26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bahar geldi, konumuz aşk... Ovidius’un aşk öğütleri, çağlar boyunca basit ve klişe bulunmuştur ancak XX. yüzyıldan itibaren eserin psikolojik ve toplumsal anlamları üzerinde daha fazla duruldu. Çağdaş aile düzeninin yerine oturması, kadının erkeğin gözünde değer kazanması, modern ikili ilişkilerin dinamiği açısından bakıldığında, Ovidius her çağın, her toplumun hikâyesini anlatan bir eser “Aşk Sanatı”. B undan tam 2000 yıl önce, İS 17’de, Romalı şair Publius Ovidius Naso sürgüne yollandığı Köstence’de, sıkıntılı geçen dokuz yıl sonunda vefat etti. Yazar ve bestecilerin doğum ve ölüm yılları sanatçıları anmak için vesile oluyor; ölümünün iki bininci yılında özellikle Ovidius’u anmak gerekir diye yazarın sevilen bir eseriyle klasikler köşesine konuk edelim istedik. AŞK SANATI İS 8’de Elba adasındayken ani bir emirle İmparator Augustus tarafından Roma’ya çağrılır. Augustus, daha sonraki çağlarda yaşayacak tüm diktatörlere ilk örnektir. Dönmesini emrettiği Ovidius’a neden kızdığı tam olarak bilinmez ama iki suçtan yargılanacağı söylenir: Birincisi Aşk Sanatı adlı eseri Augustus’un başlattığı ahlak reformlarına ters düşüyordu; eserin zinaya teşvik ettiği gerekçesiyle dava açılmıştı ama asıl hiç açıklanmayan nedenin başka olduğu konusunda söylentiler vardı. Bir ihtimalle Ovidius boşboğazlık edip imparator ve ailesi hakkında ileri geri konuşmuştu ve bu sözler her yerde ispiyoncuları olan Augustus’un kulağına gitmişti. Ovidius Roma’ya döner dönmez imparatorun özel mahkemesinde devlete ihanet suçuyla yargılandı ve Köstence’ye (o zamanlar Tomis) sürgün edildi. Ovidius, varlıklı bir ailenin oğlu olarak Roma yakınlarında Sulmo’da (bugün Sulmona) dünyaya geldi. Babası onun devlet yönetiminde çalışmasını arzuluyordu; bu amaçla hitabet ve hukuk eğitimi alması için onu on iki yaşında Roma’ya yolladı. Ovidius Roma’ya geldiğinde Jül Sezar on üç, Cicero ise on iki yıl önce öldürülmüştü. Antonius ve Oktavius (henüz o dönemde Augustus adını almamıştı) arasındaki Aktium Savaşı bitmiş, Roma’da barış dönemi başlamıştı. İmparatorluğunun resmî dini çoktanrılıydı ve İsa henüz çarmıha gerilmemişti. Ovidius böyle bir ortamda Roma’nın en ünlü şairi oldu. Kendisine teklif edilen resmî görevi kabul etmeyip yazarlık ta karar kıldı. “Ağzımdan ne söz çıksa, dizeler hâlinde çıkıyor” onun meşhur lafıdır. Herkes tarafından doğal edebi yeteneğe sahip olduğu düşünülüyordu. Ama onu en çok “aşk profesörü” rolüyle tanımaya başlamıştı okurları; Tristia adlı eserinde “Okuduğunuz bu adamın kim olduğunu, beni, tatlı aşkın oyunbaz şairini, tanımak için kulağınızı açın genç kuşaklar” diye seslenir okurlara. Bu ses tonu Aşk Sanatı’nda da baştan sonra hissedilir. Üç bölümden oluşan kitap, okura aşk ve baştan çıkarma sanatını öğretmek için yazılmış tır. Birinci bölümde, erkeğin kadını nasıl tavlayıp baştan çıkaracağı öğretilir. İkinci bölüm, bir kez kazanılmış kadının sevgisini nasıl koruyacağını öğretir erkeklere. Üçüncü bölüm ise kadınlara yazılmıştır, onlara nasıl davranmaları gerektiğini anlatır şair. Birinci bölüm, Tanrıça Venüs’e dua ile başlar ve sevgili bulmak için gidilmesi gereken yerler, yapılması gereken davranışlar anlatılır. Doğum gününü unutma, elbisesini düzelt, tozunu silk, toz olmasa da varmış gibi yaparak hayali tozu silk ve asla kadının yaşını sorma. JeanHonoré Fragonard’a ait “Salıncak” (1767), Wallace Koleksiyonu, Londra. Bunlar bugün belki bazı okurlara ucuz hileler olarak görünecektir, bir türlü eskimeyen çapkınlık numaraları. Öte yandan, İlkçağ’da kadının toplumsal konumunu düşünürsek Ovidius’un sözleri farklı bir anlam taşıyabilir. İlkçağ’da kadına tecavüz etmek suç sayılmıyordu, Romalı bir asker savaşta ele geçirdiği topraklarda yaşayan kadınları ganimet sayarak eve getiriyordu. Bir kadına, kadın istemediği hâlde sahip olunması ancak kocası ya da babası şikâyetçi olursa dikkate alınıyordu. Ovidius’un, bu kitapla Roma toplumundaki kadınerkek ilişkilerine yeni bir tanımlama getirmeye çalıştığı söylenebilir pekâlâ. Erkeğin şiddet kullanarak kadına sahip olma yönteminden uzaklaşmasını sağlamaya çalışır. Aşkta ve evlilikte, karşılıklı ve eşit ağırlıklı bir düzen öngörmesi, çağı için yeniliktir. AŞK VE ASKERLİK BENZERLİĞİ Ovidius’un aşk öğütleri, çağlar boyunca basit ve klişe bulunmuştur ancak yirminci yüzyıldan itibaren eserin psikolojik ve toplumsal anlamları üzerinde daha fazla duruldu. Çağdaş aile düzeninin yerine oturması, kadının erkeğin gözünde değer kazanması, modern ikili ilişkilerin dinamiği açısından bakıldığında, her çağın, her toplumun hikâyesini anlatan bir eser Aşk Sanatı. Ovidius’un bir özelliği, konuları alay ve espriyle ele almasıdır. Konularını mitolojik öykülerle, tarihî skandallarla besler ve gündelik hâle getirir. Okurlarına yüksekten bakan bir hâli yoktur, herkesin anlayacağı, okurken eğleneceği bir eser olarak tasarlamıştır kitabı. Roma İmparatorluğu askerî düzende işleyen bir yapıya sahipti, doğal olarak Romalının en iyi bildiği şey asker psikolojisiydi. Bu yüzden Ovidius, aşk ile askerlik arasında benzetmeler yapar. “Erkek nasıl generaline sorgulamadan itaat ediyorsa sevdiği kadına da itaat etmesi kendi yararınadır” der. Savaşta sorgulama olmadığı gibi aşkta da sorgulama olmaz. Erkek kendini aşka ve kadına devrederse mutluluğunu da garantiler. Bu denli gündelik ve erotik aşk öğütleri olmasına rağmen Ovidius’un dili bayağılaşmaz. Elbette arada yüz kızartan olaylardan, konulardan söz eder ama bunları ders vermek üzere yapar. Ayrıca her bölümün sonunda cinselliğe dair bir bölüm yer alır, hatta üçüncü bölümün sonunda, kadına verdiği öğütler kama sutra gibi aşkta çeşitlilik örnekleriyle doludur. Aşkta çeşitliliğe önem verdiğini sık sık tekrarlar. Ayrıca bu satırları gençlerin birlikte okumalarını tavsiye eder. Gerçekten de Roma’da biraraya toplanan gençlerin metni okuyup eğlendiği söylenir. Erotizm, cinsellik, aşk, özgür ifade gibi konularda yazıp da başı derde girmeyen yazar yoktur, Ovidius tabii ki onlardan biridir. Augustus tarafından sürgün edilmesi yetmezmiş gibi sonraki çağlarda da Aşk Sanatı’nın başına gelmeyen kalmadı. İki bin yıldır dünyanın birçok yerinde yasaklandı. 1497’de Floransa’da, Ovidius’un tüm eserleri müstehcen bulunarak toplatılıp yakılmıştı hatta 1930’da ABD’de yasak kitaplar listesinde bulunuyordu. Dilimize çok kereler çevrildi. Bu yazıda İsmet Zeki Eyuboğlu’nun 1994 ve Çiğdem Dürüşken’nin 2014’te yaptığı çevirileri kullandım. n 6 11 Mayıs 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle