Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
pıerre bayard’dan hınzır bir deneme ‘Okumamaya dair incelikli bir deneyim’ “Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?”, entelektüel dünyada, üzerine konuşulması, en az ekonomik durum ya da seks hayatı kadar tabu haline gelmiş bir konuyu ele alıyor. Pierre Bayard MELİSA BULUT I talo Calvino’nun ünlü denemesi Klasikleri Neden Okumalı?’nın ilk maddesi şöyle: “Klasikler, insanların, hiçbir zaman ‘Okuyorum’ demedikleri, genellikle ‘Yeniden okuyorum’ dedikleri kitaplardır.” Neden? Calvino bunun cevabını geciktirmeden veriyor: Buradaki “okumak eyleminin başına getirilen yineleyici ‘yeniden’ sözcüğünün, ünlü bir kitabı okumamış olmayı kabullenmekten utanan kişilerin yeltendiği küçük bir ikiyüzlülüğü yansıttığı söylenebilir.” Fransız deneme yazarı Pierre Bayard, Calvino’nun klasikleri okuma bağlamında değinip ele aldığı bu ikiyüzlülüğün, aslında çok daha geniş yansımalarının bulunduğunu, okumakla ilgili her alana okumazlığın hakim olduğunu, dahası bu okumazlığın da bir tür okuma eylemi şeklinde algınması gerekliliğini söylüyor. Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Kitabın ismi bile bize çok şey söylüyor içeriğe dair ancak burada önemli olan Bayard’ın nasıl bir yönetemle bu sorunun cevaplarını aramaya giriştiği. Şüphesiz Bayard, iki yüzü aşkın sayfa boyunca sadece laf ebeliği yapıp bu hınzır soruya matrak yanıtlar aramıyor. Okumazlığı bile bir okurun gözünden açıklayıp edebiyat eserlerinden alınmış pasajlar üzerinden, bu sorunun düşünsel derinliklerine iniyor. Bunu yaparken izlediği en önemli yol da; “Okuma aslında birbirinden çok farlı uygulamaları kapsadığından, bir kitabı okuduğunuzu iddia ederken, okumadan tam olarak ne anladığınızın üstünde durmanız önemlidir,” cümlesiyle belirginleşiyor. YENİ KAVRAMLAR Pierre Bayard’ın kitapla ulaşmak istediği sonuç da tıpkı sorduğu soru kadar zihin açıcı: “Okunan kitap kavramını bulanıklaştırmak.” Böylelikle ilkin Niteliksiz Adam’ın sayfalarına dalarak yola revan oluyor. Kitap okumayan ama bunu kitapları çok sevdiği için yapan kahramanın hikâyesinin ardından ise bizi, kitap okumadan yapılan kitap eleştirisinin önemini öğreten Paul Valêry’nin hikâyesi bekliyor. Umberto Eco’nun, Gülün Adı’ndaki kahramanı Baskervilleli William’ın, bir kitabın okunmaması uğruna işlenen cinayetlerin çözümü için uğraşması ise Niteliksiz Adam ve Valêry ile açılan kapıların yanına zihni ferahlatacak birkaç pencere de ekliyor. Bunlar tamam. Peki ya kitapları okumaktan nasıl kurtuluruz sorunun yanıtı... Bayard’ın “kitapları okumaktan kaçış” için önderdiği yol, kültürün kılcal damarlarına kadar yanaşabilmek. İşte o zaman diyor Bayard; “okumadığınız kitaplar hakkında da zaten duymuş olacağınız bilgilerle konuşabilmek mümkün.” Bu yazıyı okuyanlardan bir kısmına, Bayard’ın söyleyecekleri çok ama çok ters gelecek, farkındayım. Çünkü “bizler hâlâ okumanın kutsallaştırma konusu olduğu bir toplumda yaşıyoruz.” Bence bu konuda iyi de yapıyoruz ancak Bayard, “okuma öncelikle okumamadır” derken aslında çok farklı kıvılcımları harlama derdinde. Yeni kavramlar üretiyor bu denemesinde Bayard. En dikkat çekenleri de “kolektif kütüphane” ve “iç kütüphane” kavramları. Bu yeni üretim kavramlarla yazar, bizim çok da farkında olmadan içinde bulunduğumuz ve öğretilmiş bilgilerle genişleyen bellekten söz ediyor aslında. İşte bu nedenle okumanın aslında biz çok da farkında olmadan devam ettiğine vurgu yapıp okumadan da okunabileceğini yine derinlikleriyle açıklamaya çalışıyor. “Kültürlü olmak şu ya da bu kitabı okumuş olmak değil, kitapların bütünlüğü içinde kendini bir yere konumlandırmasını bilmektir, yani onların bir bütün oluşturduğunu bilmek ve her unsuru ötekilerle olan ilişikisine göre bir yere yerleştirebilecek bir durumda olmaktır,” derken de içinde bulunduğumuz çevrelerde herkesin katkısıyla gün geçtikçe genişleyen bir kolektif kütüphanenin bize katacaklarını tekrar hatırlatıyor. Bayard, kitap boyunca öne sürdükleriyle kimi zaman şaırtıyor, kimi zaman güldürüyor kimi zaman da kendi zekâsına hayran bırakıyor okuyanı. Ama biz yine de bu kurnaz denemecinin zekice hazırlanmış kültür tuzaklarına düşmeyelim. Okumaya devam edelim. Bayard’ın kitabını da... n Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?/ Pierre Bayard/ Çeviren: Aysel Bora/ Everest Yayınları/ 222 s. KItap 28 Ocak 2016 9