Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Edebiyat, bir estetik metinler dünyasıdır’ “Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey”, Erdal Öz’ün 1956’dan itibaren yazdıklarının geniş bir seçkisi. Öz, dergilerde 1970’lere kadar öykülerinin yanında eleştiriler de yayımlatmış. Çoğunlukla çağdaşları, hatta arkadaşlarının kitapları hakkında sert eleştiriler yazmış. Y ıl 1956, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin “Haliç’in masmavi sularına bakan muhteşem kantininde” büyük yuvarlak masanın çevresinde buluşan üniversiteli ve liseli gençler derslerden kaytarıp edebiyattan konuşuyor. Erdal Öz, Onat Kutlar, Doğan Hızlan, Konur Ertop, Adnan Özyalçıner, Hilmi Yavuz, Kemal Özer, Ercüment Uçarı, Yılmaz Güney... Dönemin büyük dergilerinde, Varlık’ta, Yeditepe’de, Yenilik’te, Seçilmiş Hikâyeler’de ürünlerini yayımlatmaya çalışıyorlar ama yayımlatamıyorlar. Bu duruma öfkelenip dergi çıkartmaya karar veriyorlar. Harçlıklarını bir araya getirip dergiyi çıkartıyorlar. İsmini de Adnan Özyalçıner buluyor; “a”. Erdal Öz, 21 yaşında. O da Hukuk Fakültesi öğrencisi. Şiirler, öyküler yazıyor. Diğer arkadaşları gibi o da edebiyatı, yeni çıkan kitapları çok yakından takip ediyor. Erdal Öz de dergide sadece öykülerini değil, yazılarını, eleştirilerini yayımlıyor. En ilgi çeken bölümlerden biri “Cebimdeki Yoğurtlar Ceviz Gibi Şakırdar”. Erdal Öz’ün çoğu yazısı bu bölümde yayımlanıyor. Zaten bölümün adını da o koymuş. Türkçede yazılmış en iyi biyografilerden olan “Erdal ÖzUnutulmaz Atlı”da (2009, Can Yay.) Ayşe Sarısayın, bu dönemi anlatırken “Erdal Öz’ün çoğu yazısının da hırçın, tartışmacı, zaman zaman alaycı bir üslubu vardır” der. Sözünü ettiği ilk yazı da 1956’da Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanan Tahsin Yücel’in Haney Yaşamalı’sı hakkında olandır. Yazının başlığı “Haney Yaşamalı mı?” YAZILAR, MEKTUPLAR, ELEŞTİRİLER Erdal Öz’ün düzyazılarının toplandığı “Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!”de (Eylül 2016, Can Yay.) derlenen yazılardan biri de “Çağını yaşamayan sanatçıyı yadsıyorum” diye gönülllükle “Gençlik işte! Olmuş bitmiş, konu edilme si bile gereksiz” diye geçiş tirmiş Ayşe Sarısayın’ın so rusunu. Erdal Öz’le Tahsin Yücel’in dostlukları da baki kalmış. Erdal Öz çoğunlukla çağ daşları, hatta arkadaşlarının kitapları hakkında sert eleş tiriler yazıyor. Kitapta yer alan ilk yazı “Günlük Değil Kedi Salçası” adını taşıyor. Salâh Birsel’in Günlük adlı kitabı hakkında. Amerikalılar akla gelen her şeyi karıştırıp yaptıkları ye meğe “Kedi Salçası” adını verirlermiş. Erdal Öz de İyi niyet ve içtenlikle yazıyor görüşlerini Erdal Öz. Bu nedenle de kötü karşılanacağını, küslükler yaratacağını düşünmüyor. Salâh Birsel’in Günlük’ünün aynı şekilde olduğunu yani günlük olamadığını uzun uzun anlatmakla kalmıyor, başlayan “Haney Yaşamalı mı?”, “Tahsin Yücel eksik, eski ve ilkel bir hikâyecidir” diye bitiyor. Çok sert, sözünü sakınmayan bir eleştirmen olarak çıkıyor karşımıza Erdal Öz. Üstelik yargıları kabul de görüyor. Hilmi Yavuz, Ayşe Sarısayın’a şöyle anlatmış: kitaptaki dil yanlışlarına da büyükçe bir bölüm ayırıyor. Salâh Birsel’e “Karikatürist şair” demeyi de ihmal etmiyor. İşin ilginci, yine Ayşe Sarısayın’ından öğreniyoruz. Bu yazıdan kısa bir süre sonra Erdal Öz, “Haney Yaşamalı mı?” hakkında görüşünü “Ve biz bir kampanya başlattık ‘a almak için Salâh Birsel’in kapısını dergisi’nde. Hepimizin Tahsin (Yü çalmış. Salâh Birsel de Erdal Öz’ü cel) aleyhine, şimdi hatırlayınca kibarca kovalamış (s. 71). Ama bir yüzümüzün kızaracağı ipe sapa kaç yıl sonra Birsel ve Öz’ün yolları gelmez birtakım laflar ettiğimizi ha TDK’da birleşmiş ve dostça çalış tırlıyorum. Bu durum Dram Tiyatrosu makla kalmamışlar, Erdal Öz arka olayında yazı çizi düzeyinden çıkıp daşlarına yazdığı mektuplarda Salâh düpedüz protestoya dönüşmüştür. Birsel’den övgüyle söz etmiş. Bugün açık söylemek gerekirse, İyi niyet ve içtenlikle yazıyor görüş Tahsin’e ayıp ettiğimizi düşünüyo lerini Erdal Öz. Bu nedenle de kötü rum.” karşılanacağını, küslükler yaratacağı Tahsin Yücel’se büyük bir yüce nı düşünmüyor. En sevdiği, saygı duyduğu, örnek aldığı öykücü Nezihe Meriç. Dostlukları da var. Üstelik Nezihe Meriç, Erdal Öz’ün öykülerini okuyan ve eleştiren yakın arkadaşları dışındaki ilk kişi. İlk öykülerinin de Seçilmiş Hikâyeler’de yayımlanmasını yine Nezihe Meriç sağlıyor. Ama eleştirmen Erdal Öz için bunların hiç önemi yok. Nezihe Meriç’in ikinci kitabı “Topal Koşma” için art arda üç yazı yazıyor. “Topal Koşma adı hiç gitmemiş kitaba” diyerek başlıyor ve özünü, biçimini, dilini ayrı ayrı yazılarda örnekler vererek kıyasıya eleştiriyor. Son cümle onu kurtarmış mıdır, bilemem. Şöyle diyor; “Topal Koşma’yı bu yıl içinde çıkan en iyi hikâye kitabı olarak sayıyorum. Sanatçıyı bu başarısından dolayı kutlarım.” SÖZÜNÜ SAKINMADAN... Erdal Öz’ün çok dikkatli bir okur olduğunu, okuduğu kitapları her yönüyle tahlil ettiğini “Yarın Nasıl Bir Gün Olacaksın” üst başlıklı Günlükler’inde (Mart 2016, Can Yay.) yer alan notlarında görmüştük. Hiç yayınlanmayacağını düşündüğü bir günlükte düşüncelerini sakınmadan yazmak, örneğin bir André Gide’i okuduğunu “geriye hiç bir şeye yakın şey kaldığını”, çevirisinin “iğrenç” olduğunu söylemek kolaydır da iş bir dergide yayımlanacak yazıya geldi mi bu düşüncelerinizi kanıtlarıyla yazmanız ve gelecek tepkilere de doğru dürüst cevaplar verecek durumda olmanız gerekir. Erdal Öz’ün hiç sözünü sakınmadığını ama hiçbir zaman da kanıtsız, örneksiz yazmadığını görüyoruz. Ustası olarak Nurullah Ataç’ı bilmiş. O da Ataç gibi sırf içeriğe, biçime bakmıyor, yazarın dilini de eleştiriyor. Yeni sözcükler kullanılmasını, doğru cümleler kurulmasını bekliyor. Kendi de yeni sözcükler kullanmaya özen gösteriyor, dil konusunda çok titiz. “Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey”, Erdal Öz’ün 1956’dan itibaren yazdığı yazıların geniş bir seçkisi. Erdal Öz 1970’lere kadar yoğun bir biçimde dergilerde öykülerinin yanında eleştiriler de yayımlatmış. Feyyaz Kayacan, Attilâ İlhan, Muzaffer Buyrukçu, Yaşar Kemal, Vüsat O. Bener, Adnan Özyalçıner, Kemal Özer, Memet Fuat, Behçet Necatigil eleştirilerinden nasibini alanlardan. Orhan Kemal, Ataç, Nâzım Hikmet, Sait Faik, Edip Cansever, Sevgi Soysal gibi övgüyle söz ettiği yazarlar da var. Ama önemsemediği bir kitap hakkında yazmamış, ciddiye almadığı yazarı eleştirmemiş. Şiir ilk göz ağrısı. Şiir yazmayı, yayımlatmayı bırakmış ama şiir okumayı, eleştirmeyi bırakmamış. Edip Cansever’e özel bir ilgisi, hayranlığı olduğu anlaşılıyor. Ne de olsa 50 Kuşağı öykücüleri ve İkinci Yeni şairleri kader birliği etmiş, omuz omuza bir edebiyat savaşımı vermiştir. Erdal Öz için yayıncılığının yazarlığını engellediği söylenir. Bence öykücülüğü ve romancılığı da eleştirmenliğini engellemiş. “Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey”i okuyun bana hak vereceksiniz. n 14 13 Ekim 2016 KItap