05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“SERSERİ STANDARTLARI SEMPOZYUMU” bTseüirrmlseeşriniliezr…, “Serseri Standartları Sempozyumu”, tüm umutlarını denizin derinliklerinde yitirmiş insanların yine de yaşama tutunma ve ondan bir medet umma öyküsü. Vecdi Çıracıoğlu FERHAT ULUDERE S abahın ilk ışıklarıyla, uyku sersemi, bir plazanın yüksek duvarları arasında güne başlayan modern kölelikle kutsanmış insanın görmezden geldiği bir hayat var sokaklarda. Onlar sütlü kahveye “latte” demiyor mesela, toplantılar “set” edip etrafa “brifler” vermiyor, hatta onlar görünmüyor. Modern insanı çevreleyen gök kubbenin gölgesinde yaşıyorlar. Kıymetli değiller elbette, hiçbir yerde değer görmüyor, kazanmıyor, harcamıyor ve sıcak yataklarda sevişerek sabaha varmıyorlar. Yaşıyorar sadece! Ucuz şarabın esrikliğinde büyük düşler paylaşan, itaat yerine itiraz eden, maddiyata sırt çevirmiş, hayatı alkollü kafayla çekebilen, âlemi, keyfi seven, ânı yaşayan, yasaklardan, kurallardan kendini azade kılan insanlar onlar... Her zaman olduğu gibi bir Vecdi Çıracıoğlu kitabının kapağı altında felsefe yapıp yeni bir yaşamın umudunu muştuluyorlar. Çıracıoğlu’nun serserilerinin hayatını yalın bir bilgelikle anlattığı, hayata onların gözünden bakıp onların umutlarından inşa ettiği Serseri Standartları Sempozyumu, on dört yıl aradan sonra tekrar yayımlandı.1999’da Kara Büyülü Uyku romanı ile Can Yayınları İlk Roman Ödülü’nü alan Çıracıoğlu’nun Cimri Kirpi’den sonraki üçüncü romanı Serseri Standartları Sempozyumu. Hatta yazarın ilerleyen yıllarda durmaksızın anlatacağı “bilge serseri” hikâyelerinin de ilk kitabı. Kara Büyülü Uyku’da İstanbul’un fethi sırasında kullanılan topları döken Macar ustaların hikâyesini anlatan Çıracıoğlu daha sonra, özellikle Serseri Standartları Sempozyumu ve peş peşe gelecek kitaplarında yüzünü denize döndü. Denizin kendisine değil, denizle büyüyen, denizden sebeplenen ve denizin kenarında yaşayan insanların hikâyelerini anlatmaya başladı. Denize sırtını dönmüş Türkiye’de, deniz denince akla gelen ilk yazarlardan biri olma başarısını da yakaladı. Onun bilgeliği serseriliğinden ve de nizden geldiği için Serseri Standartları Sempozyumu’nu Vecdi Çıracıoğlu romancılığında bir başlangıç kitabı olarak görüyorum. Kitap, başkarakter Faretin’in tasarladığı ütopyayı anlatıyor. Popüler deyimle “kaybedenlerin öyküsü” kitabın ana atmosferini oluşturuyor ama bu kaybedenlerin hikâyeleri benzerleri gibi yel üfürse yıkılacak cinsten değil. Hatta kitaptaki karakterler kız peşinde koşarken ayağı takıldığı için hayata tutunamamış saymıyor kendini. Serseri Standartları Sempozyumu, tüm umutlarını denizin derinliklerinde yitirmiş insanların yine de yaşama tutunma ve ondan bir medet umma öyküsü. İnsanların daha güzel sarhoş olduğu bir dünya. Çıracıoğlu, Serseri Standartları Sempozyumu sonrasında edebiyatımıza “bilge serserilik” kavramını armağan edip sürekli onun üzerinde şekillendirmeye başladı yazdıklarını. Kurmacalarının yanı sıra yazdığı RafetçeBir Ressamın Alacalı Paleti adlı derlemesi ve eski millî futbolcu Metin Kurt’un hikâyeleştirilmiş biyografisi Gladyatör’de de bilge serserileri anlattı. Çünkü Metin Kurt da ressam Rafet Ekiz de kendi gibi bilge bir serseriydi. Serseri Standartları Sempozyumu ilk yayımlandığında yani 2004’te, konusundan ziyade, kullandığı biçim ile dikkat çekmişti. Çıracıoğlu, dilin sınırlarını zorlayarak farklı anlatım biçimlerine yönelmişti. Sıradan insanların hikâyelerini tekdüze bir anlatımla daha da sıradanlaştırmak yerine onların hayatındaki başkalığı fark edip konu ve biçim arasında denge oluşturacak çok katmanlı bir metin yaratmıştı. Bu özelliği ve konusu itibariyle Serseri Standartları Sempozyumu, on dört yıl önce yayımlanmasına rağmen hâlâ güncelliğini koruyan bir kitap. n Serseri Standartları Sempozyumu / Vecdi Çıracıoğlu / İletişim Yayınları / 344 s. KItap 1518 Ekim 2018 EKİM 2018 Bugünün Kitapları, 120 sayfa Tarikat ve cemaatlere ait eğitim kurumlarında hayatları kararan çocuklar... 12 Eylül’den itibaren uygulanmaya başlanıp AKP iktidarlarında tamamlanan neoliberal ekonomik politikalar sonucu Türkiye’de yoksulluk ve yoksunluk, tarikat ve cemaatlerin istismar alanına dönüştü. İsmail Saymaz, tarikat ve cemaatlere terk edilen eğitim alanındaki ihmalleri, kamu görevlilerinin dinî gruplara yol vermesini ve nihayet yoksul aile çocuklarının dramını gözler önüne seriyor. Kimsesizler Cumhuriyeti, tarikatların “endişelerini” gidermek için kaçak eğitim kurumu açmanın ve bu kuruluşlarda çalışmanın suç olmaktan çıkarılmasının sonuçlarına ışık tutuyor. Ölen, sakat kalan, cinsel saldırılarla hayatları kararan bu çocukları kader kurbanı ilan eden zihniyetin somut suç ortaklığını gösteriyor. www.iletisim.com.tr [email protected] vimeo.com/iletisim facebook.com/iletisimyayin twi er.com/iletisimyayin instagram.com/iletisimyayin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle