19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KItap VİTRİNDEKİLER Çernobil DuasıGeleceğin Tarihi / Svetlana Aleksiyeviç / Çeviren: Aslı Takanay / Kafka Yayınevi / 460 s. 2015 Nobel Edebiyat Ödü’nün sahibi Svetlana Aleksiyeviç, Çernobil Duası’yla Çernobil nükleer felaketi ve sonrasında yaşananlara dair bir sözlü tarih çalışması ortaya koyuyor. Kitap, 6 Nisan 1986’da meydana gelen nükleer reaktör kazasını odağına yerleştirerek trajediyi yaşayan insanların tanıklıklarını aktarıyor. Yurttaşlardan itfaiye erlerine, siyasi parti yöneticilerinden askerlere onlarca kişinin anlattığı hikâyelerle hâlâ yaşadıkları korku, öfke ve belirsizliği gözler önüne seren çalışma, monolog biçimindeki röportajlardan oluşuyor. Derin Göller Kalbindir / Ahmet Ada / Ve Yayınevi / 88 s. Derin Göller Kalbindir, geçen yıl yitirdiğimiz şair Ahmet Ada’nın daha önce yayımlanmamış şiirlerini biraraya getiriyor. Dizelerinde politika ve toplumsal dalgalanmalardan bağımsız bir dil kullanmayan Ada, insanın dünyasında yaşanan kırılmaları doğayla, nesnelerle ve zamanla bütünleştirerek tarihsel zamanı altüst ediyor. Türk Edebiyatında Kavga / Emin Karaca / Kibele Yayınları / 484 s. Emin Karaca, yıllar önce yazdığı, Türkiye medyasının başucu kitabı hâline gelen Türk Basınında Kalem Kavgaları’nda, Tanzimat’tan 1990 ortalarına dek, gazetecilerin birbirini nasıl yiyip bitirdiğini ele almıştı. Karaca, Türk Edebiyatında Kavga adını verdiği kitabında ise edebiyatçıların Tanzimat’tan bu yana giriştiği kavgaları anlatıyor. Tepesi attığında birbirine, “Ben senin cemaziyelevvelini bilirim” diyen basın mensuplarından sonra, bu kitapta da birbirine, “En büyük, en önemli, en bilgili yazar benim!” diyen edebiyatçılara değiniyor. Namık Kemal’le Ziya Paşa’nın “Harâbât”, Recaizade Ekrem’le Muallim Naci’nin “Zemzeme”“Demdeme”, Ahmed Midhat Efendi’nin “Dekadanlık”, “Abes”, “Muktebes” çatışması gibi Tevfik Fikret’le Mehmet Akif’in “İlericilik”, “Gericilik” kavgalarını, Hüseyin Rahmi’nin “Cadı” romanının yarattığı çalkantıları ele alan Karaca, daha sonraki dönemlerde edebiyatçılar arasında çıkan tartışmalara da yer veriyor. Kitap / René Belletto / Çeviren: Orçun Türkay / Sel Yayıncılık / 184 s. İmzasız ve anlamlandırılamayan bir mektup, hayati bir dönemece varmak üzere gün sayan münzevi bir adamın tüm gerçekliğini nasıl altüst edebilir? René Belletto, Kitap isimli romanını bu soru üzerine kurgulamış. Sinematografik bir üslup benimseyen yazar; yalnızlık, obsesyon, varoluşsal sıkıntılar ve geçmişe dayalı travmalarla örülen modern yaşamlara perde aralarken endişe uyandıran ayrıntılarla işe başlıyor. Kaygılı zihninin ve yalnızlıktan sıkılmış kalbinin esiri olmuş bir adamı, isimsiz ama yeri belli bir kitabın peşine düşürüyor. Belletto, gerçeklikle sanrıları buluşturduğu polisiyesiyle okur karşısında. Geçmişe Yolculuk / Stefan Zweig / Çeviren: Ahmet Arpad / Tekin Yayınevi / 160 s. Stefan Zweig, Geçmişe Yolculuk’ta; savaşın farklı biçim ve renklere bürünerek hayatın her alanını işgal ettiği bir dünyada sıradan insanın bu büyük mekanizma karşısındaki hislerini dile getiriyor: Acizlik, korku, kahramanlık, coşku ve harekete geçme isteği... Devletlerin ve orduların bir sayıdan ibaret gördüğü insanın sevdiklerini ve kendi yaşamını kaybetme korkusunu ele alan Zweig, farklı sosyal koşullardan süzülen hikâyeleriyle başka ihtimallerin önünün giderek kapandığı ve savaşa mahkum edilmiş toplulukların ruhunda açılan yaraları mercek altına alıyor. Basti / Intizar Husain / Çeviren: Müge Günay / İletişim Yayınları / 244 s. Kitaba adını da veren Basti, savaşların ve yasal sınırların ayıramadığı kültürel ortaklıkları; İslâm ile Hinduizm, kadın ile erkek, muhafazakârlık ile yenilikçilik arasında mümkün olabilecek yeni bir sentezin ütopik mekânı olarak tanımlanıyor. Basti’nin kahramanı Zakir’in mitsel bir uyuma dayanan toplum düşleri kurar. Buna karşın gerçek hayattaysa yanan şehirlerin yanı sıra yerinden edilen ailelerin dramı ve yok edilen kültürel gelenekler ile yüz leşir. Intizar Husain, bu ikilemler aracılığıyla başka bir Pakistan’ın mümkün olabileceğini vurguluyor. Kadim mitolojilerden semavi dinlere, siyasi ihtilaflardan bireysel hikâyelere Pakistan’ın, Hindistan’ın ve Yakındoğu’nun hafızasını oluşturan unsurları birleştiren Husain, modernitenin unutmaya terk ettiği konuyu ele alıyor. Elflerin Yaşamı / Muriel Barbery / Çeviren: Nihan Çetinkaya / Kırmızı Kedi Yayınevi / 272 s. Roman, nefret ve kötülüğün bulaşıcı bir hastalık gibi yayıldığı bir yerde, farklı şehirlerde yaşayan, aynı dili bile konuşamayan Maria ve Clara’nın ortak noktası, Elflerin dünyasıyla teması üzerinden ilerliyor. Hayvan ve ağaçlarla iletişim kurma yeteneğine sahip olan Maria, kötülüğün güçleri dünyadaki yaşamı tehdit ettiğinde Clara’yla birlikte insandoğa arasındaki uyumu yeniden sağlamak amacıyla yola çıkarken sisler içinden gelen Elfler ve toprağa bağlı köylülerin tek umudu olacaklarından habersizdir. Muriel Barbery, kitabında, yitip giden uyumun yeniden kurulması ancak doğanın ve sanatın güçleriyle bir araya gelindiğinde mümkün olabileceğini anlatıyor. Deniz Kabuğundan Evler / Nurhan Atalay / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 200 s. 17 Ağustos 1999 İzmit Depremi, 1939’da yaşanan Erzincan Depremi’nden sonra, can ve mal kaybının bile tam olarak belirlenemediği, yirminci yüzyılda Türkiye’deki ikinci büyük depremiydi. Nurhan Atalay, bir anı örneği olan Deniz Kabuğundan Evler’de, resmî verilere göre 17 bin kişinin yaşamını yitirdiği, 43 bininin yaralandığı depremin ardında bıraktığı manevi yıkıntıları ve açtığı yaraları kendi yaşamındaki acı hatıralardan yola çıkarak irdeliyor. İzmir Ermenileri / Derleyen: Zakarya Mildanoğlu / Aras Yayıncılık / 264 s. İzmir Ermenileri sahiden yaşadı mı? Ege’nin yeryüzünde bir cenneti andıran bu kıyılarında var oldular, nefes aldılar, yürüdüler, konuştular, doğdular ve öldüler mi? Zakarya Mildanoğlu, “Ege Kıyılarının Yitip Gitmiş Sakinleri” alt başlığıyla yazdığı İzmir Ermenileri’nde, Türkiye’nin en büyük ve en özel şehirlerinden İzmir ve çevresinde yüzyıllarca yaşayan ve izleri silinen Ermenilerin öyküsünü anlatıyor. Çalışma, Ermenilerin kentteki yerine; kilise, okul, hastane, matbaa, basın gibi kurumlarına; mimarilerine, sanatlarına, ticaretteki rollerine, komşu topluluklarla ilişkilerine ve hatta giyim kuşamlarına, çok sayıda fotoğrafın da yardımıyla bakarak okura İzmirli kimliğini taşımanın nasıl bir hâl olduğunu tahayyül ettirmeyi amaçlıyor. Mitoloji Nedir, Ne Değildir? / Oğuz Mutlu / Gürer Yayınları / 108 s. Sadece söylenceleri bilmek, mitolojiyi iyi bilmek anlamına gelmez. Mitolojiyi iyi bilmek için her şeyden önce mitolojinin ne olduğunu ya da ne olmadığını iyi bilmek gerekir. Oğuz Mutlu’nun kaleme aldığı Mitoloji Nedir, Ne Değildir, okurlara mitoloji hakkında değerli ve temel bilgileri sunmayı amaçlıyor. Mitolojinin dinlerle ve sembollerle olan ilişkisini anlatan Mutlu, mitolojinin insanlık, bilim ve sanat üzerindeki etkilerine de değiniyor. Yazar, kitapta alışılagelmişin aksine sadece Yunan mitolojisine değil, diğer birçok mitolojiye ait ayrıntılara da yer veriyor. Zygmunt Bauman ile Söyleşiler / Zygmunt Bauman, Keith Tester / Çeviren: Mesut Hazır / Heretik Yayınları / 192 s. Zygmunt Bauman ile Söyleşiler, düşünürün söylemine bir giriş niteliğinde. Bauman’a âşina olanlar kadar, onun düşüncesine dair derli toplu bir metin okumak isteyen okurlara da sesleniyor kitap. Bauman bu metinde; hem insan yanıyla, hem sosyolog hâliyle hem de filozof olarak karşımıza çıkarken bizi edebiyatın devleriyle, sosyolojinin kurucularıyla, çağdaş entelektüellerle buluşturuyor: Labirentlerden geçiyor, Nazi zulmüyle yüzleşiyor, modernliği masaya yatırıyor, postmodern durumu tekrar ele alıyor, akışkan dünyayı keşfe çıkıyor, öteki üzerinden yeni bir ahlak öğretisi geliştiriyor. Bektaşî Fıkralarında İrfan / H. Dursun Gümüşoğlu, Hüseyin Cılga / Post Yayın / 204 s. Anlatılan bir fıkra o toplulukta bulunan bireylerin duygu dünyalarına tercüman olur. Ortak noktaları öne çıkarır, samimiyeti artırır ve barışçıl ortamı yansıtır. Bektaşî fıkraları sadece güldürmek için anlatılmaz, bir hikmet içerir. Hayatın hakikatini ya öğretir ya da hatırlatır. Bu nedenle Bektaşî fıkralarının, kendi türü içinde ayrı bir yeri vardır. Kitapta H. Dursun Gümüşoğlu ve Hüseyin Cılga, zekice söylenmişlerin yanında, hem düşündüren hem de güldüren fıkralara yer veriyor. Ana fikir olarak verilmek istenen mesajlarda İslâm’ın temel değerleri ile ilişkisine, tasavvuf ehli kimselerin şiirlerinde benzer konuları nasıl işlediğine dikkat çekiyor. n 28 11 Mayıs 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle