22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ÖZGE SÖNMEZ’DEN “DERİNE GÖMDÜLER SABAHI” ‘İnsan odaklı şiir önceliğim’ 2017 Ceyhun Atıf Kansu Şiir Ödülü’nü “Derine Gömdüler Sabahı” isimli kitabıyla kazanan Özge Sönmez ile hem kitabını ve ödülü hem de şiire bakışını konuştuk. nuray salman haydar eroğlu Y eni şiir kitabınız, Derine Gömdüler Sabahı’nı ve öncesini  konuşacağız ama biz öncelikle Özge Sönmez’in şiir yolcuğunu, poetikasını, çocukluğunu, gençliğini, hocalığını öğrenmek istiyoruz... n Öncelikle benimle bu söyleşiyi gerçekleştirdiğiniz için sizlere çok teşekkür ederim. Ben 1982’de Ankara’da doğdum. Tevfik Fikret Lisesi’nden mezun oldum. Yapmak istediğim tek meslek Fransızca öğretmenliğiydi. Hacettepe Üniversitesi Fransızca Öğretmenliği Bölümü’nü kazandım. Akademik kariyerinin en önemli basamaklarından biri olan doktorasını şiir üzerinde yapmış Prof. Dr. Ece Korkut, beni “şiirin ne olmadığıyla tanıştıran insan”dır. Bir lisans öğrencisi heyecanıyla onun odasına her gittiğimde hiç boş dönmedim. Bu nedenle hem mesleğim hem de şiirim açısından ona çok şey borçluyum. Hayata dair, insan odaklı, toplumcugerçekçi şiir anlayışı her zaman önceliğim. Sesin, anlamın, imgenin at başı gittiği bir üslubu yakalamaya çalışıyorum. Bunu yaparken seçkinci yani okura tepeden bakarak onu dışarıda bırakarak değil, okuru da bizzat bu arayışın içine davet ederek yürümeye çalışıyorum. İnsana dokunmayan, benim şiirim olamaz. “BİR DİL POLİTİKASINA İHTİYAÇ VAR” n 2017 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü, Derine Gömdüler Sabahı adlı kitabınızla kazandınız. Ödüller her yaştaki şair için motivasyon oluşturabilir mi? Bu önemli ödülün size verildiğini ilk duyduğunuzda ne hissettiniz? Şiirinizi kurarken etkilendiğiniz şairler oldu mu? Özge Sönmez, her ödülün şairini daha da acemi kılması gerektiğini vurguluyor... n Başarılarının ödüllendirilmesi çocukta nasıl bir istek sağlıyorsa şiirdeki ödüllendirmeler de aynı. Şiirin de çocukluğu, ergenliği ve olgunluk dönemi var. Bunun, şairin yaşıyla pek ilgisi yok. Şiirinin yaşıyla ilgili. Şairin aldığı ödülü nasıl değerlendirdiği de önemli. Ödül bir taltif etme olduğu kadar, sorumluluk da demek. Yanlış bir bakış açısıyla şair rehavete kapılabilir. Genç sayılabilecek bir yaşta bu ödüle değer görülmek beni çok mutlu etti. Aynı zamanda çok büyük bir sorumluluk da yüklendim. Her ödülün, şairini daha da acemi kılması gerektiğini düşünüyorum. Ustalaştığını düşünmek sanattaki en büyük tuzak. Dizelerle tanıştığım günden beri hep çok iyi bir şiir okuru olmaya çalıştım. Okumadan yazmak beni çok ürkütür. Attilâ İlhan ilkgençlik yıllarımda beni gerçekten büyüleyen bir şairdi. Nâzım Hikmet, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Enver Gökçe, Ahmed Arif, Gülten Akın, Şükrü Erbaş, Ahmet Telli, Afşar Timuçin, Ahmet Oktay, Edip Cansever, Turgut Uyar, Cemal Süreya gibi daha pek çok isim şiirleriyle bana okul oldu. n Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili Eğitimi Bölümü’nü birincilikle bitirdiniz. Fransa Nantes Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptınız. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı’nda yardımcı doçent olarak görevlisiniz. Şair, yazdıklarını dünya şiiri ile nasıl tanıştırabilir, Türkiyeli bir şairin bu konuda olanağı ne kadar? n Dünya şiiri diye bir şeyin varlığını kabul ettiğimiz anda, karşımıza bir de dünya dili kavramı çıkıyor. Örneğin, şu an dünyada en çok konuşulan dil Çince. 1 milyar 300 milyon insanın bu dili konuşması, Çin şiirini bilmemize ne kadar imkân sağlıyor? Türkçe beşinci sırada. Bu durumda bir dil politikasına ihtiyaç olduğu kesin. Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in yaptığı gibi devlet destekli çeviri çalışmaları olmadığı sürece, şairlerin uluslararası etkinliklerde tanıştığı yabancı şairler ve yayıncılarla kurdukları ilişkilerle sınırlı kalınacaktır. “ŞİİR GÜÇLÜ BİR BİLİNÇ İSTİYOR” n Türkiye’de şiir yazan binlerce şairin varlığından söz ediliyor günümüzde, şair çok, dilin sözcük sayısı sınırlı. Bu bağlamda son yıllarda yazılan şiirlerin birbirine benzerliği söz konusu, Hulki Aktunç “Yan yana gelmemiş sözcükler var daha” diye bir tespit yapsa da bir gerçekliği de vurgulamıştı. Temalar da aşağı yukarı aynı olduğuna göre hayatın içinde bir şairin kendi üslubunu oluşturması gerekiyor kalıcı olması için. Siz bunu başaran şairlerden birisiniz. Söz konusu başarınızın sırrı konusunda diyecekleriniz olmalı... n Dil sınırsız bir sistem. Bunun aksini düşünenler varsa kendi düşüncelerinin darlığındandır. Düşünme eylemi insan beyninde dille bütünleşen bir şey. Şiir başlı başına bir düşünme biçimi. Küçücük bir hücreden evrenler yaratmak bizim elimizde. Bunun çok önemli iki kaynağı olduğunu düşünüyorum. İyi şiir okumak... Bunu  yaparken de bir sürü sıradanlıkla karşılaşırız. Bu iyi bir şey çünkü sıradan olanla karşılaşmak iyiyi daha da parlatır. Diğer önemli nokta ise hayal gücü... Dil başlı başına bir kurgu, şiir ise kurgunun kurgusu. Bu nedenle çok iyi bir şiir okuru ve çok güçlü, zengin bir hayal gücüne sahip olmak gerek. Anadiline hâkimiyeti söylemeye bile gerek duymuyorum, bu şart zaten. n Şiirlerinizde imgesözcük işbirliği özenli. İzlekler ise daha çok analar ve balalar üstüne. Şiire ilginiz nasıl başladı? Sizi şiire hazırlayan ortamı neydi? n Çocukluk dönemi tüm bireylerin hayatında çok önemli bir yere sahip. Bu dönemi etkileyen en önemli iki öğe anne ve baba. Varlıkları ve yokluklarıyla, hataları ve emekleriyle bizi şekillendirirler. Bu nedenle annebabanın şairin ruhunu biçimlendiren bir temel olduğunu düşünüyorum. Birbiriyle anlaşamayan annebabanın çocuğu olmak beni kendi içime kapanmaya ve sürekli okuyup yazmaya itti. İç dünyamın zenginliği, kitaplarım ve kitaplardaki karakterler bana hep yetti. Yazarlar, şairler yarattıklarıyla beni büyüledi, onlar gibi yaratmak istedim. Önce tüm yaratılardan haberdar olmak için deliler gibi okudum, günlük tuttum. Yazdıklarımın şiire çok yakın durduğunu büyüyünce anladım. Şiir bilinç istiyor, hem de çok güçlü bir bilinç... Şimdi anneme ve babama anlaşamadıkları için teşekkür ediyorum. Mutlu çocukların “yazma” diye bir derdi yok. n Bazı kavramlara kendinizi yakın hissediyorsunuz, çevre, toplum, halklar sizi etkileyen ne varsa şiirleriniz de görebiliyoruz. Nedir sizi bu kavramlara iten? n Hayata ait ne varsa şiirimde de o var. İnsan olmanın duyarlılık, sorumluluk ve vicdan harmanı olduğunu düşünenlerdenim. Şiiri hep suya düşen bir damlanın yarattığı etkiyle kıyaslarım. Damlayı da şair olarak düşünebiliriz. Önce kendimizi yazmakla başlarız. Sonra halka genişler, ailemiz, çevremiz, arkadaşlarımız, toplumumuz, ülkemiz, halkımız, diğer halklar, dünya... Bir şeyleri değiştirmek isteyenlerin yaratıya yöneldiğini düşünüyorum. Bu duygular toplamını estetik değerlere dönüştürdüğünüzde şiire koşmaya başlarsınız zaten. n   Derine Gömdüler Sabahı / Özge Sönmez / Mühür Kitaplığı / 94 s. 8 29 Haziran 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle