Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr ESRA KAHRAMAN’DAN “TURUNCU ZAMANLAR” OKURLARA Gerçeküstü bir gerçeklik Esra Kahraman’ın ikinci kitabı “Turuncu Zamanlar” yayımlandı. Kayıp babasını arayan genç bir avukatın hikâyesiyle şekillenen olaylar bir dönemin tanıklığına, farklı dünyaların birbiri içine geçişine ve ulaşılan hakikate götürüyor okuru. AYNUR H. YILMAZ E sra Kahraman, bir önceki romanı bol karakterli Segâh Makamı’nda, yakın geçmişin tanıklığı ve hesaplaşmasına yoğunlaşmış, o dönemin gerçekliğini tekrar kurarken cinayetlerin ve kayıpların ortasında insanın nasıl yaşayabileceğini, hatta âşık olabileceğini anlatmıştı. Roman bu yönüyle hayatın iki tarafına da ayak basıyordu: Bir yanda insancıl, diğer yanda insanı kendisinden uzaklaştırmaya meyilli (belki de tek amacı bu olan) düzen veya sistem... Yoldaşlığın gücünün, umudu diri tuttuğu ve aşkı doğurduğu bir kitaptı Segâh Makamı. Geçen haftalarda Kahraman’ın ikinci romanı yayımlandı: Turuncu Zamanlar. O da öncekine benzer biçimde bir dönemin tanıklığın yansıması. Bu kez ilkinden daha yoğun psikolojik çözümleme içeriyor. Kahraman, kendi politik geçmişinden kimi anları bir hikâye ile birleştirip Türkiye’nin çok da uzakta kalmayan bir döneminden söz ediyor. “ANILAR BOHÇASI” Turuncu Zamanlar’da genç avukat Demre başrolde. Darbe döneminde kaybolan (kaybedilen) babasını bulmayı hayatının amacı hâline getirmiş. Demre’nin bu arayışında politik mücadeleler, yapılan tercihlerin hayatın yönünü çizişi ve tesadüfler gibi duraklar, duraksamalar var. Demre’nin babasıyla bağı düşlerle, kulağına fısıldanan hatıralarla sınırlı. Babasının darbe döneminde koparılıp götürülmesinin, küçük ve kesik anlardan ibaret oması da ayrı bir acı. Unutmaya karşı direnirken hatırlamanın güçlüğünü tadıyor Demre, hem de her gün. Demre genç bir avukat. Bir yandan babası nı bir yandan adaleti arıyor. Bu ikisinin beraberliği kısa bir Türkiye özeti sanki. Onların üzerine, bölünmüşlükler ve iki dünya arasında gidip gelmeler de eklenince Demre’nin hayatı biraz daha zorlaşıyor. Burada bir an duralım: Demre’nin ve kitaptaki diğer karakterlerin yaşadıkları, gerçeküstü bir gerçekliğe karşılık geliyor; Kahraman’ın romana verdiği hava baştan sona kadar böyle. Bu da bir Türkiye özeti; olmaz denenlerin gerçekleştiği, beklenenlerin, hatta kesinleşmiş sayılanların direkten döndüğü bir ülke panoraması... Rüyalarına girerek Demre’ye seslenip öğütler veren babası, bahsettiğim Türkiye manzarasında hiç sırıtmayan, bugün pek çok insanın yaşadığı bir sahne. Mesleği gereği tepetaklak olmuş hayatlara girip çıkan Demre’nin bu sırada kendi yaşamını düşünüşüne ve devam eden arayışına tanık oluyoruz. Israrla kopmak istemediği geçmişi, korumaya kararlı olduğu yaşamıyla kendisi de bu gerçeküstü gerçekliğin parçası. “Anılar bohçası”ndakiler; örneğin babası, genç kızın daima zihninde ama fiziken kayıp. İşte bu çaresizliği aşmaya uğraşırken gerçeküstü gerçekliğe biraz daha saplanan biri Demre. ZAMANI DURDURAN HATIRA Demre’nin babasını arayışı; kendi kimliğini, kişiliğini koruma ve adalet mücadelesi gerçeküstü gerçekliğin bir parçası. Hatta hayal ile hakikat arasında gidip gelen bir yaşamın anlatımı. Bir rüyasında babasının “Dünün peşinden koşma, geleceğin izini sür, karanlık yolların sonunu merak etme” demesi, hayalin hakikate karışmasının bir örneği. Hakikat bir tane değil Demre’nin yaşamında; örneğin kitaba adını veren turuncu, hem çocukluğunun hem de yetişkinliğinin rengi: Dinlendirici sohbetlerin ve arayışının simgesi. Demre’nin arayışı, romandaki iki dünyanın; gerçekler ve rüyalar dünyasının bir tezahürü. Rüyalardan ona seslenen babasının gerçekler âlemindeki yokluğu Demre’yi zorluyor. Hayata tutunmakta güçlük çektiği anlarda rüyalara, rüyalardan sıyrılmak istediğinde ise hakikatlere sarılıyor. Babasının kaleme aldığı ve yıllar sonra ortaya çıkan mektup ise hayal ve hakikatin, rüya ve gerçeğin kesişim noktası, zamanı durduran bir hatıra. Mektubu tesadüfen bulduğu âna kadar geçen sürede gerçek ile hayal ince bir çizgiyle birbirinden ayrılmışken babasının son satırlarını okuyan Demre için bu sınır ortadan kalkıyor. Bu sırada, Kahraman’ın o dakikaya dek hissettirdiği şey netleşiyor: Babasını arayışı, aslında Demre’nin kendisini bulma çabasıymış. Belleğin ve benliğin gücü birleşirken tarihsel hakikat Demre için de geçerli oluyor: Arzulanan gerçek, kişinin kendi hakikatini arayışına dönüşür bir şekilde... Turuncu Zamanlar’ın retoriği ve meselesi buradan besleniyor. Esra Kahraman, tanıklığı ve kurgusuyla Demre’yi bu hakikatin içine çekiyor. n Turuncu Zamanlar / Esra Kahraman / Ayrıntı Yayınları / 220 s. Bir Garip ‘Misafir’lik N ermin Yıldırım bu kez okura garip bir Ev’in; hemşirelerin ‘abla’, hastaların ‘misafir’, başhekimin ‘baba’ diye adlandırıldığı, her geçen gün daha katı kurallarla yönetilen tuhaf ama bir yandan da çok tanıdık bir akıl hastanesinin kapılarını aralıyor. Buruk, muzip ve her şeye rağmen ümit dolu bir hikâye “Misafir”. Yıldırım’la Eray Ak konuştu. Kimi satırlarda sözleri ve cümlelerine ilham veren kaynakları getirip önümüze koyduğu kimi zaman öykülerle seslendiği “Adanmışlık”ta Patti Smith, ‘İnsan neden yazma mecburiyeti duyar; başkalarının isteklerine rağmen neden kendini ayrı tutar, üzerine bir koza örer, yalnızlığa dalar?’ sorusuna yanıt ararken neden ve nasıl yazdığını anlamaya çabalayıp sözcükler uğruna nelerden, nasıl feragat ettiğini anlatıyor. Ali Bulunmaz değerlendirdi. Lirizm ve toplumculuğun öne çıktığı dizelerinin yer aldığı “Unutmanın Kısa Tarihi”nde Betül Dünder, kadınlardan Türkiye’nin yakın tarihte yaşadığı acılara ve kendisinde iz bırakan kişisel geçmişine dek pek çok konuya değiniyor. Mazlum Çetinkaya, geçen günlerde Ruhi Su Şiir Ödülü’nü kazanan Dünder’le yeni kitabı üzerine konuştu. Gülümser Çankaya’nın hazırladığı “Mektupta Şiir Var”; geleceğe, bilinmeyene, tanınmayana yazılmış, düşsel kimliklere seslenen mektuplardan oluşuyor. Hülya Soyşekerci yazdı kitap üzerine. Nihan Kaya’nın kaleme aldığı ve dört bölümden oluşan “İyi Aile Yoktur”un, temelinde, çocuk ve ebeveyn yatıyor gibi görünse de aslında insan ve birey olma temaları öne çıkıyor. Adalet Çavdar tanıtıyor kitabı. Bol kitaplı günler... KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya lYayın Yönetmeni: Turhan Günay l Editörler: Ali Bulunmaz, Eray Ak l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Sorumlu Müdür: Ozan Alper Yurtoğlu l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Direktörü: Deniz Tufan l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Baskı Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 318 Ekim 2018 turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap