Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OKURLARA Vincent ve Theo... Terazi kefeleri Eskidendi, bir kitap sizden çıktığında, onunla yolunuz bir bakıma sona ererdi; bugün öyle olmuyor, yazar tersi yönde karar verip hepten geri çekilmeyi yeğlemiyorsa farklı açılımlar bekliyor onu... Eskidendi, bir kitap sizden çıktığında, onunla yolunuz bir bakıma sona ererdi; bugün öyle olmuyor, yazar tersi yönde karar verip hepten geri çekilmeyi yeğlemiyorsa farklı açılımlar bekliyor onu: Sözlü etkinlikler, bir diyalog cephesi yaratıyor, dahası yazılı sonuçlar da doğurabiliyorşurada olduğu gibi. Veni, vici. İslâm “bilgin”lerinin öfkeli çıkışları, taşkın davranışları, siyasal görüşlerinden bağımsız biçimde şiddetli üsluplarda buluşmaları, şaşırtmanın ötesinde, inançlarını doğru anlayıp anlamadıkları konusunda düşündürtücü geliyor bana. Son, Ömer Tuğrul İnançer’i dinliyordum, an geldi irkildim: Bu engin tasavvuf bilgisine sahip güçlü hatip, çok olmadı “hamile kadınların sokakta gezmeleri”ne ilişkin itici yorumlarıyla dikkat çekmişti, bu kez konu İbn’ül Arabî’ye geldiğinde parladı birden: “Namaz kılmayan, oruç tutmayan Füsusül Hikem’i anlayamaz” sözlerinde anlaşılması güç bir saldırgan tını vardı. Ne dediğini anlamıyor değilim İnançer’in, beni tedirgin eden dediğini deme biçimi. Cümledeki mantık sağlam mı ayrıca? Namaz kılan, oruç tutan herkes Füsus’u anlayamayacağına göre, ölçüyü öyle koymak akla yatkın değil. İnançer, Miguel Asin y Palacios ya da Henri Corbin’in, Claude Addas ya da Michel Chodkiewicz’in çalışmalarını, İbn’ül Arabî’nin dünyasına tuttukları ışığı hiçe mi sayıyor? Bir tek dinciler mi okuyup anlayabilir Füsus’u? İbn’ül Arabî, Fütuhhat’ta Sebte kentinde rastladığı hocası İbnü’sSâig’ten aktarır: “Dünyayı def ve flüt ile yiyip bitirmek, benim indimde din ile yiyip bitirmekten daha iyidir. Elinden geldiği kadar dince lânet etmekten kaçın”. Diyorum ki: Okuduğumuz, anlama çabası verdiğimiz, dindar olmadığımız halde önem ve değer verdiğimiz metinlerle aramıza kimse böyle girmemeli. Kendimden geçtim, metinlere saygısızlık o tepeden bakışbiraz alçakgönüllü olun. n İbn’ül Arabî FÜSUS OKUMAK L AM, Villeneuve d’Ascq Modern Sanat/ Ham Sanat Müzesinde 6 Aralık 2014 sabahı gerçekleşen söyleşi öncesi, soruları ve eşlik eden görüntüleri yönlendiren baş küratör Savine Faupin, güncel ham sanat sergisi Sanatın Ötekisi’ni özel bilgiler eşliğinde gezdirdi, sonrasındaysa, Paris’ten minibüsle gelen onaltı Aracine üyesiyle birlikte öğle yemeğini paylaşırken hoş anekdotlarla süslü sohbetler yapıldı. Söyleşi kayda alındı, Mekik ve Frenhoferolmak’ın Türkçe versiyonları müze kütüphanesinde yerlerini aldılar. Söyleşinin ilk bölümünde, 19731974, Foucault’nun Deliliğin Tarihi (ve öteki kitaplarıyla) beni yepyeni bir evrenin ufkuna nasıl taşıdığını aktararak yola koyuldum. Sonrasında, kırk yılı aşkın bir süre içinde, aklın sınırlarından taşma formları ile yaratıcı uğraş çerçevesinde hangi kişisel evrelerden geçtiğimi aktardım. Sözlerimi iki kutup arasına germeye çalıştım: Victor Hugo’nun “Ey ökelik, ey delilik, aziz komşuluklar!” dizesiyle Manganelli nefis aforizmasına: “Yararsız bir başyapıttır bir deli”tek tek, kavramlar üzerinde oyalandım. Faupin, sorudan soruya beni Wölfli’ye, Lesage’a, Aloïse’e, Postacı Cheval’e ve ötesine taşıdı. Konuşadurayım, sırtımı döndüğüm ekrandan imgeler sıralanırken, o an orada, genişce bir zaman dilimine paramparça dağılmış engebeli bir yolculuğu tekrarladığımı fark ettim. Bir aşamada konuyu Türkiye’ye getirdik. Mazhar Osman ve İzeddin Şadan’dan gene hiddetle, Velioğlu ve Dağyolu’ndan bir parça hasretle söz ettim; bir dö Médiathèque Odyssée, üstte. nem, “Doktor Nago”nun yazarının arkahikâyesinin peşine takılışına Michel Foucault konup geçtim; Ferit Edgü’nün Dubuffet’yle yazışmalarına, Filibeli Ahmed Hilmi’nin Raci’sine ve terazisinde ahmaklığını bilgeliğiyle tartan meczubuna, Enfî Hasan Hulus Halvetî’nin görkemli Tezkiretü’lMüteahhirin’e küçük hamlelerle dokunmakla yetindim: Oradakilerin ne de olsa uzanamayacağı kaynaklardı. Belki doğrusu bir sergi aracılığıyla onlara katılmaktı: Yüksel Aslan, Semiha Berksoy, Odet Saban, Mustafa Irgat, Sami Baydar, Mustafa Öneş, Neyzen’in kayıtları ve hepsinden fazlası: Psikopatalojik Sanat Laboratuvarı koleksiyonundan dolgun bir seçmeyle. Yararsız başyapıtlar silsilesi. * LAM söyleşisi sonrası, bu seferin son etkinliği için Mario Alonso yöneticilerinden olduğu, Lomme’daki Médiathèque Odyssée’ye götürdü beni. Orada, bir avuç okurumun önünde Katrine Dupérou’nun sorularını yanıtladım. Ortayaşlı bir okur, Route Serpentine’i okumaya giriştiğinde metnin onu çok zorladığını, bırakmaya karar verdiğini, internetten Wölfli’nin resimlerine bakınca vazgeçip döndüğünü, kitabı bitirdiğini, önünde geniş bir ufuk çizgisi açıldığını belirtti sonundaister istemez Rakım Sıfır’ın analitik tablosu için söylediklerimi anımsadım. incent Van Gogh ve Theo Van Gogh, birbirine her koşulda destek olan ve sahip çıkan iki kardeş. “Dostlukla”, Theo’ya yazılan mektuplardan oluşuyor ve dayanışmanın, Vincent’in tarafından görünüşünü yansıtıyor. Aynı zamanda Vincent’in resim tutkusunu, kardeşine olan bağlılığını, içindeki sesi ve günden güne bozulan sağlığını da anlatıyor. Mektuplarda, Vincent’i tanınır ve anlaşılır bir ressam olmaya götüren zorlu yolculuğun izleri de var. Ali Bulunmaz değerlendiriyor kitabı. Ayşe Sarısayın’ın deyişiyle “Necatigil’in ‘Eski Toprak’a ektiklerim yadigâr olsun!’ dediği Selim İleri, yitik değerlerin, unutulmuş eserlerin vefalı savunucusu Kırık İnceliklerin Şairi’nde bu hatırayı özenle bugüne taşıyarak Necatigil şiirlerinin kendisinde süregiden yankılarını ‘incelik’lerle dile getiriyor.” Eray Ak anlatıyor İleri’nin kitabını. Seray Şahiner, başta Ot Dergi ve Birgün olmak üzere, son üç yıldır çeşitli mecralarda yayımlanan yazılarını “Reklamı Atla” adı altında topladı. Öykü tadındaki bu denemeler, memleketin ahvalini ve son yıllarda yaşadıklarımızı anlatmakla kalmıyor; gerçeği konu etmeye pek yanaşmayan resmî tarihin kıyısına da sokağın ve hakikatin notunu düşüyor. Tarihin yazmadığını edebiyat tekrar hatırlıyor. Şahiner’le Nermin Yıldırım konuştu. V Ömer Tuğrul İnançer Bol kitaplı günler... KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar l Yayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden l Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü l Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. 21 Ocak 2016 3 turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap