Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Sözcükler bilmediği mürekkebi tanır’ 15 Nisan 1960’ta Kasrül Kebir’de (Fas) doğdu. Arap Dili ve Edebiyatı yüksek öğrenimi okudu. “Arap Dilinde Adonis’in Şiiri” konulu teziyle doktorasını yaptı. Fas’ta Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Fas’ın en çok bilinen kadın şairidir. Arap edebiyatı ve şiiriyle ilgili birçok makalesi ve kitabının yanı sıra Batı, şairlerden yaptığı şiir çevirileriyle de tanınıyor. Vefa El Amrani VEFA EL AMRANİ/ ŞİİRLER/ ÇEVİREN: METİN FINDIKÇI ANDIKLARIM ONUN YOKLUĞUNDANDIR İpek yatağım bile ürktü Bu küçük sevinçten, Yaprakların arasındaki bülbül Otuz yaşımdan sonra fısıldadı bu kurak ömrüme, Beklemelerle geçen bakir çocukluğum Alevlerin getirdiği işaretlerin salkımlarıyla estetiğe girdi: Nevruzum var benim Denizin girdabına karışmış günüm var benim Mavi güvercinin homurtusu ikimizin, Yirmi yaşın mumlarıdır üflediğim bu ışık Güneşin verdiği durulukla Yenilenir Bütün parlayan ışıklar Uzaklarda onunla titrer Giderim anılarla / o işaretlerle tekrar doğarım Rüzgârın soyunduğu deri giysilerim olur Bedenim rüzgârın kalbi olur Zaman ona yağan yıldızlarla karışır Hangi mesafeden olursa olsun, Hangi yıldan olursa olsun. Sözcükler bilmediği mürekkebi tanır Benim rengimdeki sahranın durumundan olmalı. Bitkilerin kar gibi pamukçukları yağar günlerimin üstüne ve Ateşten zambakların süslerine Uzak ayın bulutlarına teslim olur. Hızla atan nabzımın üstüne sıcaklığı çöker Kalbim atar hızla Parlayan ekinler arasında Ellerimin altında bekleyen Aşkla, Yaşlı kahvehanenin Dostu olan sabahın ışıklarıyla Ona yönelirim Suskunluğunu uyandırırım, Nabzının yüksek atışında uyuyan Bahçede O kahvenin kokusuyla tutuşan Güneşin ışıltılarıyla ürperir sırtım / Hüzünlenirim Onun durduğu geçide ulaşmadan Elimdeki kitabını okuyarak. Gözlerimde aynalar Kitabım giysilerim Kokum yapraklarım Şikâyetim dostluğum Yürüdüğüm yol inancım Evimin alacası kalemim Arabamın koltuğunda hepsi Ondaki alfabenin siyahlığını seviyorum Ve kayıp yatakları, Fıstık içi kalkışımı seviyor benim Kayıp mendilin üstündeki yolda Ve zamanda Çıplak gülüm gözlerimde Çıplak gülüm şiirimde Çıplak gülüm kanımda ya Boğazımı sıkması? Andıklarım onun yokluğundandır… Gözlerinin rengini bilmiyorumgeldiğinde Sevdiğim Bütün su yatakları kayıp Ve dil yaşanan yerin surunu anlatır, Sahra bizi sözün ipeğiyle sarar Aynı mesafede Uzunca bize doğru inleyen Onda uğuldarız Bizi alan yolda Karşılaşmadan Yüzleştiğim bütün yaban güvercinlerin yuvasında Şiddetli fırtınanda yaşıyorum gibi, Seni çıkaracağım Sürecim baharat kokusu Beni kendine özendiren Dikeni batıran. Hükmüm sende sığmaz Deliliğinde gölgem uzuyor benim Ceylanın kaygan sırtında Ya yıldız ve aydan olan dalgalar?.. Sınırlar barışır Ben ve ben arasında Kapalı kitabın sıcaklığı uzaklaşır: Resimler gider Giden geçmişten bana gelmeyen, Evlerde bir anlam kalmadı Beni kucaklayacak akşam havasında Şehrin ve bu kalbin surları etrafında, Bu karanlığın ağırlığı hafiflemesi için Beni yeteri kadar ateşe atan dost Yıldızları görüyorum ve düşlüyorum gökte yüzünü Ve dehşeti, Bu uzaklık seni ve bu zayıflığımı aştı Odamda konuk olan bu akşam, Sunduğumdan daha çok Aheste ninnisini söyleriz: miladın belleği ve ben Güllere dalarız Mumlar durumlar yaklaşan esintinin hışırtısı Övündüğüm giysim sevmediğim dikenler Keser nabzını Yeni şiirler… Harflerin damarları ölür Dolup taşarız bu yankının Huzuruyla, Ben alfabeyle inlerim Ve ekinin şelalesinden akarım… n 18 29 Haziran 2017 KItap