Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ÖZLEM KUMRULAR’DAN “HAREMDE TAHT KURANLAR” İktidar yarışında iki kadın Özlem Kumrular “Harem’de Taht Kuranlar”da, on altıncı yüzyılın etkili iki saray kadınının hikâyesini; Nurbanu Sultan ile Safiye Sultan’ın öyküsünü anlatıyor. Kumrular, Venedik Devlet Arşivi’ndeki mektuplardan, elçilik raporları ve Osmanlı kaynaklarından yararlanarak yazdığı kitapla hem Türkiye’de hem de yurtdışında Harem’i âdeta popüler kültür nesnesine dönüştürenlere yanıt verirken hayatları birbirine karıştırılan Nurbanu Sultan ile Safiye Sultan’a odaklanıyor. MEhmet kÂşİf Özkeçecİ Ü lkemizde tarih, çoğunlukla “tekerrürden ibaret” sayılıp geçmişte olup bitenlerin tekrar yaşanacağı düşünüldüğünden bu doğrultuda yönlendirmelerin yapılmasına yardım eden bir disiplin biçiminde algılanıyor. Tarihçi olmayan “tarihçiler” politize edilip bilgi ve belgelerin uzağına düşürülerek eskinin kötü kopyasının inşasına girişiliyor ama tarihyazıcılığının en önemli özelliği de itinayla atlanıyor: Yaşanan her olay, kendi dönemi içinde değerlendirilmeli; o günkü koşullar dikkate alınarak incelenmelidir. Bu hayati özellik gözden kaçırılınca veya unutturulunca geçmiş tevatürlere, kanılara ve yanlış yönlendirmelere kurban ediliyor. Tarihi bir bilim olarak ele alacaksak; geçmişe bilimsel bir gözle bakacaksak yorumdan ve kanaatten evvel, bilgi ve belgeye dayanan fikirlere sahip olmalıyız. Bunun aksi, şimdilerde sıkça karşılaştığımız gibi popüler kültürün araçları tarafından yalan yanlış “bilgilerle” donatılmamıza neden olur ki politikadan günlük yaşama kadar hep “biliyor gibi yapma” hâllerine girer ya da bildiğimizi sanma yanılgısına düşeriz. Yukarıda verdiğim lejandı, bugün Türkiye’de pek revaçta olan Osmanlı’ya yönelme eğilimine uyarlayabiliriz. Osmanlı tarihini, muammaların ve dedikoduların kucağına bırakmak araştırmaların, bilgi ve belgelerin ötelenip yok sayılmasından başka bir sonuç doğurmaz. Yıllarını Osmanlı’nın gerçek tarihini incelemeye veren bilim insanlarının çabalarını öne çıkarmak, sahteleriyle hakiki tarihçilerin farkını ortaya koymak anlamına geliyor. Özlem Kum rular da bu halis tarihçilerden biri ve uzun zamandır Osmanlı’nın geçmişinden kesitleri bilgi, belge ve nedensonuç ilişkisi dahilinde irdeleyerek kitaplar yazıyor. Yeni çalışması Haremde Taht Kuranlar, hem Türkiye’de hem de yurtdışında Harem’i âdeta popüler kültür nesnesine dönüştürenlere yanıt niteliği taşırken hayatları birbirine karıştırılan Nurbanu Sultan ile Safiye Sultan’ın yaşamlarına odaklanıyor. “ARKA PLANDAKİ” GÜÇ KAVGASI Kumrular, Osmanlı’da “ikinci cins” sayılan ama sarayda epey etkin rol üstlenen kadınlardan yola çıkarken yaşanan siyasî ve tarihî kırılmaların derinlerine iniyor Haremde Taht Kuranlar’la. Yazarın Nurbanu Sultan ve Safiye Sultan’ın soyağacını oluşturarak hayat öykülerine yoğunlaştığını görüyoruz. On altıncı yüzyılın etkili iki kadınından Nurbanu Sultan’ın cariyelikle başlayan Osmanlı serüveni, Kanunî Sultan Süleyman’ın tahtta olduğu dönemde, dikkat çeken güzelliği sayesinde, deyim yerindeyse bambaşka bir hâl alıyor. Barbaros Hayrettin Paşa’nın “ganimetlerinden” olan Nurbanu, II. Selim döneminde adına uygun şekilde “ışık gibi” parlıyor. Şehzade II. Selim’in cariyesi Nurbanu, Sultan III. Murat’ın da annesi. Kumrular’ın belge, bilgi ve araştırmaya dayanan çalışması, az önce ifade ettiğim muamma ve tevatür örtüsünü Nurbanu Sultan’ın hayatının üstünden çekip almış. Ne var ki Nurbanu’nun hayatına ilişkin bizzat sıraladığı yalanların varlığına işaret eden Kumrular, tarihin entrika ve sahteliklerle dolu yüzünü de gösteriyor. II. Selim ile Nurbanu’ya çeşitli tezgâhlar açan Hasan Çavuş da kitabın önemli figürlerinden. Bununla beraber, Venedikli saray kızı olduğunu söyleyen Nurbanu’nun kendisine dair gerçek dışı bir geçmiş uydurması da dikkate değer anekdot. Gelgelelim Nurbanu’nun uydurdukları, VenedikOsmanlı ilişkilerinin zeminini kuvvetlendiriyor. Öte yan Özlem Kumrular, hanedanın güçlü iki kadınına yoğunlaşıyor kitabında. dan, eşi II. Selim’in henüz şehzadeyken tahta geçmesi, Kumrular’a göre başlı başına bir karmaşa yaratırken Nurbanu Sultan ise yetkilerini arttırıp birden bire sarayın en etkili isimlerinden oluyor. Hikâyenin ikinci perdesi ise III. Murat’ın padişah olması: Padişah annesi ve haremin bir numaralı ismi Nurbanu, gelini Safiye Sultan’la sürtüşmeye girerken bir Osmanlı geleneği olan kardeş katli de yaşanıyor bu dönemde. Sultan III. Murat, etrafını müstakbel padişahlardan arındırırken Nurbanu ile Safiye de “arka planda” iktidar mücadelesi yürütüyor. DEDİKODULAR VE GERÇEKLER Osmanlı’nın tarihyazıcıları kadınları ısrarla es geçerken Nurbanu ile Safiye benzeri örnekler, imparatorluk tarihinin akışını değiştiren isimler olarak hep ön saflarda. Hanedan kadınlarına ilişkin bilgilerin çok uzun zaman gizlenmesi için titizlikle çalışan dönemin vakanüvisleri ile tarihçileri, belgelere dayanmayan “bilgilerin” ortalıkta gezinmesinin de baş sebebi. Kumrular, bu gerçeğin farkında bir araştırmacı olarak Haremde Taht Kuranlar’ı, yerli ve yabancı kaynakları dikkatle inceleyerek yazmış. Bilgileri dedikodulardan ayrıştıran yazar, Nurbanu ile Safiye Sultan’ın iktidar uğruna akrabalığı bir kanara bırakıp tutuştuğu güç ve iktidar savaşına ilginç ayrıntılar eşliğinde değiniyor kitapta. Osmanlı’nın yükseliş döneminden duraklama devrine adım atmak üzere olduğu yıllarda, Venediklilerin başını çektiği “dış güçlerin” çeşitli entrikaları ile iç çekişmeler (örneğin III. Murat ve II. Selim ile ilgili üretilen dedikodular) de yer alıyor çalışmada. Hanedanın güçlü iki kadınına yoğunlaşan Kumrular, diğer taraftan Osmanlı sarayındaki taht kavgalarına, bu gerilimin perde arkasına ve mevcut çatışmalardan sonuna kadar yararlanan Osmanlı dışındaki devletlerin yapıp ettiklerine de değiniyor. Haremde Taht Kuranlar böyle değerlendirildiğinde, bir örnekten ya da vakadan hareket edip Osmanlı tarihinde hep yeri bulunan; özneleri değişse de yapı olarak aynı kalan kavgalara, bu kavgalarla yoğrulan geleneklere, erkek egemen bir imparatorlukta iktidara ortak olan kadınlara, dedikoduların ve gerçeklerin bir arada yürüyüşüne götürüyor okuru. Farklı kaynaklardan beslenen ve oralardaki bilgileri karşılaştıran Kumrular, kitabıyla bir kez daha tarihçiliğini konuşturuyor. n Haremde Taht KuranlarNurbanu ve Safiye Sultan / Özlem Kumrular / Doğan Kitap / 392 s. 18 11 Mayıs 2017 KItap