25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

‘Aşk Dersleri’ “Aşk Dersleri”nde, Alain de Botton’un imzası haline gelmiş didaktik, eğitici, rehber öğretmen ruhu mevcut. Roman, Fahid ile Kirsten’in aşklarını anlatıyor. “… Sevgi demem sevgiye Bir döneklik yaparsa bir değişme görünce, Başka yola saparsa sevgili saptı diye. Zamanın soytarısı değildir sevgi asla, Gülyüzlüler göçse de orağına düşerek O değişmez kısacık günlerle haftalarla, Direnir ve katlanır mahşerin ucuna dek.” Shakespeare 116. Sone Çeviri: Talat Sait Halman T alat Sait Halman, William Shakespeare’in ünlü 116. Sonesini dilimize çevirirken, çok zekice, “love” sözcüğünün karşılığı olarak “sevgi”yi kullanır. Bu tercihini çok düşünmüşümdür, diğer sonelerde “aşk” ile çevirdiği “love,” burada “sevgi” olur, çünkü burada duygunun sürekliliğinden söz eder Shakespeare. Türkçede en azından iki farklı sözcükle “love” karşılığı bulmamız bir nimettir. Aşk, heves midir yoksa beceri midir sorusunu sormamızı gerektirmez; aşk’ı heves olarak, sevgiyi ise beceri olarak anlarız. Daha çok denemeleriyle tanıdığımız Alain de Botton, ilk dönem romanlarından yıllar sonra bir romanla çıkıyor okurun karşısına: Aşk Dersleri. Romanın ana temasında bu soruyu ele alıyor: nedir aşk? Heves mi, beceri mi? Hevesi romanın hemen başında bir kenarda bırakıp, bu becerinin nasıl edinileceği üzerinde duruyor. Romantik aşk romanlarının bittiği yerde, çift kendine uygun eşini bulup öptüğünde ve “onlar erdi muradına” denilen yerden başlıyor. Hemen romanın başında bunun bir öykü takibi kurguya sahip olmadığını bilmemiz için özetleyerek giriyor konuya. Rabih ile Kirsten’in aşklarını anlatmaya şöyle başlıyor: “Kirsten’le evlenecek, sıkıntılı zamanlar geçirecek, birçok defa para derdine düşecekler; önce bir kızları olacak, sonra bir oğulları; birinin, başka biriyle ilişkisi olacak; kimi zaman bıkıp usanacaklar, bazen birbirlerini, birkaç kere de kendilerini öldürmek isteyecekler. Asıl aşk hikayesi işte bu olacak.” HAYAT OKULU Alain de Botton 2008’de Londra’da The School of Life adıyla bir projeyi hayata geçirdi. Girişimci ruhuyla de Botton, insanların üniversitede öğrenmediği hayat becerilerini kazanmalarını sağladığı bir okul kurduğunu düşünüyor ve felsefe, edebiyat, psikoloji, yaşam rehberliği gibi konularla modern yaşamın zorluklarını yenme becerisi öğretmeyi hedefliyor okulunda. Çağımızda dinler tarafından yönlendirilmeyen toplumlarda bireylerde oluşan spiritüel boşluğu dolduran bu türden merkezler her geçen gün çoğalıyor. Alain de Botton yirmili yaşlarında başladığı yazarlığıyla benzer yapıda rehberlik sundu okurlarına: nasıl daha yaratıcı olursunuz, potansiyelinizi nasıl geliştirirsiniz, nasıl fark yaratırsınız, vb… gibi konularda onlarca kitaba imza attı. Okurlarını modern hayatın zorlukları karşısında dayanıklı kılma çabasındaydı. İş ilişkileri, kariyer, aşk ilişkileri, evlilik, komşuluk, dostluk, vatandaş olma, sorumlulukların bilincine varma konularını işledi kitaplarında. Yardımcı olarak da felsefe ve sanatı kullandı. “Proust Yaşamınızı Nasıl Değiştirebilir?” (Sel Yayınları, 2015) “Ateistler için Din” (Sel, 2011) “Terapi olarak Sanat” (John Armstrong ile birlikte, Everest, 2014). Aşk Dersleri, adını andığım kitaplardan yapısal olarak biraz farklı çünkü bir roman; ama Alain de Botton’un imzası haline gelmiş didaktik, eğitici, rehber öğretmen ruhu burada aynen mevcut. Roman, Fahid ile Kirsten’in aşklarını anlatıyor. Fahid Beyrutlu bir babayla Alman hostes bir annenin mimar oğlu. Erken yaşta annesini kaybetmiş, babasıyla iyi bir duygusal ilişki kuramamış bir genç. Kirsten ise Fahid’in annesini kaybettiği yaşlarda babasının evi terk edişine tanık olmuş, annesiyle yalnız büyümüş bir genç kadın. Belediyede denetçi olarak çalışıyor ve bir iş sırasında Fahid ile tanışıyorlar. Fahid, “nasıl yaptığını bilmeden, romantik aşk fikrinin altında yatan üç önemli zorluğu aşmayı başarmıştır: doğru kişiyi bulmuş, ona açılmış ve kabul görmüştür.” Bundan sonra çifti evliliğin sıradan rutinleri içinde, bunlarla baş ederken anlatır yazar. Fahid ve Kirsten’i farklı kılan şeyler az romanda, evlilikleri sürecinde başlarına gelenler örnekleme oluşturacak şekilde anlatılıyor, sanki psikoloji dersinde örnek olay olarak seçilmiş gibiler. Belki tek özellikleri, ikisinin de bir arayış ile bu evliliğe adım atması. Fahid, erken kaybettiği anne şefkatini arar, Kirsten ise baba tarafından “reddedilmiş” olma hissinin üstesin den gelmeye çalışır. “Aşk, sevgilinin bizim zayıflıklarımızı ve dengesizliklerimizi düzeltmeyi vadeden özelliklerine duyulan hayranlık demektir. Bir tamamlanma arayışıdır” diye açıklar de Botton. Bu sözlerin doğruluğunu kabul etmek çok kolay değil. Romandaki örnek kadın ve erkek için doğru fakat böylesi bir genelleme yapmak her evliliği açıklamak için yeterli olamaz. Her kadının evliliğe baba hasreti yüzünden girdiğini söylemek, nazikçe dersek, çok iddialı. Aynı şekilde erkeğin de eş seçiminde anne şefkati arayışı, tek neden olamaz. Fahid ve Kirsten’in aşkı bir eksikliği gidermek olarak açıklanabilir ama bunu her evliliğin temelindeki bir tamamlanma istediği olarak görmek abartılı olur. Aşk sadece bir tamamlanma arayışı olsa, insanlar kendilerine benzeyen eş seçme çabasına girer miydi, diye sormamız gerekir. Aşk, sadece bir eksikliği ya da acıyı kapatmak olarak açıklandığında eksik kalır. EVLİLİK DANIŞMANLIĞI Alain de Botton roman boyunca italikle açıklama bölümleri yerleştiriyor metne. Bunlar yazarın denemelerinden bildiğimiz teknikle yazılmış. Öğretici, rehberlik yapan, nasıl yaşamamız gerektiğini anlatan, bir hayli didaktik düşüncelerden oluşuyorlar. Özellikle son bölüm, “Romantizmin ötesinde,” evli çiftlerin gittiği danışmanlık seanslarının metne dökülmüş hali. Argüman üzerine değil, genelleme üzerine oturan açıklamalarla dolu. Yaşam deneyimlerimizin bize özel olduğunu düşünmek isteriz. Acılarımız, aşklarımız hatta ihanetlerimizin tekliği, yaşamın değeridir. Alain de Botton jenerik tipler yarattığının farkında ve bunu şöyle açıklıyor: “İnsanın kendisini, bir roman yazarının sekiz yüz sayfa boyunca tarif etmeye çalışacağı türden alabildiğine incelikli bir karakter olarak değil de, bir psikanaliz ders kitabının birkaç paragrafına sığan parametrelere uyan jenerik bir tip olarak kavramaya zorlanması egosunda sarsıcı bir etki yaratır.” Genelde romancı yaşam deneyiminin karmaşıklığını anlatır, çözmek üzere değil. Fakat burada amaç yaşam deneyiminin karmaşıklığını değil, çözülebilir halini anlatmak. Alain de Botton dar bir çerçeveye oturtuyor konuyu, kendi dünya görüşü üzerinden, asla bir romancı gibi değil, problem çözücü olarak kurguluyor Aşk Dersleri’ni. “Burada iki insan özenle tartışabiliyor. Kimsenin dellenmesine, esip gürlemesine veya küfretmesine müsaade edilmiyor. Sonuç olarak Kirsten ile Rabih de terapinin bazı bakımlardan çağın en büyük icadı olduğu sonucuna varıyor.” Belki de bu çağın asıl yaptığı yaşamı formüllere dönüştürmek. Hatta belki daha ileri giderek, çağın kendi yarattığı sorunlara kendince çözüm bulma arayışı bile diyebiliriz. Alain de Botton çözümler üretiyor, evet, fakat daha temel sorunlara değinmeden yapıyor bunu, örneğin evliliğin neden gerektiğini, çiftler üzerindeki toplumsal baskı konusunu tamamen dışarda bırakarak basit gündelik hayatın çözümleri üzerinde duruyor. n 6 13 Ekim 2016 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle