Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘En büyük, en önemli, en bilgili yazar benim!’ Emin Karaca, yeni araştırmasında Türk edebiyatındaki polemiklerin izini sürmüş. Tam adıyla “Türk Edebiyatında Kavga”da basın yoluyla edebiyatçılarımızın yaptığı tartışma, münakaşa ve kavgaların tarihini yazıyor. Bu edebiyat kavgalarının ayrıntılarına inip neden kaynaklandığını, polemik sırasında kavganın taraflarının neler yazdığını ve sonunda neler olduğunu belgeleriyle anlatıyor. Bu polemiklere kaynaklık eden yazıların bazen tamamını bazen de bir kısmını alıntılayarak anlatımını zenginleştiriyor. Olayların tüm boyutlarıyla anlaşılmasını sağlıyor. E min Karaca, edebiyat polemiklerini üç ayrı kategoride sınıflandırmış. Konuyla sınırlı kalan ve tarafların birbirlerine nezaketle davrandığı polemikleri “tartışma” olarak adlandırıyor. Konunun sınırını aşıp kişiselliğe dökülen polemiklere “münakaşa” diyor. Tarafların birbirine hakaret edecek dereceye varan, sonunda ya mahkemede ya da fiziki şiddet uygulanmasına dönüşenlere de “kavga” diyor. Tartışmacılarının mahkemelik olduğu birçok edebiyat polemiği olduğu gibi Melih Cevdet’in Nurullah Ataç’ı önce tekmelediği, daha sonra bir güzel dövdüğü polemikler de var. Melih Cevdet’in kavgacı yönünün sonraki yıllarda da sürdüğünü ve 1970’lerde Çetin Altan’la Paris’te bir evde birbirlerinin boğazına sarıldığını belirtiyor. İlk ciltte 1860’lardan, yani ilk gazeEmin Karaca te yayımının başlamasından 1950’lere kadar geçen dönemdeki edebiyat kavgalarının izini sürmüş. İkinci ciltte de 19502000 arasındaki polemikleri anlatacakmış. Melih Cevdet’le Çetin Altan’ın boğazlaşmasına neden olan kavganın edebi niteliğini de o ciltte öğreneceğiz. Ama ben bu dövüşün edebi niteliğinin tartışmalı olduğunu söyleyeyim. YAZARLARIN EGOLARI Bastonla şairin ya da eleştirmenin üzerine yürümek denilince bizim kuşağın aklına rahmetli Arif Damar geliyor ama edebiyat tarihinde bunun rastlanan bir davranış olduğunu görüyoruz. Yani Arif Damar bizim adlandıramadığımız hâlleriyle aslında geleneğe uygun davranıyormuş. Emin Karaca, Muhsin Ertuğrul’un Halit Fahri’yi dövmesini ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın İsmail Habib’e sille tokat girişmesini de anlatıyor. Neyse ki sonu dövüşe varan çok fazla polemik yok. Emin Karaca’nın tespitine göre ilk polemik, Tazminat döneminde pek çok ilke imza atan Şinasi ile Said Bey arasında. Arapçadan gelen deyimlerin dilimizde orijinaline sadık kalarak mı, Günçe’nin şiirinin söyleyiş itibariyle Garip’le, İkinci Yeni’yle yakınlıklar içinde olduğu tespiti yapılıyor. Ama içerik olarak bireyi ihmal etmeyen, hatta öne koyan bir toplumcu bakışı var. Yukarıda Günçe’nin hayatının farklı dönemlerinden fotoğraflar. yoksa dil uyumuna dikkat edip değiştirilerek mi kullanılması gerektiğini tartışmışlar. Emin Karaca, bu tartışmanın gayet efendice ve medeni gelişen, örnek bir polemik olduğunu belirtiyor. Ama çoğu polemik efendice başlasa da sonunda kişiselliğe dökülmüş, kavga dövüşe varmış. Bunda da yazarların egoları, “En büyük, en önemli, en bilgili yazar benim!” anlayışı etkili olmuş. Edebiyat tarihinden bildiğimiz Namık Kemal’le Ziya Paşa’nın “Harâbât”, Recaizade Ekrem’le Muallim Naci’nin “ZemzemeDemdeme”, Ahmed Midhat Efendi’nin “Dekadanlık”, “Abes Muktebes” çatışması, Tevfik Fikret’le Mehmet Akif’in “İlericilik Gericilik” kav galarını, Hüseyin Rahmi’nin Cadı romanının tartışılmasını, Nâzım Hikmet’in Resimli Ay’da başlattığı “Putları Yıkıyoruz”, “Garip” akımının tartışılması gibi polemikler ayrıntısı ile anlatılıyor. İlk defa okuyacağınız bir çok polemik de var kitapta. Muallim Naci, Necip Fazıl, Peyami Safa, Ahmet Haşim, Halid Ziya, Hüseyin Cahit, Yakup Kadri, Nâzım Hikmet, Nurullah Ataç ünlü polemikçilerden. Emin Karaca Türk Edebiyatında Kavga’da (Nisan 2017, Kibele Yay.) edebiyat tarihimize farklı bir pencereden bakıyor, okura merakla okuyacağı bir kitap, araştırmacılar içinse yararlı bir kaynak sunmuş oluyor. ERGİN GÜNÇE’NİN KIYMETİNİ BİLMEK Bazı kıymetli şiirler, şairler zamanını bekler. Gizli bir mücevher gibi o zamana kadar gözlerden ırak dururlar. Onları sadece çok dikkatli okurlar ve şiir okumayı seven az sayıdaki şair bilir, konuşur. Ergin Günçe 12 Şubat 1938 doğumlu. Yaşı itibariyle İkinci Yeni şairleri ile 1960 Kuşağı arasında bir yerde duruyor. Şiirinin de benzer niteliği var. Garip’in ve İkinci Yeni’nin ardılı, 1960 Kuşağı’nın öncüsü gibi duruyor ama kendine has bir şiir. Günçe şiirlerinin, yazıldığı dönem için “erken” olduğunu düşünüyorum. O nedenle de “uzun bir unutuluş”tan çok bir geç keşfedişten söz etmek gerek. Bazı kıymetli şairler zamanını bekler dememin nedeni de bu. Günçe’nin şiirinin söyleyiş itibariyle Garip’le, İkinci Yeni’yle yakınlıklar içinde olduğu tespiti yapılıyor. Ama içerik olarak bireyi ihmal etmeyen, hatta öne koyan bir toplumcu bakışı var. Şiirlerinin ve kitabının yayımlandığı 1960’larda ve sonra 1970’lerde de şiiri söyleyişi nedeniyle o dönemlerin hâkim anlayışlarına uzaktı. O nedenle şiirini okuyup Günçe’nin kendilerine ne denli yakın bir siyasi anlayışı olduğunu anlamaları beklenemezdi. Hoyrat ve yok sayıcıydılar. Günçe’yi 16 Ocak 1983’te bir uçak kazasında erkenden kaybetmeseydik yayımlatma okutma ve okunma anlamında kendini 1980’lerde ve 1990’larda daha rahat hissedeceğini düşünüyorum. Seveceği, yoldaşlık edeceği birçok şair, dergi ve yayınevi olacaktı. Günçe’nin şiirini gizlendiği yerde keşfedenin 1980 Kuşağı şairleri olduğunu görüyoruz. Hakkında ilk yazılar 1980 Kuşağı şairlerinin imzasını taşıyor, onların dergilerinde yayımlanmış. Günümüz şiir okuru da şairini tutkuyla okuyor. Ali Özgür Özkarcı “Ergin Günçe şiirinin meraklılarına ithaf ettiği” derlemesi Ergin Günçe Bir Kalkışma Yüreğindeki Çiçek’te (Nisan 2017, Edebi Şeyler Yay.) tanıklıklar ve çözümlemelerle okuru, hem Günçe’nin yaşamı ile buluşturuyor hem de şiirleriyle ilgili düşünmeye çağırıyor. Necmiye Alpay, Murat Belge, Salih Yurttaş, Ertuğrul Kürkçü, Özdemir İnce, Yalçın Küçük ve oğlu Dadal Günçe tanıdığı Günçe’yi anlatmış. Mahmut Temizyürek, Akif Kurtuluş, Haydar Ergülen, Ali Çakmak, Gonca Özmen, Utku Özmakas Barış Özgür, Murat Alat Ergin Günçe’nin şiirini değerlendirmiş. Sevdiğim, kıymet verdiğim, aynı üniversitede olmamıza rağmen tanışmadığıma hayıflandığım şairim Günçe’yi anlatan bir kitap ortaya çıkmış. Gelecekte yazılacak biyografisi için iyi bir kaynak kitap olmuş. Tavsiye ederim. n 10 25 Mayıs 2017 KItap