25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OSMAN S. AROLAT’TAN “50 YIL ÖNCENİN BAŞKALDIRAN DÖRT ŞAİRİNE YENİ SORULAR” ‘Heyecanlarını yitirmediler!’ Osman S. Arolat’ın “50 Yıl Öncenin Başkaldıran Dört Şairine Yeni Sorular” adlı kitabı, Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Süreyya Berfe ve Özkan Mert ile elli yıl arayla yaptığı iki söyleşiden oluşuyor. Kitap, bu dört şairin yarım asır sonraki konumlarını, yaşamın onlar için nasıl aktığını ve sanata bakışlarını çeşitli dönemlerdeki şiirlerinden örneklerle ortaya koyuyor. Arolat ile şiir ve devrim hattında kitabını konuştuk. gamze Akdemİr gamzebaharakdemir@gmail.com E lli yıl aradan sonra hazırladığınız bu kitapla neyi amaçladınız? n 1960’ların sonlarında İkinci Yeni’ye başkaldıran dört genç şair; Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Süreyya Berfe ve Özkan Mert gençlik arasında çok ciddi bir yankılanma yaratmıştı. Niçin başkaldırıyorlardı? 1969’da bu konuda bir söyleşi yapmak üzere ANT Dergisi’ne davet ettim. Dördü de geldi. Söyleşiyi, içine şiirlerini de koyarak iki sayı süresince yayımladık. O duyguları, heyecanları anımsatmak istedim. O söyleşinin uzun yıllar önceki bir derginin sayfalarında kalıp unutulmamasını ve şairlerin geldiği noktayı bir durum değerlendirmesiyle sunmak istedim. n Onlarla o ilk söyleşinin öncesinde de tanışıyordunuz değil mi? n Tabii, şiirlerini ben de yakından izlerdim. Yenikapı’da buluşur, birlikte şiir okurduk. n İkinci söyleşiyi otuz yıl sonra yapmak istediniz ama olmamış. Onu da anlatır mısınız? n Evet, dördünü tekrar biraraya getirmeye çalıştım. Davet ettim. Özkan ve Ataol geldi. İsmet “Unutmuşum” dedi. Süreyya ise İsmet’e Sivas Olayları lehine yazdı diye kızgındı, o nedenle gelmedi. Özkan’ın talebiyle ellinci yılda bir buluşma daha düşündüm ama yine biraraya gelmezler diye bu sefer soru yolladım. Elli yıl hayatınızda nasıl aktı, şiirinizde neler değişti, bu dönemde şiiri nasıl buluyorsunuz gibi üç soru sordum. Ataol ve Özkan kendi yaşamöykülerinin o dönemini anlatarak cevaplandırdı. İsmet ise yüz yüze söyleşi yapmak istedi. O söyleşi de kitapta yer aldı. Süreyya ise kısa bir yazı gönderdi. Bunun yanı sıra kitabın ikinci bölümüne hepsinin başlangıç, orta ve son dönemlerdeki şiirlerinden birer tane ekledim. Bu arada kitabın ikinci baskısında kapağa isteğim üzerine şairlerin isimleri de eklenecek. İlk baskının hemen tükenmesi bu arkadaşlarımızın hâlâ çok önemsendiğini gösteriyor. “ŞİİRLERİNİ HİÇ REDDETMEDİLER” n 1969’un o dört genç şairinin tavrı nasıl bir adanışa işaret ediyordu? n Devrimin şiirdeki ve sanattaki ifadesine adanıştı. Yeni bir devrimci şiir, devrimci sanat idealinin peşindeydiler. En önemli özellikleri yazdıkları şiirlerin gençlik arasında yankılanmasıydı. n Elli yıl sonraki durum tespitleri ne? n Tabii hepimiz aslında Sovyetler’in dağılmasından sonra bir kaybedilmişlik duygusuna kapıldık. Yeni bir örgüt yapısı da yoktu. O boşlukta kendimize tek tek, birey birey yol aramaya çalıştık. Bir kere şiirlerini hiç reddetmeyen insanlar. Mesela İsmet Özel, ‘Evet İsyan’ gibi ilk şiirlerini coşkuyla kabul ediyor. Hatta 2013’te yayımladığı Şiir Resitali kitabında onlara da yer veriyor; hem eskiyi reddetmeyip eski şiirlerine çok önem verdiğini söylüyor hem de niye koptuğunu anlatıyor. “Ben hâlâ iyi ve önemli şiirler yazıyorum, son yazdığım şiir de (‘Savaş Bitti’) çok önemli bir şiir” diyor. Ataol Behramoğlu’nun sürgün yaşadığını, o sürgünün kendisini etkilediğini, Türkiye’ye döndükten sonra da daha millîci bir tavra girdiğini görüyoruz. Biraz farklı olsa da bir başka çizgide hareketini sürdürüyor. Bir Ege kasabasına yerleşen Süreyya Berfe “Biz bir şeyler yaptık ve devam ediyoruz” diyor. Süreyya daha ziyade Kayseri’de yedek subay öğretmenliğinden sonra Anadolu Osman Arolat, dört genç şair ile yaptığı söyleşinin uzun yıllar önceki bir derginin sayfalarında kalıp unutulmamasını ve şairlerin geldiği noktayı bir durum değerlendirmesiyle sunmak istediğini belirtiyor. üzerine düşünen bir şair olarak devam etti. Özkan Mert, ilk kitabının toplatılmasından sonra Almanya’ya, oradan da İsveç’e gitti. O dönem benim de muhabiri olduğum İsveç Radyosu’nun Türkçe bölümünde çalıştı. Her seferinde grubu biraraya getirmeye çalışan Özkan, aralarında devrime hâlâ en coşkuyla inanan gibi gözüküyor bana. Şimdi Bodrum’da yaşıyor ve yazıyor. “ONLARA GÖRE İKİNCİ YENİ YETERİNCE DEVRİMCİ DEĞİLDİ” n 1969’daki söyleşinin özellikle ilk bölümünde dört şair de gerici sanat ve Türkiye’de edebiyatın durumunun kötü olmasına ilişkin düşüncelerini paylaşıyor... n Hepsi, İkinci Yeni kuşağının kapanık imajlı şiirlerini çok beğenerek başlamışsa da bir süre sonra bunu yeterli bulmadı. Derdi açık ve net anlatan, sesi yüksek, coşkulandıran bir şiirle karşı tavır geliştirip daha sert yazdılar. Sokaktaki insanla çok daha içiçeler, İkinci Yeni’nin sokaktaki insanla ve genç kadrolarla içiçe olmadığını düşünüyorlar. Onların devrimci şair olarak kabul edilmesine karşı çıkarak “esas devrimci şairler biziz” diyorlar. n Bir akım oluşacağı zaman genellikle bir öncekinden kopuş arz ediyor. Gerçi bunda da bir beis yok... n Esas itibariyle bu dört şairinki de Nâzım’ın 1930’lardaki başkaldırısının, o tavrının bir anlamda kopyasıydı. n Bu başkaldırışlar hatırı sayılır bir verim de sağlamış. n Yeni arayışları getiriyor tabii. İyi sonuç verebilir ama bazen vermeyebilir de. n Sizce bu isimler bağlamında nasıl bir yere gitti şiir? n Ataol’un ‘Bir Gün Mutlaka’ ile başlayan bir macerası oldu ve onu çok yönlü devam ettirdi. Özellikle sürgüne gittiğinde sürgün şiirleriyle ve benzeri alanlarda devam ettirdi. Gençlerde karşılık buldu şiirleri. İsmet ile Ataol, ANT’taki söyleşiden sonra bir dergi yayımlamaya başladı; Halkın Dostları. Orada başkaldırılarının ilk öncü ifadelerini ortaya koydular. Ataol yurtdışına gidince İsmet sürdürdü. En son Nihat Behram devam ettirdi. On sekiz sayı devam edebildi çünkü 1971’de sıkıyönetim tarafından kapatıldı. O nedenle öncü ifadelerini geliştiren yeni malzemeyi ortaya koymaları mümkün olamadı. Özkan, kitabı toplatıldığı için yurtdışına kaçmıştı ama şiirden kopmadı. Süreyya, biraz geri çekildi ama o da kopmadı. Bir ara çok önemli bir reklam metin yazarı oldu. Sonra bundan da sıkıldı ama şiiri bırakmadı. Esasen hiçbiri bırakmadı. İyi şairler olarak başarıyla devam ettiler ve ediyor, hâlâ üretiyorlar. Heyecanlarını yitirmediler. Yirmili yaşlardaki şiir heyecanları ile yetmişli yaşlardaki şiir heyecanları denk. “EN SANCILI PARTİ AKP!” n Elli yıl öncesinde siyaset ve şiir, devrimci duyguyla göbekten bağlı ilerliyordu. Bugün durum ne? n Çok kopuk bir noktada. Son dönemde gördüğüm, özellikle siyasette mutlaka bir yenilenme söz konusu olacak. Klasik siyaset dışında yeni hareketler göreceğiz. PODEMOS ve SYRİZA gibi hareketler Türkiye’de de ortaya çıkacak. Gezi ve Haziran Hareketi bunun başlangıcıydı ama sönük kaldı. Şimdi bir başka yerden yeniden ortaya çıkacak. Bu kaçınılmaz çünkü siyaset toplumu kucaklamıyor. Hep CHP dillendirilir ama bence şu an en sancılı partilerden biri AKP. İçindeki pek çok kadro, bardak ne zaman taşacak diye bekliyor. Bir şeyler illa ki olacak ve siyasette belki yeni liderler çıkacak. n Sıradaki çalışmalarınızı sorarak bitirelim? n Gençlik anılarıma ilişkin bir kitap Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkacak. Onun dışında Bahattin Yücel, Mehmet Tansu, Kenan Mortan, Faruk Pekin ve Fahri Aral’ın 19591971 dönemini değerlendirdikleri bir söyleşi var. Bir de Murat Koraltürk’ün o dönemle ilgili siyasal, sosyal ve ekonomik değerlendirmesi var. O da bir kitap hâline gelip yine Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkacak. n 50 Yıl Öncenin Başkaldıran Dört Şairine Yeni Sorular / Osman S. Arolat / Efil Yayınevi / 96 s. 8 11 Mayıs 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle