Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ya da gelişigüzel dizeler: “Şimdi evraklar arasından seçmelisin sevgilini”; “İğdiş sesiyle uzayan toplamıdır zürafa, muhayyilenin”; “Üstü kalsın gerçeğin, ölülere and’olsun ki nefesleri yok” E/ Durum kısaca böyle… Ogün Kaymak şiirinde bütün atmosfer; sözcük ilintileri, ses örgüsü, noktalama imleri, dize kurgusu, metinler arası bağıntılar bütünüyle metaforik çark tarafından öğütülmüştür. “Şeyler düzeni” bozulduğu gibi, şairin bilme biçimi ve algı prozodisi de beklentiyi bozarak ilerler; görme biçimi ise saflığını çoktan yitirmiştir. Öyleyse bir hakikat ihtimâlinin ötesinde ne kalmıştır? Sözcükler hattının kendisi (sentagma), yani simgelerin sıralanma ve birleşme alanı huzursuzdur. Okuru sallantıda bırakan bu huzursuz boşluk, sözcük ve nesne ilişkilerini, dahası bilincin kendisini tekinsiz kılar; artık her şey zamansız ve mekânsız bir dile aittir: Mallarme’deki Nesnesizleştirme (desobjectivation)! Bunu etinizde duyar ve kendi güvenli dil kodlarınıza doğru çırpınırsınız. Duyumsamanın dış dünyadaki konfeksiyon karşılığı buharlaşmış, ince dikiş bir anlamlandırma gerekmektedir. Buradan: Düşünsel imge halinde billurlaşanı kendi tikelliğinde “hakikat” kılmak (düşünmenin düşünmesi) üzere göndergeye yapışık adlandırma rejimi de parçalanmıştır; ancak bu paradigmatik bir parçalanma değildir; şiirin kendisi bir poetik paradigma kurar. Gerilere bakarsak, orada, modernitenin şafağında bu meseleye âşina olduğumuzu hatırlarız. Zaman, bu gerilime kurnaz dilsel çözümler denemişse de; işte Ogün Kaymak şiiri orada öyle acı acı tebessüm ediyor. Dışardaki gerçekliği aşmak üzere şiirsel hakikat diyorduk ya; şimdi bu şiir o hakikati de tartışmaya çağırıyor. Bilinç düzenimize uymayan budur… Hani ne diyordu Lacan: “Hakikat bütün olarak söylenemez; olsa olsa yarım yamalak söylenebilir.” Hem sözcüğün cümledeki yörüngesi yalpalamaktadır hem de şiir cümlesinin sözcükleri çekim gücünde eksilen şeyler vardır. Bu, Ogün Kaymak şirinde zorunlu ve tutarlı olanın kendisidir; sahihliğini bu yalpalamaya ve eksiğe borçludur. BİR BAŞKASI OLMAK F/ Dilin masum olmadığını, doğallığı içinde seyreden şeylerin düzenini bozduğunu modern dilbilimden ve psikiyatriden öğrendik. Matematikteki Olmayana Ergi yöntemi uyarınca bu bozulmayı yine dille/dilde bozarak, dahası doğrudan dilin kurduğu bilişsel düzeni sekteye uğratarak “bir başkası” olmayı tahayyül edebilir miyiz? Bir başka hakikati? Coetzee’nin “White Writing”de oturduğu hesaplaşmayla bitirelim: İçinde yaşadığım yıkım çağında dilin kendisiyle kavgaya tutuşup yok olmasının önüne nasıl geçeceğim? MoC U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I Ogün Kaymak son kitabı “Okunaklı Harfler”de “dilin dışına” bir kalkışmanın şiirini yazıyor, dil okurun beklentilerini dipten sarsıyor. dernizmin huzursuzluk tekniklerinin doğruluk arayışıyla bağını kurabilecek miyim? Dilin kendi dışına uzanabilmesi için ne yapmalıyım? (Nurdan Gürbilek, Sessizliğin Payı, Metis 2o15 sh.139) Ogün Kaymak başından beri bu soruları yedeğine alarak “Dilin Dışına” bir kalkışmanın şiirini yazıyor. Entelektüel hamleleri bu şiiri elbette daha huzursuz kılıyor; metaforik söyleyiş giderek sertleşiyor, dil okurun beklentilerini daha dipten sarsıyor. Kitaptaki Üç no’lu şiir, zamanımızın entelektüel zihin dünyasından kör usturayla alınmış bir dilimdir; acıtıyor. İsli bir cam gerisinden Güneşe tutup öyle okunmalıdır; mümkünse çırılçıplak bir dille… Okura konfor tanımaz bu şiir; bir bölümünü paylaşalım: Tam “töz” diyecekken araya “tarih” girmez mi, aman… / [Marks ]kızına zengin koca aramış mahalle kaldırımında/ Foucault’yla kafa kafaya vermiş üstelik / [Engels]maaşına zam yapıyor sakalıyla ünlenecek adamın /./ Ayıp ediliyor solcu öğrencilere [ Adorno ]. Evet, sol gerçek midir Tanrının başucunda? / Din ve doğa arasında kırpıştırıyor [ Habermas ]uykulu göz / kapaklarını/ Hüzünle uyanıyor o sabah da para gökyüzünü alçaltıyor büyü/ kurucusu büyüklüklerin Evet evet; tam da bu işte! Ama neydi?… Cioran simsiyah sesiyle aydınlatır mı? “Görünümlerin ardında bir gerçekliğin saklanıyor olması en nihayet mümkündür; dilin bunu yansıtabileceğini ümit etmek ise gülünçtür.” Hayatın düşme anları vardır; yazı/ şiir bu âna denk gelir mi? Gelebilir mi? Ogün Kaymak pek iyimser değil; ama çaresiz deneyeceğiz. n Okunaklı Harfler/ Ogün Kaymak/ Şiirden Yayınları/ 52 s. 1312 9 N İ S A N 2 0 1 5 n S A Y F A 9