Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> bir şeyi önemsememesine neden olacak şekilde hayatını kaplayan bir uğraş. Bu dönemdeki mektuplarında karakalem, suluboya ve yağlıboya tekniklerini geliştirme aşamalarının hepsini Theo’ya rapor ettiğini görüyoruz; Vincent, o günlerde yazdığı her satırda büyük bir coşku ve şevkle çalıştığını kardeşine bildiriyor. DELİ RESSAM Vincent’i tanımlamaya kalksak herhalde en başta gelen kelimelerden biri çalışma olurdu. Ama öyle mantıklı ve dengeli bir çalışma anlaşılmasın buradan; onunki, aklını kaybetmişçesine ya da kaybettirecek derecede bir yoğunlaşma. Sadece on yılda, başladığı noktadan zirveye çıktığı düşünülürse yukarıdaki ifade daha rahat anlaşılabilir. Theo’ya yazdığı mektuplarda bu durum, neredeyse gün gün karşımızda. Ancak söz konusu ritim, Vincent’in sağlığını daha da olumsuz etkiliyor. Aslında her iki kardeşin de sağlığı bozuk. Ağabeyinin, malzeme almak ve model bulmak uğruna sağlığıyla ilgili yapması gereken harcamalardan vazgeçmesi Theo’yu endişelendiriyor. Bu nedenle Vincent’e daha fazla para gönderiyor. Buna dair pek çok mektup var ve Theo’nun duyarlılığı, hem dikkat çekici hem de insanın duygulandıracak boyutta. Sağlığı her geçen gün bozulmasına rağmen ressamlığı yükselişe geçen Vincent, beri yandan sanat çevrelerinde kabul görmeye başlıyor. En parlak dönemi ise Arles’daki günlerine denk geliyor. Aynı zaman diliminde yazdığı mektuplarda, Theo’nun sakinliği ve yardımseverliğinden övgüyle bahsederken cümleleri, kendisindeki hırçınlığı ve bitmek tükenmek bilmeyen resim yapma arzusunu açığa çıkarıyor. Mektuplarından birinde (21 Nisan 1889), kötüleşen sağlığıyla ilgili imalarda bulunuyor: “Çağımızın hastalıklarını kabul etmek zorundayız, yıllarca nispeten sağlıklı yaşadıktan sonra, er ya da geç onlardan nasibimizi almamız ancak hakça sayılır. Bana gelince, bir tercih hakkım olsaydı deliliği tam olarak seçmeyeceğimi biraz kavrayacaksındır ama insan bir kere buna benzer bir şeyi yaşadı mı, ona bir daha yakalanmaz.” Yazdığı başka satırlarda da benzer evhamlara, belirlemelere ya da endişelere rastlıyoruz; karamsarlık nöbetleri ve yorgunluklar, melankoli ve pişmanlık krizleri buna birkaç örnek. Kısacası Vincent, son zamanlarındaki hallerinin az buçuk farkında; resim tutkusunun, çılgınca çalışmasının ve düzensiz hayatın içten içe kendisini yiyip bitirdiğini görüyor. Bunları anlattığı Theo ise ağabeyine daha çok yardımcı olabilmenin yollarını arıyor. den onu bir uçurumun kenarına getiriyor. Tam o günlerde, kendisiyle benzer sıkıntıları yaşayan ve tabloları bir türlü satmayan Gauguin’le yolları kesişiyor. Büyük saygı duyduğu Gauguin’e, Theo’yla birlikte hem maddi destek veriyor hem de tablolarının satışı için aracılık ediyor. Vincent, mektuplarının bir bölümünde, Gauguin’le birlikte çalışmak ve yaşamaktan hoşnut olduğunu söylüyor. Bir tür kader ortaklığı gibi algıladığı bu birliktelik, içinde sanatlarını zirveye taşıyacağına dair bir umut doğuruyor. Ancak kısa sürede sanat konusunda birbirinden kopuk olduğunu anlayan ikili, sıkı kavgalara girişiyor. Malum olay da böylesi bir kavga sonunda gerçekleşiyor. Ardından Vincent’in ruhsal sıkıntıları da katlanınca imdadına bir kez daha Theo yetişiyor. Fakat Vincent, kendisine yardım için kolları sıvayan kardeşine şükran duyarken bir yandan da mahcubiyeti artıyor ve bu, kısa süre sonra resmen suçluluk duygusuna dönüşüyor. Theo’ya olan sevgisi ve kardeşinin Vincent’’in Theo’ya yazdığı mektuplar, iki kardeşin güçlü ilişkisinin bir yansıması. küşün ilk aşamasını temsil ediyor. Sık sık hastaneye yatan, Theo’ya yazmayı bırakmayan ama her satırda karamsarlığı ve yalnızlığını anlatan Vincent önümüze dikiliyor. Buna rağmen, onun tımarhanede kendisini garip bir huzura teslim ettiğini söyleyebiliriz. Deliliğini, “herhangi bir hastalık” diye nitelemesi, bahsi geçen huzurun kelimelere dökülmüş biçimi. O huzuru besleyen bir başka şeyse hastanede yaptığı resimler. Yıllardır kendisini anlatmaya uğraşan Vincent’in, anlaşılmaya başlamasının bu döneme rastlaması da ironik bir durum. Ancak bunun, Vincent’te nedeni tam kavranamayan bir sıkıntı yarattığını da unutmamak lazım. Yine aynı dönemde, doktoru Gachet’yle kurduğu yakınlık ve ondan gelen telkinlerle Vincent’in kendisini çalışmaya verme yunca ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşan Theo, Ocak 1891’de hayata veda edince hikâye bitiyor. Belki de yeni başlıyor demek daha doğru çünkü Theo’nun eşi Jo Van Gogh Banger, 1914’te, kocasının mezarını Vincent’inkinin hemen bitişiğine taşıtınca ikilinin bağı, dostluğu ve öyküsü, uzun zaman sürecek araştırmalara da önayak olarak dünyaya yavaş yavaş yayılıyor. ANARŞİST VINCENT Vincent’in yazdığı mektuplara baktığımızda, yetenekli ama başlangıçta tekniği zayıf bir resim tutkunuyla karşılaşıyoruz. Resimle beraber becerebildiği en büyük şey paylaşmak. Buna karşın konuşma ve insanlarla ilişki kurmada son derece zayıf biri. Doğru düzgün diyaloğa girebildiği yegâne insan olan kardeşi Theo’ya duygularını anlatmasını sağlayan en önemli araç yine mektuplar. Vincent, mektupları Theo’ya yazar ama bir yandan da kendisiyle; hemen hemen kimseye açmadığı içiyle konuşur gibidir. Dahası, Vincent, zihninde büyüyen sesi bazen bastırmak bazen de kardeşine duyurmak istiyormuş izlenimi uyandırır bizde. Cézanne’ın, “Resimleriniz deli resimleri” demesini, mektupları okuyunca anlayabiliyoruz (1). Başka bir deyişle, yarattığı ve yaşamının özü Mektuplar, haline gelen anarşinin bir Vincent’in göstergesi Theo’ya yazdığı ressamlığının satırlar. Resimleriyle konugelişimini de şan, arta kalan zamanlarda gösteriyor. da kardeşine mektuplar yazan Vincent’in yapmak istediği şey epey geç kavranır: “Resmini satmak, sergi açmak, üne kavuşmak değildir derdi, anlaşılmaktır. Kendinden duyduğu kuşkuyu dengeleyecek, ona güven verecek bir ilgi. Yalnızca bu. Beş aşağı on yukarı, aynı dilde konuşan Gauguin’le dostluğu bu nedenle önemlidir onun için” (2). 16 Mayıs 1882’de yazdığı mektupta bir dolu lafın arasına şöyle bir cümle sıkışır: “İnsan öldükten sonra dirilir.” Buğday tarlasında kalbine sıktığı kurşunun ardından başlayan süreci anlatmaya yeter de artar bu cümle; o da başka pek çoğu gibi Vincent’in ölümünden sonra gerçek anlamını bulur. n Dostlukla/ Vincent Van Gogh/ Yayına Hazırlayan: Hans Luijten, Leo Jansen, Nienke Bakker/ Çeviren: Pınar Kür, Nurettin Elhüseyni/ Yapı Kredi Yayınları/ 900 s. Vincent’e, özellikle sağlığı söz konusu olunca daha fazla hassasiyet göstermesi, onda önü alınamaz taşkınlıkları tetikliyor. Öfke dolu kimi satırlar da buradan doğuyor. Vincent’in bu gel gitleri zamanla özgüveninin de törpülenmesine ve çalışma tutkusunun elinden kayıp gitmesine neden oluyor. GAUGUIN’LE BULUŞMA… Sanat çevrelerinin, Vincent’i kabullenmesi, onu daha çok çalışmaya iterken daha az yemesine ve aşırı alkol tüketmesine neden oluyor. Hal böyle olunca sağlığı enikonu bolzuluyor. Üstüne melankoli krizleri biniyor. Tuhaf bir boşluk hissine kapılıyor ve oradan besleniyor ama bu durum fark ettirme SAHTE VE TEHLİKELİ SAKİNLİK Vincent, kaygılarının yol açtığı durgunlukla resim yapamaz hale gelince kendisini ikinci sınıf bir ressam olarak görmeye başlıyor ve büyük bir tükenmişlik sendromuna tutuluyor. Kafasını biraz kaldırdığında, tuvalinde akıl hastanesinden manzaralar beliriyor. Aslında bu dönem ve hemen sonrası, günlük bazı iyileşmeler haricinde kesin bir çö si, sahte ve tehlikeli bir sakinliğin ete kemiğe bürünmesi anlamına geliyor. Ancak işleri beklediği gibi gitmeyen Theo’ya yeniden yük olma kaygısı, bu geçici sükuneti kısa sürede bozuyor ve Vincent, bir kez daha bunalıma giriyor. Theo’ya son günlerinde yazdığı mektuplarından birinde; “Sana yük olduğum için beni sevimsiz bulduğuna dair bir korku var içimde” diyor. Diğer pek çok şeyle birlikte sözünü ettiği bu korku, 27 Temmuz 1890 günü, resim yapmak için gittiği Auvers tarlalarından birinde, nereden edindiği bilinmeyen köhne silahı kalbine dayayıp tetiği çekmesine neden oluyor. 29 Temmuz’daki ölümüne dek yanı başında yine Theo hazır bulunuyor. Bu olay, onun için de sonun başlangıcı: Ağabeyinin ölümünü izleyen altı ay bo (1) “Van Gogh: Yüz Yıl Sonra”, Ferit Edgü, Sel Yayıncılık, İkinci Baskı, 2011, s. 27. (2) a.g.e., s. 9. KItap 21 Ocak 2016 15