15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

çıkarır. Bir iki denemede korkunç sesler çıkar kuşkusuz. Bir de annesine yakalanmasın mı? Yaptığının yanlış bir şey olduğunu bilir Oğuz. Neyse ki annesi ve babası telefonda konuşup güzel bir çözüm bulur. Her gün ve annesi izin verdiği sürece Oğuz, Çilli’yle arkadaşlık edebilecektir. Oğuz ve Kekik çok sevinirler. Sevinçlerini de Çilli’ye aktarırlar. Çilli ve Oğuz yürek yüreğe konuşurlar, anlaşırlar. Bu dostluğun sonunda da çok güzel bir ezgi bulurlar. Sevinçten deliye dönen dostlar ezgiyi bir ses kayıt cihazına kaydeder. Ama ne olursa olur ezgileri çalınır. Ah! Kim neden yapar böyle bir şeyi? Şimdi nasıl hatırlasınlar tüm ezgiyi? Yeniden bir ezgi bulmak da kolay değil ki… Siz Oğuz’un yerinde olsanız ne yapardınız? Usta kalem Ahmet Önel, çocuklara seslenmiş, birbirimizle anlaşmak için mutlaka konuşmak gerekmediğini, dinlemeye daha da çok gereksinimimiz bulunduğunu vurgulamış. Başkalarını, ama önce iç sesimizi dinlemenin ne denli önemli olduğunu ancak bu yolla kendimizi tanıyıp doğru kararlar verebileceğimizi fısıldamış. Oğuz’un ezgisine ne olmuş, Oğuz yeni bir ezgi bulabilmiş mi, dostu Çilli ona neler anlatmış, Oğuz onunla hangi düşlerini paylamış? Bu eğlenceli ve hareketli dostluğa katılıp onlarla müziğin peşine düşmek ister misiniz? Yarından Sonra / Gillian Cross / Çeviren: Hilmi Çeltikçioğlu / Günışığı Kitaplığı / 2015 / 252 s. / 12+ Güçlü bir ülke olan İngiltere bunalımlı bir dönem yaşar. Ekonomisi tamamen çöker, insanlar umudunu ve yaşama tutkusunu yitirir. Herkesin tek derdi hayatta kalabilmek için yiyecek bulmaktır. Matt ve Taco’nun ailesi de elbette bu karanlık günlerden nasibini alır. Matt’ın babası o küçükken ölmüştür annesi Alison da Justine’le evlenmiştir. Alison, akıllı tuttuğunu koparan bir kadındır ve bu karamsar tablodan kurtulabilmenin bir yolunu bulur, yetiştirdiği sebzeleri takas yoluyla başka ürünlerde değiştirir. Böylece bolca yiyecek depolar. Ama bu belki de onların hedef haline gelmesinin en baş sebebi olacaktır. “Yağmacılar” çok geçmeden başkalarını olduğu gibi Matt ve ailesini de keşfeder ve evleri sürekli saldırıya uğrar. İş büyüyüp canları da tehlikeye girince yapılacak tek şey kaçmaktır. Fransa’ya iltica etmekten başka çaresi kalmayan diğer insanlar gibi… Ancak son anda yaşanan bir talihsizlik sonucu Matt ve Taco anneleri olmadan yola çıkarlar. İki kardeş Fransa’ya ulaştığında mülteci çadırlarına yerleştirilir. Yanlarında Justine, onları sınırdan geçiren kamyon şoförü Bob ve onun kızı Paige dışında kimseleri yoktur. Bir yandan açlık, bir yandan olumsuz yaşam koşulları ve annelerine duyduğu özlem, iki çocuk için de zaten zor olan yaşam savaşımını iyice güçleştirir. Neyse ki Matt uyanık ve akıllı bir çocuktur. Ne yapıp edip kardeşi Taco’ya da göz kulak olacak, mutlaka hayatta kalmayı başarabilecektir. Sizce Matt bu işin üstesinden gelebilir mi gerçekten? Bol ödüllü yazar Gillian Cross bu kez mülteci çocukların dramını kaleme almış. Ülkesini terk etmek zorunda kalan, başka bir ülkeye sığınan insanların yaşadığı sorunlar kurguya ustalıkla yedirilerek anlatılmış. Herhangi bir duygu sömürüsü ne yer vermeden, herhangi bir ileti kaygısı gözetmeden sadece yaşanan dramı gözler önüne serip okurun bir anlamda duygudaşlık kurması sağlanmış. Dil sorunundan tutun da susuzluk, açlık, barınma gereksinimi gibi gündelik ihtiyaçlar dışında yabancı bir ülkede arkadaşlık kurma, kendini kabul ettirme, tüm dışlanmalara, eleştirilere ve “ötekileştirilmeye” göğüs germe… Matt ve kardeşi Taco ülkelerine geri dönmek için mi uğraş verecek yoksa bu yeni ülkede hayatta kalabilmek için mi? Bunu keşfetmeye ve bizim de yakından tanık olduğumuz “mülteci” konusunu bir de “karşı tarafın” gözünden görmeye hazır mısınız? Hiçbir şey bizim gördüğümüz gibi değil, biraz yakından bakabilmek, biraz anlayabilmek ve sınırlarımızı kaldırmak gerekir belki de. Ülkelerin sınırlarını kaldırmaya gücümüz yetmez ama biz kendi sınırlarımızı silebiliriz. İyi okumalar! Göbekli Tepe Eteklerinde (Uzaylı Targon ve Tarih İzcileri) / Nuran Turan / Resimleyen: Saadet Ceylan / New Age Çocuk / 2015 / 104 s. / 9+ Targon, Nibiru gezegeninde yaşıyor. İlerde araştırmacı yazar olmaya karar vermiş. Özellikle Dünya ve dünyalılar konusu çok ilgisini çekiyor ve bu konuda sürekli okuyup araştırıyor. Nibiru gezegenindeki kitaplar, bildiklerimizden çok farklı. Kahramanlarla birlikte olayların içinde yaşayarak ama onlara görünmeden, canlı olarak takip edilebilen kitaplar bunlar. Targan, araştırmaları sırasında dünyadaki 12 bin 500 yıl öncesine dayanan çok eski bir medeniyetin yerleşim bölgesinin varlığını keşfeder. Bu yöre, Urfa sınırları içinde olan Göbekli Tepe’dir. Okuduğu kitabın içinde ilerledikçe ilgisi daha da artar ancak dünyadaki insanların binlerce yıldan beri aynı gezegende yaşamasına karşın bir türlü barışı sağlayamamış olmasına şaşırır. Dünya barışını sağlayabilmek gibi büyük bir ideal edinir. Geliştirdiği projeye dünyada yaşayanların da katkısını sağlayabilirse, barış için bir umut olabilir diye düşünür. Göbekli Tepe’ye inmek için eğitmenlerinden izin alır. Böylece, kazıların yapıldığı yöreye bedensiz olarak iner. Orada arkeolojik kazı yapan akademisyenlerle birlikte gelen çocuklarla karşılaşır. Kendilerine “Tarih İzcileri” adı veren Kaya, Sinan, Alp, Kaan, Nazlı, Nilsu, Sude ve Rüya Nur’a beden olarak görünemez ama elindeki ışık topunu yakıp söndürerek işaret verir. Onu, iri bir ateş böceğinin parlak ışığı sanan çocuklar, ışığın peşine düşer. Targon onları Göbekli Tepe’nin geçmişine götürür. Dünyalı çocukların, tarihte olanların hep tekrarlanacağına inanmak yerine tarihten ders alıp aynı yanlışları yinelemeyeceğini düşünen eğitmenleri, bu konuda da Targon’a izin verir. Kitaptaki macera sürerken Urfa yöresine has, başka yerlerde görülmeyen kuşları, çiçekleri ve kara hayvanları da tanırız. En ilginci de, kitabın son bölümündeki, yirmi yıl sonra olanlar… Tarih İzcileri, yıllar önce gözlemledikleri olaylar karşısında verdikleri sözü tutmuş ve dünya barışı için çalışıyorlar mı ve Nilsu acaba ne keşfedecek? Yöreye ve Göbekli Tepe tarihine dikkat çeken kitap, geçmiş ve gelecek arasında dolanırken okurlarını fantastik bir serüvene ortak ediyor. Eldivenlerimi Kim Çalıyor / Melek Özlem Sezer / Resimleyen: Vaghar Aghaei / Can Çocuk / 2015 / 48 s. / 57 “Bu son!” der annesi Moli’ye. “Eğer yine bir tekini kaybedersen sana başka eldiven yok. Eşyalarına sahip çıkmayı öğrenmelisin.” Moli eldivenlerini çok seviyor. İnsan sevdiği şeyi isteyerek kaybeder mi? Ama ne zaman onları kurumaları için radyatörün üzerine koyuyor; hooop eldivenlerin teki sırra kadem basıyor. Peki ama eldivenlerin tekleri nerede? İşte bu gizemi çözmek için kitabı okumalısınız. Sizin de eşyalarınız kayboluyorsa belki Moli gibi onları çok ilginç bir yerde bulabilirsiniz. Hem bebeklikten beri biriktirdiğiniz işe yaramaz şeyler varsa onların ne işe yarayabileceğinin ipuçları da öyküde. Her Şeyi Bilmem Gerekir mi? / Filozof Çocuk / Oscar Brenifier / Resimleyen: Pascal Lemaître / Tudem Yayınları / 2015 / 46 s. / 8+ İlk baskısı “Bilgi Nedir?” adıyla yapılan ve yine TUDEM Yayınları’ndan çıkan kitap “bilmek”le ilgili. Brenifier, bu kez bilmek, öğrenmek, anlamak, irdelemek gibi kavramları ele alıyor. Kitap üç ana başlığa ayrılmış; “Her Şeyi Bilmek Zorunda mısın?”, “Öğrenmek İçin Okula Girmek Zorunda mısın?” ve “Evren’in Var Olduğunu Nereden Biliyorsun?” Her bölümde bir alt başlık ve ona bağlı sorular var. Çapraz soru tekniği kullanan Brenifier, çocukları düşünmeye, irdelemeye çağırıyor. Örneğin “Her Şeyi Bilmek Zorunda mısın?” sorusunun olası yanıtlarından biri şöyle: “Hayır, yalnızca beni ilgilendiren şeyleri bilmeyi tercih ederim”. Eğer siz de böyle düşünüyorsanız şu sorularla karşılaşıyorsunuz: “Evet ama… Seni neyin ilgilendirdiğini bulmak için her şeyi bilmek zorunda değil misin?”, “Bizi ilgilendiren şeyleri daha mı kolay öğreniriz?”, “Her şeyle ilgilenemez miyiz?”, “her zaman aynı şeylerle ilgileneceğinden emin misin?” (s. 89). Düşündürücü değil mi? Her bölüm sonunda da o bölümle ilgili görüşlerini paylaşan Brenifier, her şeyi bilmek konusunda bakın ne diyor? “Bilmediğin şeyleri kabullenip, seni ilgilendiren ve bilmek istediğin şeyleri seçebilir ve gerekli olanları öğrenmeyi kabul edebilirsin: İşte belki de, bilmek yolunda güvenle ilerlemek için en iyi başlangıç noktası budur” (s. 14). İyi okumalar! Bay Gri’nin İzinde / Zeynep Alpaslan / Resimleyen: Nalan Alaca / Final Kültür Sanat Yayınları / 2015 / 64 s. / 9+ Bulut, küçük bir kasabada yaşayan bir kitap kurdu. Güzel yazılmış her tür kitabı okur, okuduğu her kitapla birlikte yeni düşlere, yeni serüvenlere açılır. Yaşadığı kasaba kendi halinde, sakin, kendince huzurlu ama Bulut’a göre çok sıkıcı bir yer. O yeni yerler görmek, bam başka hayatlar tanımak ister. Arzuladığı bir başka şey de hayranı olduğu kitapların yazarı Bay Gri’yle tanışmak bir gün onun gibi bir yazar olabilmek. O gün Bulut için olağanüstü bir gündür çünkü o çok sevdiği yazar kasabaya gelip kütüphanede bir söyleşi yapacaktır. Bunun heyecanıyla erkenden kütüphaneye gider Bulut. Söyleşiden sonra Bay Gri’ye iyi bir yazar olmak için ne yapması gerektiğini sorar. Bay Gri’nin yanıtı onu çok şaşırtır. Biraz da hayal kırıklığına uğratır. Yoo, yazarın ne önerdiğini, Bulut’un neler yaşadığını, yazmaya devam edip etmeyeceğini anlatacak değiliz elbet. Bu güzel serüvende Bulut’la birlikte yürümeye hazır mısınız? Uçurtmacı Kral / H. Alp Karaosmanoğlu / Psikonet Yayınları / 2015 / 24 s. / 7+ Şema Masalları isimli dizinin üçüncü kitabı Uçurtmacı Kral. Ülkenin birinde, herkese yardım etmeyi çok seven bir kral varmış. Köydeki yaşlı kadına su taşır, bir köylüye tarlasını sürmekte yardımcı olur hatta sarayın aşçısına bile yardım edermiş. Bir gün yine su taşırken ormandaki bir deliğe düşüvermiş. Meğer orası Orman Perileri’nin ülkesiymiş. Kral, perilerden yardım istemiş. Periler onun kendi dünyasına çıkmasına yardımcı olmuş. Ama kralı bekleyen başka bir sorun varmış. Periler ülkesindeki bir saat dünyada bir yıla denk geliyormuş. Kral Orman Perileri’nin ülkesinden yeryüzüne çıktığında pek çok şeyin değiştiğini görmüş. Neler değişmiştir acaba? Sizce kralın kendini unutup sürekli başkalarına yardım etmesi ne kadar doğru? Acaba bu kadar yardımseverlik çevremizdeki insanlara zarar verebilir mi? Bu arada yardımseverlik yaparken başkalarının yaşamlarına olumsuz etki ediyor olabilir miyiz? Ah Şu Tasarımcılar! / Gönül Öztopuz / Resimleyen: Nalan Alaca / Final Kültür Sanat Yayınları / 2015 / 56 s. / 8+ Küçükken ilerde ne olacağına dair nice hayaller kurulur. Kimi büyürken hayallerini unutur gider, kimi yapmayı sevdiği, yaparken mutlu olduğu şeylerin peşinde koşar. Peki ama nasıl bir yol çizmeli, hangi yolu denemeli? Çocukluk hayallerini geleceğe taşıyabilmek için meslekleri iyi tanımak gerek; dizinin amacı da bu. “Hayallerini Meslek Seçenler” dizisi, çocuklukta kurulan hayallerin büyüme sürecinde nasıl izlendiğini ve sonunda nasıl bir meslekte karar kılındığını anlatıyor okurlarına. Hayallerine sıkı sıkı sarılırlarsa gerçekleştirebilecekleri umudunu veriyor. Dizinin “Ah Şu Tasarımcılar!” başlıklı ikinci kitabında, biri endüstri ürünleri tasarımcısı diğeri moda tasarımcısı olan iki arkadaşın birlikte yaptığı eğlenceli bir sunum yer alıyor. Bu sunumda Büşra’yla Başak, çocukluklarından başlayarak mesleklerini nasıl seçtiklerini anlatıyor. Çizgi roman şeklinde hazırlanan kitap, özellikle tasarım alanında çalışmak isteyen gençlere, endüstri ürünleri tasarlamakla moda tasarımcısı olmak arasındaki farkları ortaya koyarak doğru yönlendirebilmelerine katkı veriyor. n Mavisel Yener n Ata Cad. Defne Sok. No:1 D:1 Balçovaİzmir n www.maviselyener.com n [email protected] C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 3 2 8 3 0 T E M M U Z 2 0 1 5 n S A Y F A 1 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle