19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZEYYAT SELİMOĞLU’nun Bütün eserlerine doğru... Erkeklerin dünyası Zeyyat Selimoğlu’nun tüm kitapları tekrar yayımlanmaya başladı. Bunlardan ilki “Kavganın Sonu ve Başı”nda Selimoğlu, deniz ve doğa insanına dair yeni bir bakış açısı getirirken bir yer ve coğrafya anlatıcısı olarak okurun karşısına çıkıyor. “Direğin Tepesindeki Adam”, yazarın deniz insanlarını anlatan öykülerini bir araya getiriyor. “Kıçüstünde Toplantı” ise gemi yaşamının güngörmüş deneyimleriyle buluşturuyor okuru. Sırasıyla Doğan Hızlan, Feridun Andaç ve Cemil Kavukçu, kitaplar için sunuş yazısı kaleme almış. 16 Nisan 2017’de kaybettiğimiz Erdoğan Köseoğlu’nun objektifinden Zeyyat Selimoğlu (21 Kasım 1990). Kemal Bek 1950’lerin genç kuşaklarca neredeyse unutulan yazarı Zeyyat Selimoğlu’nun (19232000) toplam on beş kitaba erişen eserleri yeniden yayımlanıyor. İlk üç kitap, Kavganın Sonu ve Başı (1955), Direğin Tepesinde Bir Adam (1969) ve Kıçüstünde Toplantı (1970) okurlara ulaştı. Bir romanı (Tutkunun Köşeleri, 1982), bir anı kitabı (Yeni Defter’den Eski Defter’e, 1993), üç de çocuk romanı (Yavru Kayık, 1979; Martılar Adası, 1979; Uyumsuz Nuri, 1981) ve sayısız çevirisi bulunan Selimoğlu’nun, verimli bir yazar olduğu söylenebilir. “KÜÇÜK” İNSANLAR Bir edebiyat yapıtının öznesi olarak deniz, birçok okur ve yazar gibi benim de aklıma “deniz”; “deniz” deyince Halikarnas Balıkçısı, Sait Faik ve Yaman Koray’la birlikte Zeyyat Selimoğlu geliyor. Üç yanı denizle çevrili Anadolu’yu yurt tutan bizler, hâlâ kara insanı olma özelliğimizi sürdürüyoruz ve eski yazınımızda denize pek yüz vermediğimiz gibi yenisinde de bu tavrımızı devam ettiriyoruz. Dolayısıyla bir tür olarak “deniz yazınımız” çok varsıl değil; bununla birlikte Ege’yi konu edinen Halikarmas Balıkçısı’nın öykülerinin (‘Merhaba Akdeniz’ ve ‘Ege Kıyılarından’ vb.) ve romanlarının (Aganta, Burina Burinata ve Deniz Gurbetçileri vb.); İstanbul adalarının bulunduğu dar bir alanını konu edinen Sait Faik’in birçok öyküsünün, Akdeniz’i işleyen Yaman Koray’ın Deniz Ağacı gibi yapıtlarının az bir toplam olduğu söylenemez. Bütün bu yazarlar, yapıtlarının konularını kendine özgü anlatım ve biçemle işler. Sözgelimi denizi, yapıtlarında bir kişi olarak anlatan Halikarnas Balıkçısı’na karşılık Zeyyat Selimoğlu, “gemi adamları”nı anlatır. Bunlar, Sait Faik’in insanları gibi “küçük”tür; sizin ve benim gibi gündelik yaşamın sorunlarının, ekmeğin ve aşkın peşinde, haksızlıklarla karşılaşan, aşklarının karşılıksız kaldığı bir dünyanın insanlarıdır. Böyle bakıldığında, bu insanların özyapılarını denizden çok kara yaşamı biçimlendirir. Yine Selimoğlu’nun öykülerinin özünün gerçek anlamda bir “deniz öyküsü” niteliği taşıyıp taşımadığı da tartışılabilir. Onun öykülerinde denizin, gemi içlerinin ve gemi adamlarının birbiriyle ilişkilerini, neşelerini ve hüzünlerini belirlediği bir gerçek ancak kişilerin özyapılarını belirleyen etmenin deniz olduğunu söylemek de tartışmalı. Kim bilir, belki şöyle ya da böyle tanık olunan “yaşantıların” birer yazınsal yansımasıdır deniz. Direğin Tepesinde Bir Adam’daki “Yeşil Altın” öyküsünde kahraman şöyle der: “Deniz bir şey vermez bize... Verimsiz bir tarla deniz bizim için. Çünkü süremiyoruz bu tarlayı, ekemiyoruz” Deniz bizim değil, biz burada bir konuktan başka bir şey değiliz, geçici...” Buna karşın, Selimoğlu’nun öyküleri, garip bir biçimde deniz kokar ama okur, denizi kahramanlara yansıdığı biçimde görür. DİYALOG USTASI Selimoğlu, enikonu “kameragöz” denebilecek bir betimlemenin ustası. Yazar bunlarda geri çekilmiş; yerini görülenlerin ve tanık olunanların sözcüğe çevrilmesine bırakmıştır: “Başaltı bir karanlık, ısıl ısıl bir ıslaklık; tuzlu sular iniyor duvarlardan aşağı damar damar, küf kokusu geminin yaşı kadar yaşlanmış ve ekşimiz erkek ayak kokusu sinsileşmiş ranzaların arasında. Ranzalar iki sıra, üst üste, gemicinin yeri yurdu yuvası izbeler.” Ev sıcaklığı bulunmayan bu izbelerde kadın, varsa bile rastlantısal. Selimoğlu’nun öyküleri, erkeklerin dünyasını anlatır ama bütün erkeklerin değil, gemi adamlarının... Selimoğlu, bir konuşum (diyalog) ustasıdır ki kimi zaman kendisi susup sözü bütünüyle adamlara bırakır; gündelik dili adım adım izleyen bu konuşumlar, çoğu öyküde yazar için başlıbaşına bir anlatım aracıdır. Kıçüstünde Toplantı’nın ‘Kol’ adlı öyküsünde, kürek ustası İlyas Usta’nın kolu şöyle anlatılır: “Hep gider gelir mi bu kol bütün bir gün boyunca? Bütün gün böyledir hep. Sahibinden ayrı gibi, sahibiyle ilişkisi kalmamış. Kişiliği olan bir kol. Hiç ölmezmiş gibi bir... Yarattığı küreklerde yaşıyor. Kürekler yaşadıkça... Elbette. Erbabı hemen tanır. Neyi? İlyas Usta küreğini. Nasıl, nesinden? Uzaktan bile... Suya dalıp çıkışından, ne bileyim, biçiminden. Öteki küreklerden farkı ne? Çok farklı. Daha bir incedirler, hafif ama suyu iterken güçlü, yorgunluk yapmaz üstelik. Suya dalışları tüy gibi çıkarken de...” Selimoğlu, kahramanlarına Sait Faik gibi sevgiyle, sevecenlikle ve acımayla bakar. Onlarla özdeşleşir kimi zaman. Onlar varsa Selimoğlu’nun yazar yanı tamamlanır yoksa Selimoğlu da yoktur. Kimi zaman kaptandır Selimoğlu; Ruşen’e şöyle der: “Ulan Ruşen. Buyur baba. Ulan senin kafanın dümeni yok, senin kafan olsaydı... Olur idum ben da kaptan senin cibi... Senin dümenin kafanın içinde, benum dümenum da ha bolen cene ellerumun arasinda...” Sait Faik’in kitapları bolca var piyasada. Halikarnas Balıkçısı’nınkiler aransa bulunabilir. Selimoğlu’nun kitapları yeniden yayımlanıyor. Darısı Yaman Koray’ın kitaplarının başına. Onlarsız bir kitaplık eksiktir çünkü. n Kavganın Sonu ve Başı / Zeyyat Selimoğlu / Eksik Parça Yayınları / 120 s. Direğin Tepesinde Bir Adam / Zeyyat Selimoğlu / Eksik Parça Yayınları / 126 s. Kıçüstünde Toplantı / Zeyyat Selimoğlu / Eksik Parça Yayınları / 166 s. 14 11 Mayıs 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle