02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

selim ileri’DEN “sona ermek” ‘Yazmak dinmiyor...’ Selim İleri yeni romanı “Sona Ermek” ile pek çok eser vermiş bir yazar eskisinin yarım kalmış romanını diriltmeye çalışırken döndüğü zihnine götürüyor okuru. Bu zihinde ise geri gelmesi imkânsız yaşanmışlıklarla birlikte, otobiyografik bir döküm de yaşamakta... asuman kafaoğlu büke “ Yazmak dinmiyor” diyor Selim İleri’nin doksan yaşındaki yazar kahramanı. Yazmak, Kelimelik oynamaya benzemiyor, orada elinize belli sayıda harfler veriliyor ve onlar tükenene dek sözcük üretiyorsunuz. Yazar için durum farklı, “Yazmak bitmiyor” diyor yine aynı karakter. İleri, Sona Ermek romanının merkezine bu düşünceyi yerleştirmiş. Sona Ermek (Everest Yayınları, 262 s.) farklı bir anlatı tekniğine sahip, yazar burada ikinci tekil şahsa yönelik bir anlatı geliştiriyor. Sanki roman kahramanlarını karşısına oturtmuş, onlara yazdığı romanı anlatıyor, hatta belki hepsini bir baloya davet edip onlara kendilerini anlatıyor. Her birine “sen” diye hitap ederek anlatıcı bazen aynada baktığı kendiyle, bazen de kahramanlarıyla konuşuyor; benliği bölerek her kahramanda, her objede ve her eserde “sen”in izlerini göstererek... SELİM İLERİ’NİN KENDİSİ Bazı okurlar kurgusal kahramanların sırlarında yazarın izini arar; diye lim roman kahramanı karısını aldattı, yazar da aldatmış mı merak eder ya da acı bir çocukluk anısının ne denli yaşandığını sorgular. Kurgusal olanın içinde gerçeklik arama, romandan zevk almayı bir bakıma engeller, öte yandan Gustave Flaubert’in “Madame Bovary, c’est moi” sözlerinin de gerçeklik payını unutmamak gerekir, her kahraman biraz yazardır, onun ‘Zihnimdeki revünün romanını yazmaya çalıştım’ Yaşam ve edebiyatın birleştiği noktadır Selim İleri. Edebiyatının da bundan bir farkı, geri kalır yanı yok. Nasıl ki edebiyat yaşamın, yaşam da edebiyatın temellerini atıyor; Selim İleri de kendi yaşamıyla edebiyatının, edebiyatıyla da yaşamının temellerini atıyor. Sanıyorum temel yanlış kelime... Temel çoktan atılmış. Artık bu temel üzere yükselen gökdelene bakmak gerekiyor. “Sona Ermek” bu gökdelen işte. İleri’ye yeni romanını üzerine inşa ettiği duyguları sorduk. MELİSA BULUT İ thaftan başlamak istiyorum: “Issız akşamlarında beni okumuş olanlara”. Ne güzel bir ithaf, bir anlamda yılların yılı okurlaranıza gönül borcunun ifadesi mi bu? n Kesinlikle öyle... Tam söylediğin gibi. Sona Ermek ismine de yakışacağı gibi bir ithaf koymamayı da düşündüm başlarda ama sonra, uzun yıllar beni bırakmamış okurlarıma, bu ithafın bir gönül borcu olarak yazıldığını yansıta cak umuduyla bunu buldum. Son anda bulup karar verdiğimiz bir ithaf bu. Benim kemikleşmiş bir okurum yıllar boyu hep oldu. Onlara bir teşekkür olsun istedim. n Sona Ermek hangi duyguların romanı? Hangi duygular yazdırdı size? Yazarkenki ruh hâlinizi de bu soruya katabiliriz... Yani bir anlamda romanın üzerine kurulduğu ruh dünyası merak ettiğim diyebilirim... n Bu roman sanıldığı kadar kısa bir süreçte yazılmadı. Bir önceki romanım Mel’un’dan da önceydi aklıma düşüşü. Sona Ermek’in gerisinde nereden bakılsa bir on yıl var. Bu son yıllarda özelikle bütün hayatım boyunca unutamadığım şiirler, öyküler, filmler, müzikler, oyunlar; hepsinin, silinip gitmeyi bir kenara bırakın, hep yaşayageldiğini fark ettim. Yola çıkışım onların belleğimde hep yaşamış olması ve derin izler bırakmış olması. Romanda da vurgulamaya çalıştığım gibi bir buz revüsü gibi geldi bana romanı yazdığım süreçteki yaşadıklarım, duygularım... Çocukluk yıllarımda İstanbul’a buz revüsü grupları gelirdi. Bir revü sahnesi biter ötekisi başlardı. Baktım ki yıllar yılı hem bizim edebiyatımızdan hem de dünya edebiyatından, sanatından birçok şey bende bu revüleri andırır sahneler yaratmış. İşte ben de bu zihnimdeki revünün romanını yazmaya çalıştım. n Bir balo imgesi dönüp duruyor romanda. Zihninizi bir balo salonuna sığdırmak nasıl hissettirdi size? n Hayatımda bu yaşa kadar hiç baloya gitmediğim için balolar bende hep bir hayal sağanağıydı. Ama bunların hayallerde kaldığı sürece güzel, gerçekte ise bomboş olduğunu alımladım. Sona Ermek’te de bu hayale açtım kapılarımı yalnızca... n Kendinizle bir konuşma mı Sona Ermek, Bir hesaplaşma ya da? Böyle bir yanı da var mı romanın? n Mutlaka var. Bir iç hesaplaşma, bunun yanında bir iç döküm, içte bastırılmış seslerin dışavurumunun bir yansıması diyebiliriz Sona Ermek için. n “Roman yalan sanatıdır,” diyorsunuz ya kitabın sayfaları içinde de... Peki, siz neden gerçeklerinizi bir yalanın peşine doluyorsunuz yıllar yılı? n Becerebildiysem ne mutlu ama bilmiyorum... Her seferinde gerçekleri romana, öyküye dönüştürdüğünüz vakit onları daha güzel kılabilmek için bol bol da yalan söylediğimiz bir gerçek. Önümüzde serili olan gerçeği daha estetik bir duyuşa dönüştürebilmek için yalanlar gerekli. Ancak her ne kadar gerçeklikten yola çıkılsa da gerçeğin kendisi kadar derinini yakalamak mümkün olmuyor. Gerçek her zaman daha derin, daha acıtıcı, daha etkileyici... n Sona Ermek / Selim İleri / Everest Yayınları / 264 s. 12 25 Mayıs 2017 vedat arık dünyayı algılayış şekline göndermeler taşır. İleri, Flaubert’in bu sözüne birkaç kez dönüyor roman içinde. Roman kahramanlarını da bireyin bölünmesi şeklinde okunacak şekilde yaratıyor. Bilinçakışı karakterleri buluşturan bir unsur oluyor. Romanda öne çıkan birkaç karakter yer alıyor. Kraliçe adıyla andığı kadın yazar, anlatıcının hayranlık duyduğu, doksanlı yaşlarında ölen bir yazar. Aktris diye söz ettiği kadın ise hayatta en büyük tutkuyla âşık olduğu, ünlü bir oyuncu. Bu iki kadın kendileri kahraman olmanın dışında, oynadığı rollerle ve yaratığı kadınlarla bütünleşiyor. Bir başka karakter ise padişah IV. Murad. Roman, anlatıcının geri dönüşleri ve belleğini tazeleme girişimiyle başlar. 1990’ların sonunda yazmaya başladığı ama bir türlü tamamlamadığı “Ben ki Sultan Murad Han Gazi” adlı romanının dosyasını dolaptan çıkartır ve yeniden üzerinde çalışmaya yeltenir. Fakat bu zorlu bir çalışmadır çünkü dolapta duran metnin eskidiğinden şüphelenir. Yazar yaşlandıkça eseri de yaşlanır ona göre, her yeni yazdığını daha yaşlı, daha bitkin bulur. Öte yandan, yazacakları yıllardır ona eşlik etmiştir, içinde âdeta yıllanmıştır. Yaşlandıkça belki de tortudur yazılanlar diye düşünür. Bu sahneyi durdurur çünkü iki sorun belirmiştir: Birincisi bunları daha önce yazmıştır, anı kitabında, romanında, gazete yazılarında, söyleşilerde anlatmıştır. Okurların hatırlayacak olmalarından kaygılanır. İkincisi ise bundan kurtulmasına imkân yoktur. Yine bunlar çıkageldiğine göre, yazmak zorundadır. IV. Murad’ı anlatmak isterken kahramanlar hangi izdüşümlerle yaratılır diye sorar, “Senin Dördüncü Murad’ında >>senden...” diye yanıtlar. Bu ka rakterlerin hepsinde anlatıcının KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle