02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ÖYKÜDENLİK... [email protected] www.sadikaslankara.com Roman dürbünündeki düşmeden “iyilik meleği” doktorun erdemiyle CHPDP arasındaki ayrışmaçatış hayat; yeniden... malara bir yatıştırıcı bakış, bugün de gereksinilen… ATTİL ŞENKON; “TELEF” Attilâ Şenkon, yukarıdaki iki roman evreninde kendi sine geniş yer bulan, kökleri Her roman sanki birer çiçek dürbününden bakılıyorcasına hüner sergiliyor aslında. Geçmişten güne yaşananlara, bu dürbün çok daha eskilere giden, artık süreç içinde “faili meçhul / meşhur” hâline gelen, baskıcı toplumzalim devlet erki den bakmak, hem ıraksal hem yakınsal mercekle ama roman gözüyle olguları değerlendirmek ufuk gelişti karşısında kendi varlığını, konumunu korumak için didinen bireye yöneliyor son yapıtında: Telef (İletişim, 2017). Bugün rici bir eylem kuşkusuz… de olanca acısıyla yaşadığımız, “Cumartesi Anneleri”yle bütün ötekilerin yitirdiği K imileri izleksel, biçemsel, kurgusal örtüşmeler sergileyip karakter, evren benzeşmeleri gösterse de her roman elbette biricik… Yapıtları birlikte “Kitaplar Adası”nda değerlendirmek, niteliklerini hafifseyip onları kıyıya atmak, herhangi toptancı yaklaşıma gerekçe döşemek anlamında alınmamalı. Gelin birkaç roman eşliğinde, yaşayıp süpürdüğümüz şu hayatı altüst etmeye girişelim bir kez daha. yeniden düşündürüyor insanı. Alabildiğine etkileyici, hüzünlü, lirik bir şiir Hamdi Koç’un anlatısı… oğullara, kocalara, kardeşlere yönelik bir roman mı, öykü mü, masal mı demeliyim kitap için, bilemedim. Belki böyle tek bir türün ürünüymüş gibi görmek yerine bütün bunların bir bileşkesi gözüyle de bakılabilir yapıta. Şöyle demek daha doğru belki: Diliyle masal, kapsanık biçemiyle öykü, kapsayıcı bütünlüğüyle roman. Attilâ’nın tek kitapla yakaladığı üç tür kuş deyip toparlayalım öyleyse. O, öyküde ya da romanda nerelere geldiğini de gösteriyor bizlere. Nitekim yazar, dilsel, tinsel duyarlıklarla ördüğü, tenselmaddesel cevher külçesi hâlinde insanın önüne döktüğü bu ma HAMDİ KOÇ; “YALNIZ KALDINIZ, PEYAMİ BEY!” Hamdi Koç, Yalnız Kaldınız, Peyami Bey! (Can, 2017) adlı romanında, kendisinden dönüştürerek yapılandırdığı anlatıcı yazar karakteriyle tanıştırıyor okuru. Yazarımızın, kırkındaki kurgu kişisi anlatıcı, evini, karısını terk ettiği dönemde Beyoğlu’nun izbe bir sokağında öldürülmek üzereyken romanlarında yer açtığı, kendisinden yaşamöyküsünü yazmasını isteyen Peyami Safa’nın ruhu tarafından yönlendirilir. Ölümle yaşam arasında gi GÖNÜL ÇATALCALI; “EŞİKTEKİLER” Gönül Çatalcalı, Eşiktekiler (Tekin, 2017) adlı ikinci romanında Doktor Nusret aracılığıyla sözümona demokrasiye geçildiği söylenen döneme bir kasaba yaşamının penceresinden bakmaya girişiyor. Anadolu taşrası gerçekliği açısından önemsediğim yapıta ileride yeniden döneceğimi söyleyeyim şuracıkta. 1920’lerdeki Çalıkuşu’nun Feride’sinden 1950’lerdeki uzak benzeri Nusret’e ulanırken en azından otuz beş yıl sonra salları, kendi duyarlık sınırları dışına çıkarıp taşırmadan, ağızdan ağza söylenen, kulaktan kulağa yayılan, gözden göze kayan bir söylene dönüştürüp bir masal atası havasında bin duyarlıkla çiçekleyip öyle getiriyor okur önüne. Ne diyor sonunda Şenkon: “Kulaktan kulağa, dilden dile aktarılsın masallar./ Çoğalsın, yayılsınlar./ Masallar ders olsun,/ masallar örnek,/ masallar sonsuz…/ Çünkü;/ hatırladığımız kadar güçlü/ unuttuğumuz kadar suçluyuz.” YASER BEREKETOĞLU; dip gelen yazar, enikonu yarılma hâlinde bireysel erdemtoplumsal yaşam çatış “UGARİT’TE SON / BAHAR” bir yandan kendisini bu duruma düşü masına bakıyoruz bir kez daha roman İki şiir kitabından sonra Yaser Bere renlerin peşine takılır öte yandan yazının eşliğinde. Nusret, yaşadığı aşk tutku ketoğlu, bir ilk romanla geliyor: Ugarit’te bilincini deşici tutumla yazarlık üzerine, suna karşın ahlaksal açıdan kendisine Son/ Bahar (Kurgu Kültür Merkezi, 2017). yaşam, ölüm, aşk temelinde ileri geri yakıştıramadığı baba cenderesine isyan Yazarın farklı kaynaklardan aktarılarla ka düşünce gevişleriyle, sıçrayışlarla afo edecek, yakın arkadaşının esinlemesiyle leme aldığı “Önsöz”ündeki şu bilgiyi pay rizmalar üretir. Üstelik farklı bir yazıma İstanbul’u bırakıp soluğu bir Ege kasa laşalım ilkin: “Günümüzde RasŞamra yaslanarak… basında alacaktır. Erdemin sürekli sınav olarak bilinen Ugarit kenti adı ilk olarak Hamdi Koç, bugün yaşananlara ayna dan geçirildiği, yer yer göz yaşartıcı hab Ebla arşivleri, Tellel Amarna mektupları tutarken, Peyami Safa aracılığıyla onun beler eşliğinde insanda sıcacık okuma ve Boğazköy’de ortaya çıkarılan Hitit ya dönemindeki karmaşalı çatışmayı da arzusu uyandıran romanın, artalanıyla bir zılı belgelerinde görülmüştür. RasŞamra anakronik bir yapılandırmayla gözler açıdan “kadın anlatısı” olduğu gerçeği höyüğü 1929’da bir rastlantı sonucu keş önüne sermeye girişir böylece. Bütün nin de altını çizebiliriz bu arada. fedilmiştir” (7). Bu yönde görsellerle de sel anlamda bakıldığında çokluluğa sırt Gerek kasaba yaşamı gerekse buna desteklemiş yazar kitabını. dönülmüş çoğunlukçu bir şiddet, baskı dayalı kültürel değerler yönünden çok Roman, yan öykülerinde bireyle dev vardır yaşananlarda. Buyurgana boyun zengin açılım getiren yapıt, “Ah kim bilir lettoplum çatışmasının örneklerini getiri eğen, hoşgörüye kapalı bir toplumsal daha neleri atlamışım bu hayatta” (96) , yor aslında. Yine baskı, şiddet karşısında yapı ur hâlinde kaplamıştır her yanı… “Hayata ve insana dair bütün meseleler bireysel dikleniş gözlüyoruz ötekilerdeki Roman, 1940’ların, 1950’lerin baskıcı için görüş zaviyemi tekrar ayarlamalıyım” gibi. Yazarın kısa tümceli kısa bölümler toplumunu anıştırırken yanı sıra bugün diyerek “yeni bir sayfa” açma kararlılığı hâlinde yapılandırdığı roman, sağladığı yaşatılanlara da kendi dürbününden bak gösteren Nusret’e odaklıyor okuru (183). okuma kışkırtısıyla dinamizme kavuşur mamızı sağlıyor aynı zamanda. Nefes ne Onun gözünden bugüne âdeta ayna tu ken bilgilendirmeye dönük tutumuyla da fese okunan bu fantastik roman yeniden tuyor da denebilir. Herhangi yinelemeye bir ölçüde pürüzleniyor. n Belma Fırat; “Kuyuda”… B elma Fırat, ikinci öykü kitabıyla geliyor okur önüne: Kuyuda (NotaBene, 2016). Ciddiye alınması gereken, adı gibi okuru derinlere çeken koygun dokulu öykülerden oluşan bir demet bu… Kaldı ki herhangi romanda karşımıza çıkan acılar, öykülerde daha farklı etkilerin önünü açıyor denebilir. Yazar soyutlayım, dönüştürüm bağlamında yansıttığı doluluk, sıkılıkla dikkati çekiyor bu öykülerde. Belki bir çalım denemeye yaklaşmış göründüğü yerler yok değil Fırat’ın ama bunları öyküden uzaklaştırmayı başarması üzerinde de durulabilir pekâlâ. Ne ki düşünsel yoğunluk denli denemenin sorgulayıcı dili, mantığı yine de su yüzüne çıkabiliyor zaman zaman. Kaldı ki yazar, zaten öykü evrenleriyle karakterlerini antikçağ verileri kadar söylenleriyle de bütünlüyor. Farklı açılımları, biçem oyunlarıyla siyasal öykücülüğümüzü renklendirip zenginleştirdiği görülüyor aynı zamanda Belma’nın. Bana göre kadına dönük bakışıyla, cinsellikle ilgili toplumsal ikiyüzlülüğü sergileyişiyle de önemli bir imza. Kuyuda’ki öykülerle Belma Fırat’ı tanımaktan mutlu olduğumu söyleyebilirim gönül rahatlığıyla. www.sadikaslankara.com sitesindeki “Edebiyat” ana başlığında, “Öykü Çilingiri”yle “Yaratıcı Yazarlık” ara başlıkları altında, Hamdi Koç’la Belma Fırat’ın metinlerinden kalkarak oluşturduğum kimi ipuçlarına dayalı yazılar bulunduğunu haber vereyim. “Öykü Kürsüsü”nde gençlerin öyküleriyle bunlara dönük değerlendirmelerimin yer aldığını da. n 18 25 Mayıs 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle