25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

şEREf bİLsEL’DEN “YaLNIz şİİR” lere dair hatırlamanın yanında denemeye yeni bir boyut, zenginlik kazandıran bir eser oluşturmuş. Sadece şiir konulu bir anlam içeren bir başlık olarak da düşündüren bir ifade “Yalnız Şiir”. “ŞAİR, BİLDİĞİ İÇİN YALNIZDIR” Kitap, şiirin ne aktardığına şairin kaleminden nelerin döküldüğüne ve farklı disiplinlere de değinen çok özel bir çalışma olmuş. Bu kitapta fotoğraftan şehirlere; müfredattan saatlere; çocuklardan rüyaya; darbelerden alfabelere kadar birçok kavram şiirin ortasına çekilerek ustalıkla işlenmiş. “Şiirle Gidenler” bölümünde ilginç isimler var: Ruşen Hakkı, Melisa Gürpınar, Erdoğan Alkan, Sennur Sezer, Ahmet Erhan, Doğan Ergül. Son iki yıldır, Toplu Şiirler hemen ardından geniş ve özgün bir derleme olan Karadeniz Kitabı ve ardından da denemelerinin bir bölümünü kapsayan Yalnız Şiir. Oldukça verimli zamanlar yaşıyor Bilsel, “Şair, bildiği için yalnızdır” diyor. Sadece şairlere değil, okurlara, şiire yeni başlayanlara da onlarca soru soruluyor kitapta. Mesela şöyle diyor: “Şuur sahibi olmadan yazılabilir mi? Yani nesnelerle, kavramlarla kendini sınırlayan zaman ve mekânla bağlantı kurmadan; gösterilenin arka planını merak etmeden, soru sormadan, içinde bulunduğu dile eğilip yakından bakmadan yazabilir mi?” Şair, bir sosyolog aynı zamanda Divan edebiyatından halk edebiyatına, tanzimat’tan Cumhuriyet dönemine kadar geçen zaman diliminde, şairlerin ve sanatçıların kullandığı dile, dilin fonksiyonuna ve farklı yaklaşımlara değinen ve şeref bilsel’in kaleme aldığı “Yalnız şiir”in, şairlerin yanı sıra öğrencilere ve edebiyat öğretmenlerine de söyleyeceği çok şey var. MENSUR ŞİİR GİBİ DENEMELER Bilsel, şairi bir sosyolog olarak görüyor. Türkiye’de vaktiyle şairin insanla olan bağını örneklerle gösteriyor. Aynı zamanda şairin, geçmişhalgelecek üçlemesinde topluma verdiği mesajlar olduğunu da bizlere hatırlatıyor. Şiirin, dili en yüksek mertebede temsil ettiğini sık sık vurguluyor. Siyasi ve tarihi açıdan da şiirin çoğu zaman haber taşıyan, geleceği işaret eden özellikler gösterdiğine, bu tarihsellikle dili yaşatanların şairler olduğuna dikkat çekiliyor. Divan edebiyatından halk edebiyatına; Tanzimat’an Cumhuriyet dönemine kadar geçen zaman diliminde, şairlerin ve sanatçıların kullandığı dile, dilin fonksiyonuna ve farklı yaklaşımlara değinen ve Yalnız Şiir’in, şairlerin yanı sıra öğrencilere ve edebiyat öğretmenlerine de söyleyeceği çok şey var. Bir eser, edebiyata dönük tarihi bilgileri ancak bu kadar zevkli ve verimli hale getirebilirdi. Okuyanlar, Türk şiirinin baştan beri en çok yalnızlığa yakınlık duyduğunu görecek. Kitapta yer alan bazı denemeleri baştan sona mensur şiir gibi de okuyabiliyoruz. “Yazı Masasına İçeriden Bakmak” adlı metinden bir bölüm: “Yalnız kuşlar uçuyordu. Gökyüzü kuşların altındaydı. Gökyüzünün altında taşlar. Dinledim taşların içini. Bezgin akışını suların, dinledim. Boşluğu duydum. Heves ettim sese. Geceyi verip kâğıt aldım. Gümrah kâğıtları duydum...” n Yalnız Şiir/ Şeref Bilsel/ Ayrıntı Yayınları/ 256 s. mustafa özbaş harcadığı için şiir ve şair meseleleri üzerine de çok sayıda yazı yazdı, şiir yıllıkları hazırladı. ocukken bize şehirden gelenlerin yanında taşıdığı başka çocuklar da olurdu. Onların elindeki oyuncaklardan, üstlerindeki elbiselerden ziyade konuşmalarındaki eda dikkatimi çekerdi. Işıltılı, şakır şakır bir Türkçe parıldayıp dururdu ağızlarında” diye başlıyor Şeref Bilsel, şiir üzerine yazılmış denemelerinden oluşan Yalnız Şiir adını verdiği kitabına. Kendinde birikmiş Türkçenin belki de en güzel günlerine, ilk zamanlarına işaret ediyor bu ifadelerinde; tahrip edilmemiş bir Türkçeye değiniyor. Bilsel’i biz şiire dair yazılarından önce elbette şiirleriyle tanıyoruz. Şiire yoğun mesai Ç “ 8 11 Şubat 2016 “EVDE KÂĞIT VARSA HER ŞEY OLABİLİR” Benim dikkatimi çeken şeyi, sanırım başkaları fark ediyordur: Bilsel’in hazırladığı dosyalara, yaptığı röportajlara ve yazdığı yazılara bakınca onun merkezde bulunanlardan fazla kenarda olmayı seçmiş, kalabalıklara fazla bulaşmamış şairlere özel bir ilgisinin olduğu görülür. Yalnız Şiir adını taşıyan bu ilk deneme kitabında da bu durumun bolca izleri var. Deneme, edebiyatımıza Tanzimat’la birlikte girmiş bir tür olmanın yanı sıra Batı’da ilk nevilerini Montaigne ve Bacon’da görüyoruz. Bizde ise Nurullah Ataç ve Salah Birsel, Suut Kemal Yetkin, Vedat Günyol ve Nermi Uygur’un da aralarında olduğu pek çok şair, yazar tarafından “denenmiş” bir tür. Bilsel’in dediği gibi “Evde kâğıt varsa her şey olabilir” düşüncesinin bir meyvesi aslında deneme. Kitabın ayırıcı vasfı, bütün metinlerin yalnızlıkla tamamlanması ve yalnızlığın aynı zamanda bir şiir, şair meselesi olduğunu vurgulaması. Böylece hem yalnızlık üzerine bir kitap gibi okunuyor hem de yalnızlıkla şiir arasındaki gerilimi, yakınlığı ortaya koymuş oluyor. Zaman ve yalnızlık, cemi cümlemize yansıyan iki deli imge ve peşinden gelen hatıralar. Issız bir anda birinin kapınıza vurması ile irkilen bir insan nasıl tepki verirse betimlemeler de aynı etkiyi yaratıyor. Kitabın adı dikkat çekiyor: “Yalnız Şiir” mi, yoksa “Şiir Yalnız” mı, ne dersiniz? Sanırım iki türlü okumaya da açık, kinayeli olması, olması gözetilmiş. Bilsel şiirini okuduğunuzda “zekânın usul usul sözcüklerle buluşmasını” fark edersiniz. Denemelerde de yoğun bir dikkat, oturmuş bir üslup öne çıkıyor. Sanki bazı demeler, yazılırken oluşup genişlemiş. Bununla şunu söylemek istiyorum: Yazarken düşünülerek oluşmuş sanki bazı metinler. Yapayalnız kalmış bir şiir ve yalnız bırakılmış şair KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle