21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Geçmişin yorgun tanığı Krikor Balakyan’ın “Ani Harabeleri” kitabı Paros Yayıncılık’tan çıktı. “Bu dünyaya miras kaldı” Ani. Ani Harabeleri’nin bizim, hepimizin ortak mirası olduğunu kavrarsak çözülmez gibi görünen pek çok sorunun üstesinden gelebiliriz. en bu dünyaya miras kaldım, diyor Ani: Beni kuran, yaratan, yaşatan toplum; çalışkan, yapıcı, yaratıcı, uygar insanların topluluğuydu. Savaştan çok barışı, bereketi, huzuru, adaleti arzuluyorlardı. İlkeleri; sanatta, sosyal, ticari, kültürel yaşamda hep ileriye gitmekti. Ancak, siyasette pek parlak sayılmazlardı. Sayıları çok fazla değildi ama öncü, yenilikçi yapılarıyla başarılara koşarlardı. Bu toplum da benimle birlikte ve benden sonra yaralandı, ezildi, örselendi, çoğunluğu yok oldu…”Bu sözler, Krikor Z. V. Balakyan’ın ilk kez 1910’da yayımlanan “Geçmişin Yorgun Tanıkları: Ani Harabeleri” adlı yapıtını Anahid Hazaryan’la birlikte dilimize kazandıran Satenik Usta’nın, kitabın sonundaki “Ani Kenti ve Nostalji” başlıklı şiirsel yazısından. 1915’te Anadolu topraklarında yaşanan soykırımdan nasıl kurtulduğunu ve o günlerde yaşanan insanlıkdışı olayları sonradan “Ermeni Golgothası” (Türkçesi geçen yıl Belge Yayınları’nın Yaşam ve Anılar Dizisi’nden çıktı) adlı “B Ermenice duvar yazıları. Abuğa Surp Krikor Kilisesi kitabında tüyler ürpertici ayrıntılarıyla anlatacak olan Ermeni din adamı ve mimar Balakyan’ın “Ani Harabeleri” adlı çalışması, kısa bir süre önce Paros Yayıncılık tarafından yayımlandı. Ara Güler, Mıgırdiç Arzivyan ve Satenik Usta’nın fotoğrafları, Aret Avcu Arşivi’nden görseller. Arsen Yarman Koleksiyonu’ndan Ohannes Kürkciyan’ın stereoskopik Ani fotoğrafları ve Orlando Carlo Calumeno Koleksiyonu’ndan Ani kartpostalları eşliğinde… Anadolu, tarih boyunca, pek çok uygarlığın ve halkın cenneti de, cehennemi de oldu. Binlerce yılın kentleri, kaleleri, surları, dinsel yapıları, tiyatroları, gerçekten de tarihimizin “yorgun tanıkları”. Ani Harabeleri de bu tanıklardan biri. Anadolu’nun birbiri üstünde katmanlaşmış, giderek iç içe geçmiş tarihini öğrenmenin, kavramanın, özümsemenin azımsanmayacak bir yolu da bu yorgun tanıkları “okumak”tan geçmiyor mu? Düşmanlıkların, bağnazlıkların, hoşgörüsüzlüklerin, nefretlerin köklerini bilmezlik/bilmemezlik, kör cahillik beslemiyor mu? Cehaletin doruğuna vardığı ve “ha yatta başarılı olmak” için cahilliğin yetip de arttığı günümüzde, Balakyan’ın kitabı, Anadolu Ermeni kültürünün en görkemli kalıtlarından birini bilgi yüklü bir yaklaşımla sunuyor bize. Evet, “bu dünyaya miras kaldı” Ani. Ani Harabeleri’nin bizim, hepimizin ortak mirası olduğunu kavrarsak, çözülmez gibi görünen pek çok sorunun üstesinden gelebiliriz kanımca… Balakyan’ın “Ani”sini okumadan geçmeyin. İlk yayımlanışından çok değil beş yıl sonra bu topraklarda yaşanacak ve yazarın “Ermeni Golgothası” adlı kitabında dile getireceği yıkım ve acıların öngörüleri, sezgileri yatıyor sanki “Ani”de… n ANİ’YE TÜRKÜ Durmuş ağlar Ani şehri, derdi çok N’olur ağlama, sus ağlama diyen yok Ağıt az gelir Ani’ye, gözyaşı olmuş sel Ah, “ağlama” dese Ani’ye bir ses göksel Nice acılarla yanar, kavrulur kalbim Bana sadık tek kişi yok, yalnız kaldım Vicdan sesiyle beni bir dinleseler Gözyaşımı silip acımı dindirseler… MÜREKKEBİ KURUMADAN K 6 Geçmişin büyük müzesi rikor Z. V. Balakyan, “Geçmişin Yorgun Tanıkları: Ani Harabeleri” adlı yapıtının başında, 20. yüzyılın başlarında bu kitabı kaleme alışının nedenlerini ve çalışmasında nasıl bir yol izlediğini anlatıyor. Balakyan’ın Önsöz’ünden kısa bir bölüm aktarıyorum: “Ani, her bir duygusal Ermeni için ne denli sevgili ve yakın olmuşsa, toplumuna da o kadar yabancı kalmıştır. Ermenilerin güçlü ve görkemli eski uygarlığı olan, ulusal geçmişinin bu zengin müzesi hakkında toplum pek az şey bilmektedir. Ermeni tarihçiler, özellikle de Avrupalı tarih eleştirmenleri, eski çağlarda yaşamış Ermeni tarih yazarlarının eserlerini çoğu kez yalanlamaya çalışırlar ve Movses Horenatsi’nin, Ermenilerin doğuşuyla ilgili anlatımlarını efsane addederler fakat hiç kimse Pakraduni Hanedanlığı’nın yaklaşık beş asırlık tarihini inkâr edemez. Bunun nedeni, salt daha sonraki devirleri anlattığından dolayı yadsınamaz gerçeklerin tarihi damgasını taşıması değil, aynı zamanda Pakraduniler devrinin ebedi şanının anıtı, ünlü başkent Ani’nin varlığıdır. Araştırmacı arkeologlar ve bilim adamları, Ani Harabeleri ve kalıntılarının içinde, 913. yüzyıla ait Ermeni uygarlığının tarihsel geçmişi hakkında incelemeye değer pek çok konu bulurlar. Oysa o dönem Ermeni tarihçileri, bu konuya çok yüzeysel olarak değinmişler ve daha çok atalarının iç ve dış siyasi çatışmalarını tüm ayrıntılarıyla destanımsı bir tarzda anlatarak Ermeni tarihini bu yönde zengin kılmışlardır. Ermeni tarihini tanımak isteyen Ani’ye gitmelidir. Orada Ermeni yaşantısının geçmiş evreleri hakkında çok şey öğrenilebilir, incelenebilir. Görme ve yargılama yetisine sahip arkeolog bilim adamı için Ani, bu iddiasız, gamlı haliyle bile suskun bir dille çok şey anlatabilir. Gerçi ziyaretçilerin ilk izlenimi belki hayal kırıklığı olur, ancak daha yakından araştırmacı gözüyle incelendiğinde, uzmanlığı olan bir gözlemci bu yıkıntılar içinde Orta Çağ Ermeni uygarlığının, komşu ülkelere kıyasla ne denli yüksek aşamalar kaydettiğini hemen belirleyebilir. Aslında, geçmişte Ani’yle ilgili ciddi araştırmalar yayınlanmıştır, bunlar arasında görsel malzemelerle zenginleştirilmiş olanlar da vardır. Ancak bunlar çoğunlukla Avrupalı gezginler tarafından yabancı dillerde yayınlanmış olduğundan, toplumun çoğunluğu tarafından bilinmez. Sadece küçük bir kitle özellikle ilgilenme ve bu eserlerin başlıcalarını elde etme olanağı bulmuştur. (…) Prof. Nicholas Marr’ın son kazılarından sonra Ani’nin en yeni, en gerçek durumu hakkında toplumun bilgi edinebileceği yeni bir eserin ortaya çıkmadığını dikkate alarak, bu kaçınılmaz gereksimi karşılama işini bu çalışmamızla üstlendik. Amacım, ilk olarak Ani’yi ziyaret edenlerin eline bir rehber vermek, Ani’yi ziyaret etme şansı olmayanlara onu mümkün olduğunca tanıtmak, toplumda Ani’ye karşı ilgi ve Ermenilerin zanaat ve sanat geçmişi ile ilgili bu büyük müzeyi ziyaret etme, kendi gözleriyle görme isteği uyandırmaktır…” n 21 Ocak 2016 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle