Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PATTI SMITH’TEN “ADANMIŞLIK” g‘Öitymleecme eykaşiçaiyn’ıp yazmak Kimi satırlarda sözleri ve cümlelerine ilham veren kaynakları getirip önümüze koyduğu kimi zaman öykülerle seslendiği “Adanmışlık”ta Patti Smith, “İnsan neden yazma mecburiyeti duyar; başkalarının isteklerine rağmen neden kendini ayrı tutar, üzerine bir koza örer, yalnızlığa dalar?” sorusuna yanıt ararken neden ve nasıl yazdığını anlamaya çabalayıp sözcükler uğruna nelerden, nasıl feragat ettiğini anlatıyor. ALİ BULUNMAZ alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr P unk’ın vaftiz annesi diye anılan Patti Smith yalnızca bir müzisyen değil; şairliği ve yazarlığı da bir o kadar önde. Bir bakıyorsunuz on dokuzuncu yüzyıl Fransız şiirleriyle karşımıza çıkıyor, ardından Çoluk Çocuk, M Treni ve Hayalperestler’le... Annesinden gelme müzisyenliğine, Avrupa’nın güçlü şiir damarına duyduğu ilgi eklenen Smith’in bir başka özelliği ise aktivistliği. Sokakta müzik yaparken protestolara katılması politik tarafını pekiştiriyor. İnsan hakları ihlallerine ve eşitsizliklere karşı yükselttiği sesiyle tavizsiz entelektüelliğini ortaya koyuyor. Smith’in şarkılarının, eylemlerinin, şiirlerinin ve kitaplarının özünde sorunlara, hayallere ve insana dokunan şişirilmemiş sözler yer alıyor. Bunlar aynı zamanda, Smith’in hem iç dünyası hem de yaşamıyla birleşiyor. Çoluk Çocuk tam da böyle bir kitaptı. Hayalperestler’de de benzer bir yoldan giden yazar, küçük bir kız çocuğunun gözünden dünyaya bakıyordu. Ulaşmaya ve iletişim kurmaya uğraştığı babasına ithaf ettiği kitapta, çocuklarında kendi çocukluğunu gözlüyordu: Yaşına göre olgun bir çocuğu anlatan, büyüse de ruhu çocuk olan ve hayal kurmaktan vazgeçmeyen bir insandı karşımızdaki. M Treni’nde ise Smith’in benliğine ve çeşitli coğrafyalara doğru çıktığı seyahatlere tanık olmuştuk: Zafer ve yenilgilerini anlatırken hesapsızca yaşama umudunu canlı tuttuğunu söylüyordu. Yolculuklarında ve düşüncelere dalmışken defterlere not ettiği sözcüklerin kitaplaşmış hâliydi M Treni; Smith, “Bütün yazarlar serseridir” diye bir cümle karalamıştı rüyalar ve gerçeklerin bir arada yürüdüğü o defterlere. Şimdi, kimi satırlarda sözleri ve cümlelerine ilham veren kaynakları getirip önümüze koyduğu kimi zaman öykülerle seslendiği Adanmışlık’la karşımıza çıkan Smith, kendisini sözcüklerin eline bırakırken yol arkadaşları olan şairlerin ve yazarların yanı sıra hayatındaki es’leri de anlatıyor. İZ SÜREN SMITH Smith’in hayatı sözgörsellik birleşimiyle şekilleniyor en başta. Akıp giden zamanda, sözcük ve görüntüler hayatının duraklama anları hâline gelirken önemli bir gerçeği “yağmalıyoruz, kucaklıyoruz, bihaberiz” diye kâğıda döküyor. Smith, Adanmışlık’ta yine bir yolculuğa çıkıyor; bir tren istasyonunda beklerken, havalimanındayken ya da hayaller ve düşüncelerden fırsat buldukça yazı masasında cümleler dökülüyor elinden. Eşlikçileri ise Baudelaire, Duras, Proust, Dylan Thomas, Woolf, Racine ve Camus... “Aynı muhitten geçen yazarların hayaletleriyle olmaktan memnun” biçimde mekânlarda, mesela “insanın haritaya ihtiyaç duymadığı bir şehir” dediği Paris’te defterlerini dolduruyor. Paul Valéry’nin kabri civarında bir mezar taşı üzerine çapraz şekilde kazınan ‘Adanmışlık’ kelimesi dikkatini çektiğinde fotoğraf, sözcük ve şiir birleşiyor. Smith, kitabında geçmişi geleceğe taşımış; sonu gelmeyen imgeleri güç bela kâğıda dökerek kimi zaman rutin bir şekilde her gün aynı saatte yaptıklarını kaydetmiş, kimi zaman bu döngüyü nasıl kırıp geçtiğini keyifle anlatmış. Azizlerin istirahatgâhına, yaşayanların nakşettiği yakarışları görüp şaşırmış, sonra da sevinmiş. Ardından sıra kendi cümlelerine gelmiş: “Yazdıklarımı bir cerrah kalemiyle kesip parçalara ayırmak ve incelemek gibi bir arzum yoktu ama tekrar okuduğumda geçip giden ne çok düşüncenin ve olayın öyküme ilham verdiğini ya da nüfuz ettiğini görüp hayrete düştüm. En önemsiz gönderme bile özellikle vurgulanmışçasına belirgindi.” Yazmayı ve yazılana dönüp bakmayı iz sürmeye benzeten Smith, “neden” ile “nasıl”ın birbirinden ayrılıp ayrılamayacağını sorguluyor. Defterlerine bakıp geçmişi düşündüğünde eskiden en ufak bir ahlaki kaygı duymadan kalem oynattığını görüyor. Adanmışlık’ı da herhangi bir kısıtlama olmadan yazmış; ne ise o olarak kalmış bu satırlar. FANUSTAKİLER VE GEÇMİŞİ ÖTELEYENLER Smith, gezilerinin, anılarının ve geçmişten yansıyan düşüncelerinin gözlemciliğine soyunuyor Adanmışlık’ta. Öte yandan defterlerinde kalmış anlara dair hikâyeler okurla buluşuyor. Bunların hepsi, Smith’in neden ve nasıl yazdığına ilişkin birer öykü. Basit saçmalıkların, etkisi büyük isteklerin, ileri atılışların ve geri çekilişlerin anlatımının yanında yaşamın gediklerini de hatırlatıyor; dışarıda yeni bir dünya inşa edilirken fanusta yaşayanlara ve geçmişi öteleyenlere göndermeler yapıyor Smith: “Geçmişten yoksun insanlar olarak sadece şimdimiz ve geleceğimiz var bizim. Hepimiz kökenimizin salt kendimize dayandığına, tüm jest ve hareketlerimizin yalnızca bize ait olduğuna inanmak isteriz. Ama sonra muhtemelen tıpkı bizim gibi özgür olmayı dileyen canlıların uzayıp giden şeceresinden geldiğimizi, onların geçmişini ve kaderini paylaştığımızı öğreniriz.” Onca hikâyeden, şiirden ve hatıradan sonra dönüp dolaşıp kendisine aynı soruyu soruyor Smith: “İnsan neden yazma mecburiyeti duyar; başkalarının isteklerine rağmen neden kendini ayrı tutar, üzerine bir koza örer, yalnızlığa dalar?” Adanmışlık, bu soruya bir yanıt arayışı aslında; Smith, neden ve nasıl yazdığını anlamaya çabalarken sözcükler uğruna nelerden, nasıl feragat ettiğini çözümlüyor: “Geleceğe yön vermek, çocukluğa geri dönmek, heyecan verici bir okur kitlesi için imgelemin deliliklerini ve korkularını dizginleyebilmek maksadıyla yazmalıyız.” Kısacası “öylece yaşayıp gitmemek için” yazıyor Smith; Adanmışlık’ta kendine sorduğu sorulara verdiği en önemli yanıt bu. n Adanmışlık / Patti Smith / Çeviren: Seda Ersavcı / Domingo Yayınevi / 124 s. 4 18 Ekim 2018 KItap