iktidarların ulaştığı gücü koruma ve sürdürme içgüdüsü. “Muktedirlerin en kortkuğu an, en güçlü oldukları zamandır!” sözü bu anlamda boşuna söylenmiş değil. Her şeyi kontrol altında tutma, en küçük bir itirazı bile kendi iktidarlarına yöneltilmiş düşmanca hareketler arasında sayma otoriter rejimlerin en belirgin özellikleri arasında gösterilir ki doğrudur. Tam da bu nedenle gücü ve güçten gelen korkuyu anlatabilmek için çok değerli malzemeler verirler yazarların eline. Fakat intiharı bile kendilerine yönelmiş bir silah olarak gören bir iktidarı ancak distopyalarda görebiliriz. Semih Erelvanlı’nın ilk romanı Külleri de hemen yukarıda kaleme getirilenler doğrultusunda ilerleyip yönünü bulan bir hikâye olarak dikkat çekiyor. BİR DÜNYA PANORAMASI Semih Erelvanlı adını, yayımladığı öykü kitaplarından hatırlayanlar olacaktır. Bebek Arabasında Ayvalar ve Tahtakuruları’nın Evreni adlarını taşıyan iki öykü kitabıyla daha önce okurla buluşmuştu Erelvanlı. İki Bacaklı At ya da Dört Bacaklı İnsan ise yazarın İran Yeni Sineması üzerine kaleme aldığı denemelerden oluşan kitabıydı. Yazarın ilk romanı Külleri’ne baktığımızda ise Erelvanlı’nın daha önce yolunu aşındırdığı edebî türlerden doğmuş bir yapısı olduğu ilk bakışta göze hemen çarpıyor. Külleri, her şeyden önce bir öykücünün romanı. Öykü diline ve yazımına hâkim kalemlerin, romanların dünyasında farklı bir bakışla ilerlediklerinin örneğini daha önce çok gördük. Erelvanlı da öykü deneyimini romana en iyi şekilde taşıyanlardan biri olarak dikkat çekiyor. Öykünün sağladığı anlatım imkânlarını romanın kendi evreninde iyi bir şekilde harmanlıyor yazar ve ortaya, öykü dilinden doğmuş bir roman çıkıyor. Külleri’nin güçlü görselliği ise yazarının sinemaya duyduğu ilgiye işaret ediyor. Karanlık bir gelecek tasarısı olarak da okuyabileceğimiz distopyalar, öne sürdüleri tasavvurla bu güçlü görsel yöne zaten ihtiyaç duymaktalar. Sonuçta bugünün teknoloji ve yaşayış olarak ilerisinde bir hayal gücü dünyasına can verir distopya yazarları. Okura bu dünyanın “gerçekliğini” göstermek için ihtiyaç duyarlar bu görselliğe. Külleri özelinde de güçlü bir görselliğin üzerine kurulan dünyanın çarpıcı olduğunu vurgalamak gerek. Romanın geçtiği 2059 yılının karanlık dünyasını çizebilmek için kullanılan bu güçlü görsellik üzerine yükselen dünyada ise bugünün de gündemini işgal eden, pek çok insanı yaralayan konular aracılığıyla bir dünya panoraması çiziliyor aslnda. Bu panorama her ne kadar 2059’da geçiyorsa da bir diğer yandan oldukça tanıdık... “KARANLIK” GELECEK “Hatırla... İki bin elli dokuz yılının o soğuk kışını hatırla. Her şeyin ışık hızıyla akıp gittiği bir çağda, başladıktan yirmi dört saat sonra biten Üçüncü Savaş’ı, yaşayan seksen sekiz milletten on ikisinin yeryüzünden silinmesini hatırla. Silinmeyenlerden dokuzunun evini barkını terk edip ilticalara düşmesini hatırla. Birlik santralları patlattı diye elektriksiz kaldığın ve şöminede yaktığın bütün o kitaplara rağmen bir türlü ısınamadığın geceleri hatırla.” Romandan alınan bu kısa pasajda da rahatlıkla görülebileceği gibi Külleri’nin havasını anlatabilmek için kullanılabilcek en iyi kelime “karanlık”. 2059 yılında Üçüncü Dünya Savaşı çıkmış ve toplam yirmi dört saat sürmüştür. Bu savaş sırasında enerji santrallarının büyük bir kısmı harap olmuş, insanlar da o yılın berbat soğuğunda ısınmak için ellerindeki tüm malzemeleri yakmış, bu yüzden kitap dahi bulunamaz olmuştur. Dünya Kuzeybatı Birliği ve Güneydoğu Federasyonu olarak ikiye bölünmüş, birçok millet yeryüzünden silinmiş, kimi de iltica etmek için yollara düşmüştür. Gerçek bir kaosun ortasından ses veriyor bu bağlamda Semih Erelvanlı. Fakat anlattığı dünya, bu karanlık savaştan on yıl sonrasına ait. Savaştan on yıl sonra oluşan otoriter rejim ve ona direnmek için yola çıkmış bir avuç insanın hikâyesine odaklanıyor yazar. Zaman zaman geri dönüşlerle ise bu savaşın karanlığını yansıtıyor. Savaştan on yıl sonra, Kuzeybatı Birliği’ne bağlı Jilmaya toprakları da romanın merkezi olarak öne çıkıyor. Jilmanya topraklarında var olmuş hükümet, vatandaşlarına büyük bir baskı uygulamaktadır. Yoksul, kimsesiz insanların yok edilip yaşaması gereken sınıflara yer açılması gerektiği düşüncesi hâkimdir yöneticilerde. Dahası halkın devlet için var olduğu, çarpık bir algı olarak kökleşmeye başlamıştır. Bu nedenle halkın aşağı tabakası gerek gözaltında, gerekse sokaklarda polisler tarafından öldürülmektedir. Bu duruma dayanamayan, isyan edenler ise hükümeti protesto etmek için halka açık yerlerde bildiriler okuyup intihar etmektedir. Muktedirin, intiharı kendine yöneltilmiş bir silah olarak görüp harekete geçmesiyle de korku imparatorluğunda doğan bir başkaldırı mücadelesi başlayacaktır. Külleri, tüm yönleriyle her distopya gibi gelecekten çok bugünden alıyor ateşini. Bugün yayılmaya başlayan karanlığın önü alınmazsa yarın olacakları göstermeye çalışıyor. Bunda da son derece başarılı. Fakat daha iyisi; bugüne dair pek çok konuyu hedefine alsa da bunları basit bir “bugün eleştirisi” kılıfından sıyırarak anlatmayı başarabilmesi. n Külleri / Semih Erelvanlı / hep kitap / 264 s. 4 22 Kasım 2018 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle