21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

>> rin Olağanüstü Düşleri başlıklı kültür tarihi kitabı da bu profilin özellikle edebiyat alanındaki yansımalarından hareketle bir tartışmaya davet ediyor bizi. Minsoo Kang bu kitapta, bir yandan robotlaşırken bir yandan da robotlar icat etmeyi sürdüren modern insanın robotlara, makinelere, otomatlara duyduğu hayranlık ve korkunun paradoksal ilişkisini çözümlemeye çalışıyor. Kang, üst başlığı “Avrupa İmgeleminde Otomatlar” olan bu kitapta, popüler kültürümüzde genellikle robotlara indirgenen ve “canlıyı taklit eden makine” olarak tanımladığı “otomat” kavramı üzerinden modern Batı kültürünün çelişkilerini ve huzursuzluklarını irdeliyor. Otomat temasının Avrupa kültüründe oldukça önemli bir sembolik yeri olduğunun altını çizerek Batı düşüncesinde merkezi bir konumda olduğunu vurguluyor. Disiplinlerarası bir yaklaşımla hazırlanan bu kitapta Kang, “insanların hayalini kurduğu şeylerin tarihi” hakkında söyleyecekleri olduğunu belirterek kaçınılmaz olarak ve sıklıkla edebiyattan örneklerle ilerliyor. Kang’ın sürekli üzerinde durduğu konulardan biri, otomat kavramının kendi içinde barındırdığı çelişkiler ya da başka bir şekilde ifade etmek gerekirse otomatı hayal eden, yazarak kurgulayan ya da bizzat icat eden modern insanın yansıttığı ikilemler. Otomat, insan elinden çıkmış ve insana benzeyen bir makineyse bizden üstün olduğundan mı bahsetmek gerekir yoksa bize hizmet eden bir makine, köle ya da hizmetçi olduğundan mı? O bir canavar mıdır yoksa Tanrı mı? Elbette bu sorunun arkasında, yüzyıllardır insanlığın felsefesini yaptığı başka bir soru yatıyor: İnsan bir çeşit makine midir? Başından sonuna kadar aynı temel soruları sormaya devam edip tarihten örneklerle cevap kümesini zenginleştirmeye çalışan bu kitap, aşağı yukarı eşit uzunlukta yedi bölümden oluşuyor ve “Otomatın Gücü” başlıklı, giriş niteliğindeki teorik bölümden sonra gelenler, dönemlere ve yıllara göre ayrılmış durumda. İkinci bölüm Ortaçağ ve Rönesans dönemini, üçüncü bölüm on yedi ile on sekizinci yüzyılın ilk yarısını, dördüncü ve beşinci bölümler öncesi ve sonrasıyla Fransız Devrimi’ni, son iki bölüm de Sanayi Devrimi ile yirminci yüzyılın ilk yarısını işliyor. İNSANLIĞIN OLAĞANÜSTÜ DÜŞLERİ Kang, incelemesinin teorik altyapısında modern Batı düşüncesinin temelindeki ikili yapıları kıran bir unsur olarak ele alıyor otomat kavramını. İnsanhayvan, canlıölü, tanıdıkyabancı, içdış gibi zıtlıklar üzerinden bir düşünce anlayışının egemen olduğu yerleşik düşünce zincirini, otomatın Avrupa imgelemindeki yolculuğunu anlatarak bu ikili grupların ötesine yerleştirerek bozuyor ve böylece robotların, canlı makinelerin, özellikle de insana benzeyen ama tam olarak asla insan olamayan otomatların tekinsizliğini ortaya koyuyor. Kang’ın, Zygmunt Bauman’ın kitaplarında “müphem” ya da “yabancı” olarak adlandırdığı kavramlara denk düşecek bir bakış açısı sunduğunu iddia etmek mümkün. Böylece, ikili zıtlıkların sınırında barınan otomatları, Freud’un “tekinsiz” kavramıyla da beraber ele alan Kang, hem otomat dediğimiz şeyin paradoksal yapısını hem de otomatın merkezi konumda olduğu Avrupa düşüncesinin çelişkili yapısını çözümleyerek modern Batı imgelemini postmodern bir çerçevede yeniden düşünmeye davet ediyor bizi. Kısacası Kang, otomat kavramını yerleşik düzeni bozan bir yabancı, tanıdık ama tuhaf olan bir icat, içerinin bir parçası olan ama dışarının dehşetini de muhafaza eden bir davetsiz misafir olarak resmediyor. Bu bağlamda, spekülatif kurgu eserlerinin önemli örneklere dönüştüğü bu kitabın, otomatı vampir, canavar ya da uzaylı gibi ele aldığını ve modernliği altüst eden edebî bir unsur olarak değerlendirmeyi teklif ettiğini söyleyebiliriz. Elbette tarih boyunca, özellikle de Ortaçağ ile yirminci yüzyıl arasında otomat kavramının geçirdiği dönüşümlere ayrıntılı örnekler veriyor yazar. Büyünün ve okült inanışların hüküm sürdüğü dönemlerdeki otomat anlayışı ile Aydınlanma düşüncesinin geliştiği ya da Sanayi Devrimi’nin gerçekleştiği dönemlerdeki anlayışlar birbirini beslemekle beraber farklılıklar sergiliyor. Otomatın sihirli, doğaüstü kimliğinin on yedinci yüzyılla birlikte buharlaşmaya başladığının altını çizen Kang, artık nasıl büyülü bir şeyden değil de mekanik bir varlıktan bahseder hale geldiğimizi örneklerle anlatıyor. Kang, işte böylece dönemin zihinsel portresini de çizmiş oluyor. Sonuçta, Yaşayan Makinelerin Olağanüstü Düşleri, oldukça spesifik bir alanın incelemesi olsa da on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıl edebiyatına ilgi duyan okurların, özellikle bilimkurgu ve fantastik kurgu meraklılarının elinin altında bulunması gereken bir başvuru kaynağı. Aynı zamanda bir kurgu yazarı da olan Minsoo Kang, bize otomatın hem cazip hem de netameli karakterini, aynı anda hem doğa harikası hem de hilkat garibesi özelliklerini taşıyan bu insan müsveddesinin öyküsünü en iyi görebileceğimiz yerin edebiyat dünyası olduğunu gösteriyor. Bu kitap, Yaşayan Makinelerin Olağanüstü Düşleri adını taşısa da aslında insanlığın olağanüstü düşlerinden birinin hikâyesini anlatıyor. n Avrupa İmgeleminde Otomatlar: Yaşayan Makinelerin Olağanüstü Düşleri/ Minsoo Kang/ Çeviren: Orhan Düz/ İthaki Yayınları/ 496 s. KItap 21 Ocak 2016 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle