15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bora Ataman ve Barış Çoban’ın editörlüğünde bir araştırma Bora Ataman ve Barış Çoban’ın editörlüğünde hazırlanan “Direniş Çağında Türkiye’de Alternatif Medya”, yaşamımıza Gezi Direnişi ile birlikte giren sosyal medya kavramına ve bu alanın Türkiye’deki bilimsel gelişimine katkı sağlama amacını taşıyor. r Burçin SARGIN oğuş Üniversitesi’nden akademisyenler Bora Ataman ve Barış Çoban’ın editörlüğünde hazırlanan, Alternatif Medya ve Toplumsal Hareketler Serisi’nin ilk kitabı “Direniş Çağında Türkiye’de Alternatif Medya” okuyucuyla buluştu. Yazarlar bu derlemeyle dünyada daha çok yenisi ve eskisiyle toplumsal hareket çalışmalarından beslenen özerk bir medya çalışmaları alanı olan alternatif medya araştırmalarına dikkat çekiyor ve ülkemizde de özellikle Gezi Direnişi ile birlikte bu yönde kurucu bir hareketliliğin başladığını anlatıyorlar. Gezi Direnişi’nin yıldönümü olan haziran ayı baskılı bu kitapla Barış Çoban ve Bora Ataman, “Gezi deneyimi” ve “medya ilişkileri” tartışmaları odağında Türkiye’de alternatif medya alanının kurulmasına elinden geldiğince katkıda bulunmayı amaçlıyor. Editörlerin kaleme aldığı giriş bölümünün temelini Türkiye’deki çeşitli toplumsal muhalefet hareketleri oluşturuyor. OsmanlıTürkiye tarihinde alternatif medyanın muhalif rolünün ön plana çıktığı üç dönem sırasıyla ele alınıyor: 1908 Devrimi, sol hareketlerin güçlü olduğu 19741980 arası ve Gezi Direnişi dönemi. Yazarlar, alternatif medya kavramını irdeleyerek başta sosyalistlerin, feministlerin, Ermenilerin, Kürtlerin ve diğer ötekileştirilmiş grupların ürettikleri basılı yayınların, sinema, müzik ve edebiyat gibi kültürel üretim mecralarında ortaya çıkan işlerin ve internet yayınlarının kapsamlı bir dökümünü yapıyor ve alternatif, radikal medya tartışmalarının, medya çalışmalarının bir parçası haline gelememesi sorunu üzerinden, alanın geri kalmasını adeta sürükleyici bir serüven niteliğinde tarihsel bir perspektifle sunuyorlar. Alternatif medyanın yalnızca güncel olanla sınırlanmayıp tarihsel sürekliliğinin ön plana çıkarılmış olması, bu bölümün en dikkate değer katkılarından biri. Ayrıca alana ilişkin öncü çalışmaları referans sunarken bilhassa araştırmacılara yol gösterici kaynak önerileriyle her dönem okunmayı hak eden bir nitelik kazanıyor. Bu ilk kitaptan başlayarak serinin, başta genç araştırmacılar olmak üzere, alternatif, radikal, aktivist, yurttaş, muhalif ve benzeri öneklerle anılan medya araştırmalarına ilgi duyan herkese katkı C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I ‘Direniş Çağında Türkiye’de Alternatif Medya’ Ivo Furman çalışmasında, “sanal bir agora” ve “müşterek bir bilgi alanı’” olarak gördüğü internette ortaya çıkan Türkiye’ye has bir alternatif medya mecrası olduğu iddiasıyla EkşiSözlük’e odaklanıyor. Nüket Elpeze Ergeç ve Aydın Çam “direnişi kendi medyasından okumak ve anlamak” amacıyla Gezi Postası ve Hemzemin Postası adında iki yayın organını inceliyorlar. Burçin Sargın Twitter’ın bir toplumsal hareket medyası olarak sorunsallaştırıldığı araştırmasında Gezi Direnişi’nde kadın hareketinin yeni medya kullanımı inceleniyor. Bu bölümün son çalışmasında Ayşe Çavdar, Gezi Direnişi’nde “Firavun’a Karşı Omuz Omuza”, “Mazluma Kimliği Sorulmaz”, “Abdestli Kapitalizme Hayır” ve benzeri siyah üstüne beyaz pankartlarıyla boy gösteren, direnişin en renkli bileşenlerinden Müslüman Antikapitalistler’e odaklanıyor. ALTERNATİF GAZETECİLİK/DERGİCİLİK Alternatif Gazetecilik/ Dergicilik başlıklı ikinci bölümün ilk makalesinde Ahmet Taylan, “Türkiye alternatif medya haritasının en özgün örneklerinden biri” olarak tanımladığı Bağımsız İletişim Ağı’nı (BİA) inceliyor. Özgür Fırat Yumuşak, içeriden bir gözle Ötekilerin Postası serüvenini akademik bir çerçeveden değerlendirirken Açlık Grevi Postası’ndan Ötekilerin Postası’na geçiş, yani ötekilerin sesi olma iddiası ve geniş kitlelerle buluşma sürecini anlatıyor. Engin Sustam makalesinde alternatif Kürt medyasının tarihinden bir kesiti Foucault’nun “biyopolitika” kavramı temelinde ele alıyor. Aksu Bora çalışmasında, Amargi’nin Türkiye’de feminist alternatif mecra olmanın yanında bir macera olduğunu vurguluyor. Malike Bileydi, topluluk medyası yaklaşımı temelinde ele aldığı Agos’un, zamanla diğer azınlıkların da sözcülüğünü üstlenerek, bir alternatif medyaya dönüşümünü irdeliyor. 3 0 Ayla Acar, sosyalist DevYol geleneğinin medyadaki temsilcilerinden biri olan BirGün gazetesini inceliyor. Tabii ki BirGün’ün Gezi performansına da genişçe yer vererek. Bu bölümün son makalesinde Pınar Öğünç, ana akım içerisinde alternatif olma meselesini kısa ama vurucu bir biçimde anlatıyor. ALTERNATİF MEDYA, ALTERNATİF KÜLTÜR Kitabın son bölümü olan Alternatif Medya, Alternatif Kültür hemen her gün yeni deneyimler yaşanması nedeniyle son derece anlamlı, Turgut Yüksel’in belirttiği gibi bu topraklarda alternatif olmanın bir bedeli var, hele ki mizah yapıyorsanız, karşılığı cezalar ve davalar… Devrimci müzik yapıyorsanız da durum pek değişmiyor, daha geçtiğimiz hafta 30’uncu yılını kutlamak isteyen Grup Yorum konserinin önüne konulan engeller, aktivist/ müzisyen Joan Baez’in gruba verdiği destekte, Gezi’de “Akıllı mizahın, keskin zekânın toptan tüfekten daha etkili olabileceğini...” gördük sözleriyle direnişi anması, iktidarın kitleleri bir arada tutan kültürü neden yok etmeye çalıştığını özetler nitelikte. Bu bölümün ilk makalesine dönecek olursak Bülent Tellan çalışmasında, Uykusuz’un eleştirel bir dil ve yaklaşım ile “demokrasinin güçlenmesi için enformasyon verme görevini” yerine getirdiğini iddia ediyor. Turgut Yüksel, Gırgır dergisinden başlayarak mizah dergiciliğinin bir alternatif medya olma sürecini ele alıyor. Lyndon Way alternatif medya olarak pop müzik videolarını inceliyor ve müzik gruplarının ana akımdaki çatlakları ya da alternatif mecraları kullanarak siyasal iktidara karşı sanatlarıyla direndiklerini vurguluyor. Bölümün ve kitabın son makalesinin konusu okuyucuyu şaşırtacak türden Ataman ve Çoban “bizim gibi ‘radikalleri’ diyaloğa davet etmesi açısından değerli” diyerek yer verdikleri Oğuz Alyanak ve Funda Üstek’in çalışması, Huzur Sokağı televizyon dizisi (ATV) üzerinden günümüz Türkiyesi’nden İslam odaklı ahlaki değerlerin, aile, ekonomi, kadınerkek ilişkileri temelinde ne yönde ve kime yönelik bir alternatif söylem barındırdığını sorgulamayı amaçlıyor. Makalelerin konu başlıklarından anlaşılacağı üzere yazarlar bu derleme çatısı altında pek çok farklı unsuru birleştirmeyi başarmış görünüyor. Ayrıca ele aldığı zaman aralığını kapsadığı tarihsel, siyasal derinliğin tek bir ağızla sınırlı kalmayarak her çalışmanın farklı perspektiften değerlendirilmesi okurunu merak içerisine sokuyor. Her toplumsal hareketin, izleri silinmiş de olsa gerçekleştiği tarihsel döneme özgün biçimde kendi iletişimsel eylem alanını kurarak alternatif kültür ve medyasını yarattığını belirten Çoban ve Ataman’ın, Direniş Çağında Türkiye’de Alternatif Medya çalışmasını okurken dönemi etraflıca kavrayarak, yaşadığımız dünyanın nasıl hikâyeler doğurabileceğine bir kez daha şaşıracak ve onların isyankâr iyimserliğine ortak olacaksınız. n Direniş Çağında Türkiye’de Alternatif Medya/ Hazırlayan: Bora Ataman ve Barış Çoban/ Kafka Kitap/ 534 s. 2 0 1 5 n S A Y F A 1 5 D sunması hedefleniyor. Doyurucu giriş bölümünün ardından çoğu ampirik verilere dayalı yirmi özgün makaleden oluşan kapsamlı bir çalışmayla karşılaşıyoruz. Makaleler, Gezi Medyası, Alternatif Gazetecilik/ Dergicilik ve Alternatif Medya, Alternatif Kültür başlıklı üç bölüm altında toplanmış. GEZİ MEDYASI Kitapta yer alan makaleler üzerinden ilerleyecek olursak “Gezi Medyası” başlıklı birinci bölümde, Derya Yüksek çalışmasında, alternatif medyanın tanımlayıcı özelliklerinden saydığı yatay, katılımcı ve çoğulcu yapısının yeni iletişim teknolojileriyle beslenerek bu amaçlara nasıl katkıda bulunduğunu Gezi Direnişi örneği üzerinden inceliyor. Dağhan Irak, Gezi Direnişi’ni ve direnişçilerin inşa ettiği karşı hegemonyacı politik hattı, sınıf ekseninde prekarya ve kültürel sermaye ekseninde söylemsel pratikler üzerinden anlamaya çalışıyor. Kitabın editörleri olan Ataman ve Çoban’ın araştırmalarının odağında çapulcu yurttaş muhabirler bulunuyor. Rodriguez’in “yurttaş medyası”, Radsch’ın “yurttaş gazeteciliği”, Lievrouw’un “aktivist yeni medya” kavramları çalışmanın teorik çerçevesinin kurucu öğeleri. “Çapulcu medya” kavramsallaştırmasına katkıda bulunan bir diğer makale de A. Sarp Yılmaz ve Bora Ataman’a ait Çapul TV üzerine yapılan etnografik bir araştırma. Perrin Ögün ve Gülüm Şener’in 140 Journos, Vagus TV, Ötekilerin Postası, Başkahaber vb. yurttaş haberciliği yapan kolektiflerle derinlemesine görüşmelere dayalı araştırmaları kendinden önceki makalelerin eksiklerini tamamlıyor. 1328 T E M M U Z
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle