Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Yalnızlar içinde yalnızdır insan’ Murat Gülsoy “Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet”te kendini çok yalnız hisseden bir adamın bundan kurtulmak için bir tıbbi yönteme denek olmasının ardından yaşadıklarını anlatıyor. zihnindeki kişi gibi davranmaya başlaması, bana şizofreniyi düşündürdü. Mirat şizofren olabilecek bir yapıda. “Şizofrenik hastalar hastalık öncesi sessiz, arkadaşı az, yalnızlığı seven, tuhaf, güvensiz kişilerdir”. Zihnine başka kişi aktarıldıktan sonra da “Kendi düşüncelerinin yüksek sesle söylendiğini işitme. Kendisine emir veren, yönlendiren seslerin işitilmesi. Kendisiyle kavga eden, tartışan seslerin işitilmesi” gibi şizofrenik belirtiler gösteriyor. “Aynı anda iki farklı gerçekliğe inanmaya” başlıyor (bkz. tr.wikipedia.org/ wiki/%C5%9Eizofreni#DSMIV.27eg. C3.B6retan.C4.B1mlama). Zamanla zihnindeki kişi sayısı artıyor ve Mirat kendi olmayı bırakıp zihnindeki kişi gibi davranmaya, onun cümleleriyle konuşmaya başlıyor. Janus’u da gerçekliğin birden fazla yüzü olduğu şeklinde tanımlayabiliriz. Mirat zihninde bir zihnin daha yaşamasını kabul ettikten sonra iki farklı gerçekliği yaşamaya başlıyor. Bir yandan sıradan emekli yaşamını sürdürürken diğer yandan zihninde önce Esra daha sonra Esra’nın uğruna öldüğü sevgilisi ile yaşamaya başlıyor. Zamanla içi dışına yansımaya başlıyor ve Mirat adının anlamına uygun olarak ayna işlevi görmeye içindeki zihinleri dışarı yansıtmaya başlıyor. “Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet”, bağımsız bir anlatı olarak okunabilecek yapıda. Hatta yazarın üzerinde önemle durduğu insanın var oluşsal sorunlarına, yapılan göndermelere takılmadan yarı fantastik, bilimkurgu öğeleri taşıyan akıcı bir roman olarak da algılanabilir. Ama bunun için bu iç metnin başında ve sonunda yer alan önsöz, sonsöz ve ekleri göz ardı etmek gerek. Böylelikle yazarın anlatısını kurarken hedeflediği “farklı gerçeklik”e varılmış, yazarın istediğinden tamamen farklı bir okuma da gerçekleştirilmiş olur. Sonsöz “Bu Akşam Beni Bekleme Çünkü Gece Siyah ve Beyaz Olacak” başlığını taşıyor. “İnsanın yalnızken deliliğe ne kadar yakın olduğunu” düşünüyor metnin anlatıcısı. Eseri oluşturan üç parça ve yalnızlık, delilik ve ölüm kavramları aralarında bağ kuruyor. “Delilik insanın tek başına yenemeyeceği kadar güçlü bir canavar. Akıl belki de kolektif olarak var. Başkaları olmadan akıl sahibi olmak mümkün değil belki” cümlelerinin altını çiziyorum. Sonsöz olarak yer alan metnin ana göndermesi Nerval’e. Nerval kısa yaşamına noktayı koyup kendisini asmadan önce teyzesine “Bu akşam beni bekleme çünkü gece siyah ve beyaz olacak” dizelerini içeren şiirini yollamış. Romantizmin bu büyük şairinin okurunu “düşsel bir zamansızlığın içine çektiği” belirtiliyor. Sanırım “Rüya ve Yaşam” altbaşlıklı “Aurelia”’nın gözümüzden kaçmış Türkçe çevrisini okursak (Çev. Erdoğan Alkan, Cumhuriyet Yay., 2001) Murat Gülsoy’un metninde yaptığı göndermeler daha da berraklaşacak. Bu nadir kitabı okuma listeme ekliyorum. Murat Gülsoy’un “Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet”i (Ocak 2016, Can Yay.) keyifli de olsa düz bir okuma ile yetinilmeyecek, metinlerarası göndermelerle farklı okumalara açılacak, yeni kitaplara ve tabii tartışmalara yönetecek bir anlatı. n BAĞIMSIZ BİR ANLATI M urat Gülsoy denemeyi, aramayı seven, her eserinde işlediği farklı konular, kurduğu yapılar ve anlatımıyla yenilikler, farklılıklar getiren bir yazar. “Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet”te de farklı anlatı katmanları, hatta türler var. Bunları da belirgin olarak birbirinden ayırmış. İçindekiler bölümüyle de belirtmiş. “Önsöz”, “Sonra Yavaş Yavaş Delirdim” başlıklı bir denemeden oluşuyor. Borges’e hitaben yazılmış bir mektup biçimindeki bu metinde Borges’le Shakespeare, Hamlet’in Yorick’i ile Oğuz Atay’ın Olrick’i arasında bağlar kuruyor, Borges ile Tanpınar’ın benzerliklerinden, farklılıklarından söz ediyor. “Hepimiz, tüm insanlar yavaş yavaş deliriyoruz” tezini ileri sürüyor. Bunun nedeni olarak da yüzleşmek yerine zamana bıraktığımız meseleleri gösteriyor. On bir sayfalık bu mektuptan sonra “Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet” adlı anlatı geliyor. Borges’in “okurken okuduğumuzu dönüştürürüz” cümlesi belki de kitaba adını veren bölümün anahtar cümlesi olacaktır. 131 say ŞİZOFRENİK BELİRTİLER falık bu bölüm kitabın gövdesini, “iç metni” oluşturuyor da diyebiliriz. Yarı fantastik bu anlatının kahramanı erken emekliliğini istemek zorunda kalmış bir matematik öğretim üyesi Mirat Alsan. Anlatıda da Alsan’ın yalnızlığından kurtulmak isterken başına gelenler anlatılıyor. Mirat Alsan, işsizliğinin ilk gününde kendini büyük bir yalnızlık içinde hissedip sokaklarda başıboş dolaşırken eline tutuşturulan ve “Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet” başlığını taşıyan bir broşürle kendini Janus adlı bir tıp kurumunda buluyor. Metin düz ve rahat bir anlatımla gelişiyor gibi görünse de göndermelere dikkat etmek gerek. Aceleci okur için Murat Gülsoy bazı göndermeleri bildirmeyi de ihmal etmemiş. “Mirat”ın anlamını da “Janus”un mitolojideki yerini de açıklamış. Ama esas göndermenin Önsöz’deki vurgulamaya uygun olarak Borges’in “Kum Kitabı”na, kitaba adını veren öyküye yapıldığı anlaşılıyor. İkisinde de kahramanının gerçekliğinin ele geçirilmesi, değişmesi var. Janus, ölen kişilerin zihinlerini başkalarının zihinlerine aktaran uluslararası bir kurum. Bir anlamda tıbbi bir deney yapıyorlar ve yalnızlığından kurtulmak için bu aktarımın yapılmasını ka bul edenleri denek olarak kullanıyorlar. Murat Gülsoy anlatısını bir bilimkurgu olarak geliştirmek istemediğinden bu kurumun yapıp ettikleri üzerinde çok durmuyor, kahramanı Mirat’ın yaşadıklarına yoğunlaşıyor. Mirat, “Sağlıklı, neşeli, mutlu. Çıtı pıtı esmer...” bir genç kadını seçiyor. Mirat’a göre Esra birlikte olmayı hayal bile edemeyeceğini düşündüğü özelliklere ve güzelliklere sahip bir kadın. Esra, zihnine gireceği kişi için bıraktığı video kaydını “Bir insanı sevdim mi onun için her şeyi yaparım. Birlikte ölüme bile giderim” diye bitirmiştir. Gerçekten de öyle olmuş, sevdiği ile birlikte çıktığı yolculuk ölümle sona ermiş. Mirat’la Esra, Mirat’ın zihninde konuşmaya başlıyor. Birbirlerini tanıyorlar. Mirat, Esra’yı sadece zihninde yaşatmakla kalmıyor, onun ölümüne kadar yaşadıklarını da öğreniyor. Ailesini, arkadaşlarını, nihayet birlikte ölüme gittiği sevgilisini tanıyor. Anlatının esas amacı bu değil ama böylesi bir söyleşi ve ardından Mirat’ın 10 28 Ocak 2016 KItap