Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> Hikâyeler, mitlerle insani varoluşun, psikolojinin ilişkisi nedir? n Aradalığında insan bir başınadır ve tutunmak ister. İki yokluğun arasında bir varoluş, kimse için tahammül edilebilir değil. Bu nedenle geçmiş ile gelecek arasını örerek köprü oluşturuyoruz: Öyküsellik artık olmayan geçmişle henüz olmayan geleceği bağlantılandırıyor; o an ve hâl için bizi, içinde hareket edebileceğimiz, neyin ne olduğunu, ne olacağını bildiğimiz bir öyküde güvende hissettiriyor. Hikâye, neyin nasıl olduğunu, nasıl olacağını, neyle birlikte, neden uzak olacağını anlatır; dünyayı anlamlandırarak haritalayan bir nesneler ve eylemler şematizasyonudur. Hele ki mit niteliğinde, tek bir an ve hâl için dahi olsa mutlaklık iddiasında ise yani özneye sarsılmaz bir güvenlik ve hâkimiyet ilüzyonu yaşatıyorsa aradainsan’ı, aradalıktan kurtarmış demektir. Öykü, parçabölük gerçeklikleri, anlamlı bir bütünsellikte cem eder. Anlamlılık ve bütünlük öyküyü taşıyan sihirli kavramlardır. Sihirlidirler zira hayatın akışı öyküde anlam ve bütünlük kazandığında, zaman ve uzay tek dokunuşla başkalaşır. Öyküsüz, mitsiz kaybolurduk. İşte mit, insanı kaybolmuşluğundan, cehaletinden kurtarır(!). Kadim Yunanlılar için mitos, kaosun karşıtı, kozmosun karşılığı idi. “Anlam düzendir; düzen uyumluluktur ve tam(amlanmış)lıktır.” Öyküler anlamlandırırken uydurur, düzenler ve tamlar. Tüm aradalıktan çıkma yöntemleri mitlere yüklenmiştir. Zamana tâbi fâni dünyanın, insanın, bilinmezlikten gelen korku ve kaygılarını, varoluşu ezelî ve ebedî olana dayandırarak yumuşatmak, çözmek ancak mitlerin sabit ve mutlak referanslar olarak kabulüyle mümkündür. Burada mitin “yaşayanyaşananyaşatan anlamlılık” dizgeleri olarak birincil anlamına gönderme yapıyorum. n İnsanın psikomitolojik okuması psikoterapiye nasıl yansıyor? n Psikoterapi bir mitoplasti uyarlamasıdır. Ara(f)dalıklar’da insanın aradalık hâlini, bu verili eksiklik ve belirsizlik hâlinden çıkma devinimlerinde, kapalı mitlerde, tamamla(n)ma arzusu ile güvenliği ve dinginliği aradığını irdeleledim. ‘Arada ve huzursuz insan’, ne kadar muhkem olursa olsun kapalı mitleri, açılmaya zorlayan dengesiz oynaklığı, eksikliğinde taşımaktadır. Yazgıyı kabul ve teslimiyetten, isyan ve sorumluluğa geçişi de eksiklikten kaynaklanan bu dengesizlik başlatır. Aradalık hâlini sonlandırmak ise yaşamın örtük gâilesidir. Aradalığın, eksikliğin inkârı için daraltan mitin bütünlüğü yanılsamasını diri tutmak gerekir. Başvurulan yöntemler, kapalı mitin sağaltılması için açılması gerekliğini karartır. Sonuç kısır döngüdür; zahmetli ve çok enerji soğuran bu strateji özneyi boğar, tüm psikopatolojilerin temelidir. Psikoterapinin işlevi kapalı mitleri açmasındadır. n Ara‘f‘dalıklar / M. Bilgin Saydam / İstanbul Bilgi Üniversitesi / 554 s. Ruhun öykübilimi olarak psikomitoloji OYA ARCA İ nsan, bu dünyaya nereden geldiğini, dünyadaki varoluşu bittiğinde nereye gideceğini, neden bu dünyada olduğunu bilmeyen bir varlıktır. Doğumunu, ölümünü, acılarını, hazlarını, yaşamının amacını anlamak, anlamlandırmak da bilmediğini bilen insana düşer. Mağara duvarlarına çizilen resimler, mitoslar, masallarla başlamış “dünyadalığımıza” dair sorgulamalar din, felsefe, psikoloji, edebiyat, sanat vb. tüm enstrümanlarla devam ediyor. Bilgin Saydam da üzerine düşeni Ara’f’dalıklar adlı kitabında ziyadesiyle yerine getirmiş. Saydam, bu kapsamlı çalışmasında insanın ontolojik gerçekliği olarak arada ve eksikli varoluşunu geniş, derin ve çok katmanlı biçimde aktarmış. İki bölüme ayrılmış kitabın ilk bölümü, felsefi bir girişle başlayıp sosyal bilimlerin ustaca harmanlanması ile gelişen psikomitojik bakış açısının sunumunu içeriyor. İkinci bölüm ise psikomitolojik anlayışla psikoterapi uygulaması üzerine önerilerden oluşuyor. Ara’f’dalıklar, insanın insan, özne olma serüveninde, aradalıklardaki oluş hâllerini ve aradalıklardan çıkmaya, eksiklikten tamamlanmaya, bütünlüğe ulaşma çabalarını, yaşama ve insana dair tüm açılımları kapsayarak açıklamaya girişen psikomitolojik bir çalışma. Psikomitolojik yaklaşımın manifestosu niteliğindeki kitap için insanın varoluş serüvenini anlamaya dair bir çalışma diyebiliriz. Ara’f’dalıklar, çeşitli alanların bilgisini anlamlı bir bütünlükle sunmasının yanı sıra etkileyici edebi bir dile sahip. Bu denli felsefi ve bilimsel bir çalışmanın bir o kadar edebi olması ile bitmiyor eserin ayrıcalıkları; metnin neyi anlattığı kadar iddialı ve çarpıcı yanı, nasıl anlattığı, dolayısıyla niye anlattığı. Saydam, kendisini aracı kılarak ağırlıkla özgünlük, özgürlük, sorumluluk, yaratıcılık, ölüm gibi insanlığın temel meselelerini, tüm şiddeti ve şefkatiyle ahlaki bir zeminde ortaya koymayı başarmış. n KItap 1329 Haziran 2017