08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ÖZKAN MERT’TEN “EVRENİN ISLIĞI” Bir yeryüzü yolculuğu Özkan Mert şiiri, hayatın tüm halleriyle meşguldür. Şiirlerinin dünden bugüne akıp gelmesinde ve her dönem tazeliğini korumasındaki temel unsur, onun “Şiirin coğrafyası hayattır” anlayışında saklıdır. İSMAİL BİÇER M odern Türk şiirinin kilometre taşlarından olan ve 2016 Uluslararası Naji Naoman Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Özkan Mert, bu kez “Evrenin Islığı” ile okur karşısında. “Evrenin Islığı”, 20122016 arasında yazılmış şiirler toplamı... Özkan Mert bu şiirleri, Türkolog Havva Aktaş’ın ifadesiyle; “Turgutreis Amiral Kahve’de ve Gümüşlük Belediye Kahvesi’nde bir köşeye çekilip yazmıştır.” Bu doğru. Kitapta yer alan bütün şiirlerin altına bakıldığında ‘Gümüşlük’ notu düşülmüştür ve şiirlere Gümüşlük esintisi hâkimdir. “Bu sabah kahvaltımı yaptım Gümüşlük’te,/ denizin sıçrayan mavilerini sürerek ekmeğime.// Vahşi ağzımla başladı hayat!// İçi boş bambu kamışı olup geçirdim dünyayı içinden./ Ne çok çiçek, ne çok uçurum, ne çok nehir/ ne çok insan, ne çok böcek var tanrm evinde.// Yaşamak sana hamile kalmak gibi bir şey// (...)” (Bugün Bir Ahtapotla Seviştim Gümüşlük’te, s. 21). Mert için Gümüşlük, yeryüzünü dolaşan Nehir Şiir’in gelip dinlenmeye çekildiği yerdir. “Burada yaşamaktan çok mutluyum. Doğayla iç içe yaşıyorum. En büyük isteğim, her sabah güneşin ışıklarıyla uyanacağım bir köy evinde yaşamaktı. Bu gerçekleşti. Ama bir ayağım her zaman dünyanın herhangi bir köşesinde... Stockholm, Bangkok, Bali, Barselona...” “İnsanlık benim anayurdumdur” diyen Mert, yıllarca ülkesinden uzakta (sürgünde) yaşamış ve dolaştığı kıtalar, onun “Nehir Şiir” anlayışının doğmasına neden olmuştur. Özkan Mert şiirini çok yakından izleyenler, onun sınırları aşan ‘bir yeryüzü şairi’ olduğunu bilirler. Üstte birinci bölümünü alıntıladığımız “Bugün Bir Ahtapotla Seviştim Gümüşlük’te” şiirindeki “İçi boş bambu kamışı olup geçirdim dünyayı içinden.” dizesi, aslında dünyaya içkin bir dirimselliğin de göstergesidir. Kaldı ki; Vedat Günyol’un “Hepimiz Özkan Mert gibi dünyalı olabilsek!” sözü, Özkan Mert şiirinin derinliğini ve yeryüzüyle olan sıkı ilişkisinin bir ifadesi. Özkan Mert şiiri, hayatın tüm halle riyle meşguldür. Şiirlerinin dünden bugüne akıp gelmesinde ve her dönem tazeliğini korumasındaki temel unsur, onun “Şiirin coğrafyası hayattır” anlayışında saklıdır. Toplam yirmi şiirden oluşan “Evrenin Islığı”, Özkan Mert’in şu an yaşamını sürdürdüğü Gümüşlük’te yazmış olduğu doğa, sevda, aşk ve yalnızlık şiirlerinden ibaret değildir. “Pasaport Kahvelerinde Boyozlar, Eşrefpaşa’da Taşağı Kesik Delikanlılar ve 60’lı Yıllar” da vardır, “Cumartesi Anneleri, Somalı Madenciler, Tabiat ve Devlet” de vardır. Kitaba adını veren “Evrenin Islığı” başlıklı şiir, yukarıda dile getirmiş olduğumuz Özkan Mert şiirinin bütün özelliklerini barındırıyor. İnsanlığın ayak sesleridir “Evrenin Islığı”... Yalın, ahenkli, özgün ve özgür dizelerin buluşma yeri... Destansı bir dilin kendini açıktan açığa gösterdiği, kelime oyunlarından uzak, tüm insanların buluşma yeridir. Şiirdeki o benzersiz imgeler modern insanın nefes alıp verdiği yerdir; bilinç ve duygu bahçesidir. Özkan Mert’in 1968’in politik ortamında doğan devrimci kimliği ödünsüz devam eder. “Evrenin Islığı”, bunun açık kanıtı. “Evrenin Islığı”, bir şairin sadece anlattıklarıyla değil, anlatmadıklarıyla da vardır. “Ne çok şey çaldım dünyadan,/ albatrosların çığlıklarıyla döşeli yüzüme/ en çok yakışanı: Sabah!// Okyanuslarla ve binlerce kentle tanışıklığım/ ne kadar gizlense de,/ tanır beni dünya halkı/ başımdaki şapkadan.// Çünkü başımdaki şapka değil,/ Fethiye mavisi’dir!// Ateş ve güllerle yanık yüzüm karıştırdı zamanı:/ Bu yüzden olsa gerek bulamadım evimi./ Evim olmadı ki zaten hiç! Evim bildim/ yaralarımı ve bozkırların kokusunu./ Rüzgârlara binip/ bir kokunun peşinden gittim hep!// (...)” (Evrenin Islığı, s. 27). Rüzgârlara binip bir kokunun peşinden gitmek, yaşamı ve kendinizi duymak için; “Evrenin Islığı”nı okumalı... n Evrenin Islığı / Özkan Mert / Dafne Kitap / 96 s. KItap 1313 Ekim 2016 EKİM 2016 Estetik ve Politika RealizmModernizm Çatışması THEODOR W. ADORNO, GEORG LUKÁCS, ERNST BLOCH, WALTER BENJAMIN, BERTOLT BRECHT 1930’larda Ernst Bloch ile Georg Lukács arasında başlayan modernizm ve realizm konusundaki tartışma 20. yüzyıl estetiğinin rehberlerinden biri olmuştur. Estetik ve Politika derlemesi, bu iki filozofun yanı sıra Walter Benjamin, Theodor W. Adorno ve Bertolt Brecht’in de katıldığı bu tartışmanın kilit metinlerini biraraya getirmektedir. Bu metinler estetiğin kimi temel kavramlarının aydınlatılması bakımından da temel bir kaynak oluşturuyor: “Sanatın özerkliği ve toplumsallığı”, “popüler sanat ve elitizm”, “formiçerik”... Modernizmrealizm çatışması, İkinci Dünya Savaşı arifesinde doğar ve Soğuk Savaş’ın dinmesine kadar sürer. Bu dönemdeki yoğun siyasal, toplumsal, kültürel kavgaların estetik cephesini oluşturur. Fredric Jameson’un “Sonsöz”ü bu çerçevede bir incelemedir. Günümüzde sanat, özelleştirilmesi, finansallaşması, endüstrileşmesi ve iletişim teknolojileriyle kaynaşması sonucu özerkliğini yitiriyor. Dolayısıyla sahip olduğu politik gücü koruyabilmesi hayati bir önem taşıyor. Ayrıca çağdaş bir realizm tutulması yaşanıyor. Yani modernizmrealizm çatışması da aşılmış sayılmaz. Onun için Estetik ve Politika tartışmaları hâlâ yol gösteriyor. sanathayattarih • eleştiri • kültür • politika DİZİ EDİTÖRÜ: ALİ ARTUN www.iletisim.com.tr [email protected] vimeo.com/iletisim facebook.com/iletisimbirikim twi er.com/iletisimyayin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle